Mehmet Şandır
AFGANİSTAN GERÇEĞİNİ DÜŞÜNMEYE VE KONUŞMAYA BAŞLAMALIYIZ
Türkiye, NATO’nun son toplantısında, ABD liderliğindeki NATO Kararlı Destek Misyonu kapsamındaki çok uluslu güçlerin Afganistan’dan çekilmesinden sonra Kabil Uluslararası Havaalanı’nın korunması ve işletilmesi görevini Pakistan ve Macaristan’la birlikte üstlenebileceğini ifade etmişti.
Bu teklif, bazılarının iddia ettiği gibi ABD ile ilişkileri düzeltmek için bir “rüşvet/yalakalık” değil Türkiye’nin gelecek için bir “irade beyanıdır.” Küresel güçlerin bizim coğrafyamızda tezgâhladıkları “Büyük Oyun’7a ben de varım” iddiasıdır. 14 Haziran NATO Liderler Zirvesinden önce, Nisan ayında NATO Dışişleri Bakanları toplantısında bir başka şekilde Sayın Mevlüt Çavuşoğlu tarafından ifade edilmişti.
El Kaide ve Usame Bin Ladin’in 11 Eylül 2001’de New York’taki Dünya Ticaret Merkezi binaları ve Washington’daki Pentagon’a uçaklarla düzenlediği saldırılar sonrasında ABD’nin “bu bir haçlı seferidir” diye başlattığı “Sonsuz Özgürlük Operasyonu”, 20 yıl sonra hüsranla sonuçlanmış, ne savaş kazanılmış ne de barış ve istikrar sağlanabilmiştir.
“Sonsuz savaşı bitirmenin zamanı geldi” denilerek El Kaide’nin devamı Taliban Örgütü ile anlaşma yapılmış ve Afganistan bir anlamda Taliban’a bırakılmıştır.
Afganistan’daki tüm “yabancı güçler” 2021/Eylül’e kadar ülkeyi terk edecektir.
Türkiye, Afganistan’da yaşanacak kıyametin tam merkezindeki Kabil Uluslararası Havaalanı’nın korunması ve işletilmesi görevine talip olmaktadır.
Afganistan, muhtemel risklerin ötesinde Türkiye için büyük fırsatlar da sunmaktadır.
Türkiye’nin kendini “Bir Bölgesel Güç Merkezi” olarak konumlandırdığı yeni dış politika yaklaşımında “Afganistan Misyonu” çok ileri bir adım olacaktır.
Türkiye, özellikle coğrafyasının jeopolitik değeri ve tarihi müktesebiyle küresel ittifaklar arasında etkili bir bölgesel güç merkezi olmak potansiyeline sahiptir.
“Gönül Coğrafyamız” olarak tanımladığımız Balkanlar, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Güney Kafkasya ve Türkistan küresel bloklar arasında çok stratejik bir bölgedir.
- yüzyılın bu bölgenin etrafında şekilleneceği ifade edilmektedir.
Bu bölgenin bir parçası olan Afganistan, küresel düzlemde potansiyel bir sorun alanı olmakla beraber stratejik konumu ile “mutlak kontrol edilmesi gerekli” bir bölgedir. Kemerin kilit taşı gibidir.
Dünya Çatışma Haritasında önemli bir kavşak noktasıdır.
Batı Bloku adına NATO, gelecek planlamasını belirlediği 2030 Vizyon Belgesinde hedefinin, Karadeniz, Hazar Havzası, Doğu Akdeniz, Orta Doğu ve Orta Asya olacağını belirledi ve ilan etti. Çin’in saldırgan tavrına karşılık mevzilerini bu coğrafyada kurmayı planlamaktadır.
Bu bölge her yönüyle bizim coğrafyamızdır.
Çin, Kuşak ve Yol projeleri ile Orta Asya ülkeleri ve Afganistan üzerinden İran, Pakistan, Hindistan, Orta Doğu ve Afrika’ya büyük yatırımlar yapmakta ve Rusya’yı da yanına alarak Yeni İpek Yolu Projesi ile Batı ile arasındaki mesafeyi kısaltmaya çalışmaktadır.
Çin, küresel açılımını bizim coğrafyamız üzerinden yapıyor. - yüzyılın yeni paradigması olarak gösterilen Çin liderliğinde Doğu’nun Batı’ya meydan okumasının bizim coğrafyamız üzerinden gelişeceği anlaşılmaktadır.
Bu iki büyük küresel gücün yolları Afganistan’da kesişiyor.
Afganistan, İran, Pakistan ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri açısından bir “milli güvenlik” sorunudur.
Medeniyetler ve müstevliler için bir “karadelik”, “dipsiz kuyu” görevi görmüştür.
Afganistan, Asya’nın kalbidir. Dünya enerji kaynakları rezervinin yaklaşık üçte birini barındıran Orta Asya’nın kapısıdır. Güney Türkistan’dır.
20 yıldan bu yana yapılan savaş ve verilen çok büyük desteklere rağmen Afganistan’da halkının güvenliğini sağlayacak bir devlet yapısı kurulamamıştır, istikrar sağlanamamıştır. Aksine bu süreç Taliban’ı güçlendirmiştir. Bu gün ülkenin yaklaşık yüzde 70’ini özellikle de kırsal kesimi Taliban kontrol etmektedir.
Türkiye, Özbekistan, Tacikistan, Pakistan ve İran ile işbirliği yaparak Afganistan’da istikrarı temin etmek arzusundadır. Bu yönde bölge ülkeleri ile yoğun temaslar içinde olunduğunu basından takip ediyoruz.
Ayrıca, Afganistan’ın dünya ile tek temas noktası olan Kabil Uluslararası Havaalanı’nın “korunması ve işletilmesi” misyonu için NATO, ABD ve Afganistan Yönetimi ile yapılacak bir protokol üzerinde çalışıldığını da biliyoruz.
NATO, ABD ve Orta Asya’nın istikrarına ihtiyaç duyan tüm ülkeler, Türkiye’nin gayretine ve başarısına muhtaçtır.
BENCE
Türkiye, NATO üyesi olarak, Rusya ve Çin’le bir işbirliği zemini oluşturmalı; Afganistan meselesine uluslararası hukuk zemininde ve küresel güçlerin teminatında kalıcı bir çözüm oluşturmalıdır.
Türkiye’yi yönetenler, bu konuya Türk Dünyası penceresinden bakmalıdır.
Terör ve kaos Afganistan’da durdurulamazsa öncelikle Fergana Vadisine, İran’a, Hazar Havzasına kısacası Türk Dünyasına ateş düşecektir.
Türkiye’nin “Afganistan Misyonu”, Türk Dünyası’nın geleceğine sahip çıkma projesidir. Türk Birliği/Turan Birliği yönünde atılmış çok değerli bir adımdır. “Acınız acımızdır, sevinciniz sevincimizdir” diyerek Milli Mücadelemize destek veren Afgan halkına dostluk borcumuzdur.