Çiğdem Anad
AF YASASIYLA ŞİDDETİ NEREDEYSE TEŞVİK ETTİLER
ÇİĞDEM ANAD; kadına yönelik şiddetin artmasından başlayalım.
DENİZ TÜRKALİ; Şiddetin yükseldiği bir gerçek. Siz bir konuda mücadele vermeye başladığınız zaman üzerinizdeki baskılar artar her zaman. Ayrıca eskiden de olan ama konuşulmayan taciz, tecavüz, şiddet konuşulmaya, açığa çıkmaya başladı. Bu şiddete karşı yasal hiç bir şey yapılmıyor. Üstelik şiddeti nerdeyse teşvik edecek af yasası çıkarılıyor. Erkek egemen dil ise her yerde. Gündelik hayatta, sosyal medyada görüyorsunuz. Bu dilden vazgeçmemiz gerekiyor. Cinsel ilişki küfür olarak kullanıldığı sürece bunu kullanan insanların bakış açılarını değiştirmek de çok zor. Bir erkek kadınların bedenleri üzerine nasıl konuşur. Bakın, cumhurbaşkanı da konuşuyor. Cumhurbaşkanı 3 çocuk diyorsa, bu hem müstehcen, hem de şiddettir. Şiddetin kaynağını patriyarkada, erkek egemenlikte görüyorum. Milletvekillerinin bir kısmının insanın kulaklarına inanamayacağı kadar kadın düşmanı söylemleri var. Birileri bir slogan yazmışlar. " Kadına şiddet gösteren erkek değildir". Gökten mi geliyor bu şiddet? Kadına şiddet gösteren erkektir, erkekliktir. ERK eşittir İKTİDAR eşittir GÜÇ. Buradan gelir. Başka yerde aramak durumu saptırır.
ÇİĞDEM ANAD; Şimdi islamcı feministler de kadın hakları için mücadele etmeye başladı. Sen sol bir gelenekten geliyorsun. Bütün feministlerin ortak paydası nedir?
DENİZ TÜRKALİ; Kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddete karşı mücadele en önemli unsur.
ÇİĞDEM ANAD; Sol, sosyalizm aynı zamanda feminizmi de içermiyor mu? "Kapitalist sistem hem erkekleri, hem kadınları eziyor, ortak mücadele vermek gerekir der "sosyalistler.
DENİZ TÜRKALİ; Hayır, sosyalizm feminizmi içermiyor. Sol ideoloji ekonomik olarak kadının haklarını savunur. Ötesine bakmaz. Feminizm; kadınlık halinden bakarak dünyayı sorgulamak, kendi konumunu araştırmak, ifade etmektir. Kadınlık hali erkek dünyasına muhalefettir, hiyerarşiyi parçalayacak bir dünya görüşüdür.
ÇİĞDEM ANAD; Türk sinemasında kadının yeri dün neydi, bugün ne ?
DENİZ TÜRKALİ; Atıf Yılmaz'dan örnek vereyim; Atıf Yılmaz; kadına gerçekten yaşayan, sahici bir yerden bakarak karakterler yarattı. Kadınları karton tip karakterler olarak görmedi. Senaristin ve yönetmenin kadına nereden baktığı önemli. Kadın ezik bir kadın rolündedir, senaryo ve yönetmen onun neden ezik olduğuna dair ipuçlarını verir. Aynı şekilde şiddete de yer verilir ama şiddete hangi perspektiften yaklaşıldığı önemli. Böyle yönetmenler var tabii. Şimdi özellikle bir çok dizi karton tip kadın karakterleri koyuyor ve o kadınlara övgüler yağdırıyor. Bu hem tehlikeli, hem yanlış, hem çok geri. Sen kadını dayak yiyen, itiraz etmeyen, erkeğe de hak veren çerçevede koyunca berbat işler oluyor.
ÇİĞDEM ANAD; Tacize, tecavüze karşı "me too" hareketi başlasa, kadınlar konuşur mu?
DENİZ TÜRKALİ; Konuşmaz. Ben zamanında tacize uğradım dediğim de, gazeteci arkadaşım bile bana " sen de kaşınmışsındır" dedi.Kaşınmak ne demek ya? Şimdi çok şey mi değişti? Hayır. " Ben tacize uğradım" dediğin anda sen bir kenara atılırsın. Ya; tecavüze uğrayanlara soruyorlar; " elbisen neden öyleydi, o sokakta ne işin vardı" gibi. Kadın sorumlu tutuluyor, toplumda ahlaksız kadın oluyor. Ülkeyi yönetenlerin kadına bakışının ne olduğu çok önemli, kadına yönelik şiddete karşı ne kadar kararlı oldukları çok önemli. Yoksa bütün yasalar kağıt üzerinde kalıyor, şiddet tırmanıyor.