İ. Bülent Çelik
Ah şu post truth dünya!
Tam seçim öncesi Trump’ın koronaya yakalandığı açıklandı..
Bir anda Trump’tan çok dünyanın ve tabi ki ABD’nin ateşi yükseldi!
Hemen, yaklaşık bir ay sonra yapılacak 2. dönem başkanlık seçimleri için senaryolar konuşulmaya başlandı.
Bir anda Trump’ın siyasi mirası ortalık yere saçıldı.
Tam da ne zaman?
Kamuoyu yoklamalarının, Trump’ın rakibi Biden’in, seçim yarışında açık ara önde götürdüğünü yayınladığı günlerde!
Yani Trump’ın bir kaç puana acil ihtiyacı olduğu bir vahim süreçte!
• • •
Gel gör ki nasıl bir hastaysa, Trump, bir ara hastaneden çıkıp, hastane çevresinde konuşlanan ve taraftarı olduğu belirtilen, silahlı, külahlı bir garip kitleyi makam aracı içerisinden selamladı.
Nasıl bir tedavi ise de “pozitif” çıkmasından üç gün sonra zıpkın gibi taburcu oldu..
Şimdi gel de, altmış yaşındaki dağ gibi enfeksiyon profesörlerini deviren koronanın 74 yaşında, 120 kiloluk, obez olarak sınıflandırılan Trump’ı hiç mi hiç etkilemediğine inan!
• • •
Şayet bu hikaye Trump’ın seçim hanesine bir kaç puan olarak yansırsa seyredin dünyanın geri kalan ‘post truth’çu kurnazlarını!
Ne demek istediğimi anladınız siz!
Ezmeseydi de virüs mü kapsaydı?
Geçtiğimiz haftanın en ezici haberi MHP milletvekili Erkan Haberal’ın makam şoförünün, cenaze namazına giden ‘ makam’ına, neredeyse ‘yeni bir cenaze’ yetiştirme girişimiydi.
Makamın, makam şoförüne en azından “yapma evladım böyle şeyler!”, demesi beklentisi ancak makamın makam şoförünü savunması; hatta makamın bir ülküdaşının, Belediye’nin park görevlisi yetmezmiş gibi Belediye’nin Başkanı Mansur Yavaş’ı da işin içine katarak “icabederse ezer geçeriz!” şeklindeki tüy diken salvosu çok tartışıldı.
• • •
Korktuğumdan değil ama ne yalan söyleyeyim ben makam şoförünü haklı buldum.
Adam bir kere ‘makam’ına yapılan saygısızlığa aşırı sinirlendi.
Makam’ı adına “had bildirme” vazifesinin ifası icabetti..
Şu pandemi ortamında, Ankara gibi virüsün pasaportsuz dolaştığı memlekette, maske ve mesafeye dikkat etmeden gidip park görevlisinin boğazına mı yapışsaydı.
Boğazına yapışsaydı da o hercümerçte adamın gırtlağından çıkan virüslü damlacıklarla enfekte olup o enfeksiyonu birazdan cenazeden dönecek makam’ına da mı bulaştırsaydı?
Tabi ki hayır!
En temiz, en hijyen olanı yaptı!
Adeta temas ederken eldiven kullanmak gibi..
“Otomobil teması” ile virüs bulaştığını gösteren tek bir ‘peypır’ var mı?
Kanada Yerli’lerinin İHA ve SİHA’ları bitirme savaşı
Kanada’nın; Ermeni Lobisinin etkisi altında kalarak Türkiye’ye İha ve Siha’ların gözü sayılan Elektro optik Kızılötesi kameraları satmama kararı almasından sonra Yerli ve milli İHA ve SİHA’ların, “Yerli Malı” derken aslında Kanada Kızılderililerine ait olduğunun vurgulanmak istendiği anlaşıldı.
Askeri Ticaret Ateşesi konunun hatırlatılması üzerine yaptığı açıklamada, Hoş motoru da Ukrayna’dan alıyoruz. “Terminolojide yanlışlık yok. Yerli malı mı, yerli malı!.. İthal öküzün altında yerli buzağı aramayalım!“ dedi.
Erbaş bütün mal varlığını kendine bağışladı
“Bir lokma, bir hırka” felsefesinden geldiğini beyan etmekle birlikte; “Bu dünyada fakir olanları cennette biz kıskanacağız!” şeklinde açıklama yaparak farkında olmadan bu dünyada zengin olduğunu itiraf etmiş olan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, tüm mal varlığını kendi kendine bağışladığını açıkladı.
Erbaş; “Abi bunu niye yaptın ki, ne manası var?” diye soranlara durumu ağlayarak şöyle açıkladı:
“Ya mübarek! Malımı kendime bağışlarken, malımın benden çıkış ve bana giriş anı arasında kalan o kısa aralık var ya, işte o aralıkta ben de fakirliği, yokluğu, hiçliği tattım. Açlık ve sefaleti gördüm. Garipliği, gurebalığı hissettim. Bir an için de olsa cennette kıskanılacaklar raddesine, o mübarek katmana yükseldim.. Bir noter masrafına değmez mi?” dedi.
S 400’ler Türkiye’yi geziyor
Test için Ankara’dan Sinop’a götürülürken , Samsun girişinde görüntülenen S 400’ler Sinop’ta bir süre dinlendirildikten sonra, sahil yolundan Erfelek Şami Şelalelerine götürüldü.
Gün boyu Şelale kenarında piknik yaptırılan Rus yapımı cihazlar Erfelek’in ardından, Safranbolu’ya götürüldü ve tarihi mekanda klasik Safranbolu turu yaptırıldı.
Gece, Amasra’da turistik bir otelde konuk edilen S400’lere, Batı Karadeniz turundan sonra Suudi Arabistan Konsolosluğundan alınacak özel izin ile Müzdelife’de herşey dahil kahvaltılı umre seyahati yaptırılacağı belirtiliyor.
Tarikat Dansları Festivali Yapılacak
Tarikatların kendine özgü dans ritüellerinin, kapalı bir atmosferden çıkartılarak daha geniş kitlelerin izlemesine olanak tanınması ve gençlere, icabında dansına bakarak da tarikat seçebilme özgürlüğü sunulması amacıyla, Tarikat Dans Festivali düzenleneceği bildirildi.
Pürnur Tarikatı’na bağlı Menevişlendi Cemati, Kırkbirinci Hoca kolu’nun Fissür Dergahına bağlı vakfiyelerden biri olan Fürken Vakfı Emaneti Emanullah Götürgen: “Hamdolsun cemaat ve tarikatlarda, ambiyans yaratmak için zikir mealinde yüzlerce çeşit dans ve çılgın hareket var. Ancak bunların hangisi tarikat dansı hangisi apaçi dansı insanlarımız ilk bakışta ayırt edemiyor. Mesela bizim tarikatın dansını Yeni Zelanda yerlilerinin Haka dansı ile karıştıranlar var. Bu festival sayesinde gençlerimizin kalp gözlerinin açılması ile birlikte, onlara, dansı kendi fıtratlarına en uygun olan tarikata mürid olma ayrıcalığını da bahşetmiş olacağız inşallah” dedi.
Meclis kulisinde uyuyakalan milletvekili sekiz ay sonra bulundu
Uzun süredir ortalıkta görünmeyen fakat arayanı soranı olmadığı için yokluğu fark edilmeyen Bolu milletvekili Haydari Kütlen, Büyük Millet Meclisi kulisinde uyurken bulundu.
Kendisini tesadüfen bulan ve uyandıran meclis güvenlik görevlisine şaşkın şaşkın bakan kayıp milletvekilinin ilk sorusu “Meclis Tatile girdi mi?” oldu.
Üçüncü dönemdir aralıksız milletvekilliği yapan tecrübeli vekilin bu kadar uzun süre hiç uyanmadan nasıl uyuduğu konusu bilim dünyasını da ikiye böldü..
Hacettepe Üniversitesi Biyoloji bölümü uzmanları Vekil’in uyanma bozukluğu hastalığına sahip olduğu ihtimali üzerinde dururken, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi uzmanları vekilin, ayıp söylemesi. bir tür hibernasyon haline girmiş olabileceğini belirtiyorlar.
Haftanın sözü:
Dr. Oytun Erbaş diyor ki: “Doktorluk ayrı hekimlik ayrı. Herkes doktor olabilir ama herkes hekim olamaz.”
Dr. Fahrettin Koca da diyor ki: “Vaka’lık ayrı hastalık ayrı. Herkes vaka olabilir ama herkes hasta olamaz!”