Nuray Babacan
Af Örgütü tam da bunu sormuştu, BİR AYDA DEDİKLERİ ÇIKTI
GEÇTİĞİMİZ ay, Af Örgütü temsilcilerinin TBMM’ye yaptığı Sansür Yasası’na ilişkin endişelerini içeren ziyaretleri, pek ilgi çekmemişti. Hatta iktidar yanlısı medyada ‘derslerini aldılar gittiler’ gibi haberler yapıldı. İşin aslının da, perde arkasının da öyle olmadığı ortaya çıktı. Af Örgütü temsilcilerinin ‘Bu düzenleme gazetecilik mesleği açısından sıkıntı yaratır mı? Terör gerekçesiyle bu hükümleri seçim döneminde kullanır mısınız?” sorularına sinirlenen ve ‘tabii ki hayır’ diye yanıt veren AKP’li yöneticilerin sözleri bir ay geçmeden yalanlandı.
İstiklal Cadde’sindeki terör saldırısının hemen ardından, TBMM’de bir ay önce yasalaşan sansür yasası kullanılarak haber alma özgürlüğünün sınırlandırması, bu ziyarette dile getirilen kaygıların siyasi kulislerde yeniden konuşulmasına neden oldu. Geçen ay, Af Örgütü temsilcilerinin TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Hakan Çavuşoğlu’na yaptığı ziyaretteki ilginç soruları ve değerlendirmeleri buraya aktarmak istiyorum. Endişelerin ne kadar doğru çıktığını göstermek açısından.
Uluslararası Af Örgütü temsilcileri ile sınır tanımayan gazetecilerden oluşan heyet, düzenlemenin yaratacağı sıkıntılar gündeme getirilince Çavuşoğlu, “Bu düzenleme ifade özgürlüğünü ortadan kaldıran bir düzenleme değil. İnsanların haber alma, buna göre kanaat oluşturma hakkı ve özgürlüğünü engellemeyecek” demişti.
Heyet ısrarla yasadaki maddelerin, gazetecilik faaliyetinin yapılmasına engel oluşturup oluşturmayacağını, seçim döneminde baskı aracı olarak kullanılıp kullanılmayacağını, ‘dezerformasyon yapılabilir’ diye halkın haber alma özgürlüğünün sınırlandırılıp sınırlandırılmayacağını sordu. Çavuşoğlu’nun, heyetin ısrarlı sorularına sinirlenerek, ‘Ben size randevu veriyorum, siz yanlı bakıyorsunuz’ diye çıkıştığını da söyleyelim.
Aradan bir ay geçmeden, İstiklal Caddesi’ndeki terör olayı gerekçe gösterilerek, BTK ve İletişim Başkanlığı tartışmalı yetki kullanarak, yayın yasağı ve internette bant daraltılmasına gitti. Anayasaya aykırı olan bu sınırlandırmanın, bilgi alamayan halkı daha fazla korku ve paniğe sevk ettiği dile getirilerek tartışmalar yaşandı.
Çavuşoğlu’nun tam da bu kaygıları dile getiren Af Örgütü temsilcilerini “nereden çıkartıyorsunuz bunları, biz öyle şeyler yapmayız” sözlerinin üzerinden bir ay geçmeden…
BIÇAK PARASI MI HOCALARA OPERASYON MU?
Gelelim sağlık hizmetleriyle ilgili süren başka bir tartışmaya. Bu konu, milletvekilleri tarafından Ankara’nın gündemine taşındı. Cumhurbaşkanının da katıldığı bir toplantıda, üniversite hastanelerinden hizmet alan SGK’lı hastalardan ücret alınmaması gerektiği, bu konuda şikayetlerin arttığı dile getirildi.
Erdoğan’ın, konuya özel olarak ilgi göstererek, “Nasıl yani? Üniversite hastanelerinde SGK’lılardan ücret mi alınıyor? Bu tür yaklaşımlar sağlık reformumuzu gölgeliyor. Bu sorunu çözün” diye çıkıştığı anlatılıyor. Sağlık Bakanlığı ve ilgili bakanlıklardan bununla ilgili çalışma yapılması istendi, ama sorun ne olduğu pek anlaşılamadı.
Üniversite hastaneleriyle SGK’lı hastalar arasında birden farklı ilişki türü bulunuyor. Normal hizmetlerden yararlanmak isteyenlerden ücret farkı alınmıyor. Ancak belli bir uzman doktor seçmek isteyen olursa, büyük bölümü hastanenin döner sermayesine kalmak üzere ücret alınıyor. Bu ücretten hocalara da ödeme yapılıyor. Bu hoca farkı olarak devletin yasal sınırlarını belirlediği bir uygulama.
Ancak bir de bıçak parası denilen bir uygulama var ki, bu ahlak dışı. Uzman doktorlara hem muayene ücreti ödenip, bir de operasyon için bıçak parası adı altında ayrıca ödeme yapılanlar var ki bu asıl sorun. Toplantıda şikayetin konusu tam anlaşılamadığı için şimdi, üniversite hastaneleriyle ilgili ne yapılacağı tartışılıyor. Ancak geçmişte muayenehanelerin kapatılması, tıp fakültelerinde hocaların ayrılmasına neden olmuştu.
Benzer bir kriz yaratılmaması için ince elenip, sık dokunur umarız.