ABD’NİN TÜRKİYE PERSPEKTİFİ ÜZERİNE NOTLAR

Aylar sonra ABD’den Dışişleri Bakan Yardımcısı Türkiye’ye resmi bir ziyaret yapıyor. Peki bu ziyaret Türkiye – ABD ilişkilerinde yeni ve olumlu bir siyasal iklimin başlangıcı sayılabilir mi? Benim cevabım, hayır. Bunun kuşkusuz temellendirebileceğimiz (ya da gerekçelendirebileceğimiz ) bazı parametreleri var.
ABD ‘de Türkiye’ye kümülatif bakış iyi değil. Hiçbir konuda anlaşamayan Cumhuriyetçi ve Demokrat Parti senatörleri, Türkiye’ye karşı tavır konması veya yaptırım uygulanması konusunda anında tek vücut oluyorlar. Bu parametre, Başkan Biden’ın genel eğilimleri dikkate alarak siyaset oluşturmada Türkiye’ye dair negatif bir tavır içinde olacağının ve devamında; Türkiye ile ABD’nin içinde bulunduğumuz coğrafyaya ilişkin strateji ve siyaset perspektiflerinin örtüşmemesi durumunda neler planlanacağına ilişkin analizimizde, Biden ve ekibinin seçimden aylar önce New York Times editoryal grubuna verdikleri mülakattaki ayrıntıların yeniden tetikleneceğine ilişkin çıkarımlar tartışma platformuna gelecektir.
İdealist bir model veya paradigma açısından bu durum kabul edilebilir bir şey olmasa da İsrail-Filistin gerginliğinde Biden’ın uyguladığı politikaya bakmak gerekir. Biden, önceleri selefi Obama gibi İsrail- Filistin meselesinde BM kararlarına uymayan, sürekli gerginlikten beslenen ve usanmadan teritoryal bir genişlemeyi hedefleyen İsrail politikalarına mesafeli olacağına dair ipuçları vermişti. Ancak Biden İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları başlayınca, aniden 50 yıllık şablon cümlelere döndü, “İsrail’in kendini savunma hakkı vardır” gibi…
Bir diğer sebep, geleneksel ABD’nin pro-İsrail politikasının devamına teslim olmanın dışında ABD iç politikasına yöneliktir. Son senelerde Demokrat Parti aday seçimlerinde boy gösteren aday adaylarına baktığımızda demokratik sosyalist diyebileceğimiz, mavi yakalıların tümüne ve beyaz yakalıların da çoğuna hitap edebilen ve dünyada ve ABD’de gelir dağılımının giderek daha da bozulduğu bu sosyo-ekonomik süreçte Elizabeth Warren ve Bernie Sanders gibi büyük şirketlerin korkulu rüyaları büyük ilgi topladılar. Sağlık sigortası, üniversite eğitimi ücretleri, vergi düzenlemeleri ABD’de “Sol Söylemi” siyasetin merkezine oturttu. Ancak Evangelistlerin ve Yahudi lobisinin henüz hegemonyasının azalmadığı, hatta gücünü epeyce koruduğu bu siyasi desen içinde Biden’ın hızla pro-İsrail politikadan savrulması mümkün değildi. Zira bu savruluş aynı zamanda merkez veya ana akım siyaseti Cumhuriyetçilere terk etmek anlamına gelirdi ki, bu Demokratların, ABD’nin dış politik perspektif çizebilme ve eyleme geçirebilme kabiliyetlerindeki meşruiyeti azaltabilirdi.
Biden, bir yandan göçmen politikalarında, bir yandan orta sınıfı ayakta tutabilme önlemlerinde diğer yandan da transatlantik ve NATO siyasetlerinde Cumhuriyetçi Parti ile ters düşerken, geleneksel İsrail siyasetinde marjinal bir alana düşemezdi. Peki… O halde Türkiye ile ilişkilerde hangi mecraya doğru gidilecek?!.. Senatör Tammy Tuckworth 5 Mayıs’ta başkana mektup yazmış; “Onlar (yani PYD /YPG terör grupları) ABD kuvvetleriyle omuz omuza çarpıştılar. Biz bu savaşta onların önemini biliyoruz. Askerlerimizin bir kısmını oradan çektik şimdi yine onlarla birlikte olmalıyız. İnsani ve direkt dış yardım yapmalıyız, özel göçmen vizesi oluşturmalıyız “diyor. Ayrıca terör ile yaşamış ve harmanlanmış bu PYD/YPG grupları bir lobi şirketi ile anlaşmışlar (Jim Dorman Strategies).
O halde diyebiliriz ki, ABD Türkiye’deki siyasal kompozisyonun, Suriye’ye yönelik ABD siyaseti ile kendi politikasını örtüştürebilecek bir siyasal irade olması veya bu politikalara yeşil ışık yakacak bir tarzda olmasını murat edecektir. Türkiye’de buna, “iyi düşünmüşsünüz, çok iyi” diyecek bir siyasal kompozisyon olamayacağı (ya da çok düşük miktarda şekillenebileceği ) görüldüğünde, zorlayıcı siyaset ve eylemlerin (makro iktisat, dış politika, güvenlik gibi konularda ) tekrar görülebileceğini tahmin etmek zor değil..
Ya da, doğru veya yanlış (henüz bilmiyoruz çünkü iddia) Türkiye’ye dair biriktirdiklerini, Türkiye’de kişiler üzerinden değil makro siyaset açısından bir kaldıraç olarak kullanmak istediklerini belki anlayabiliriz. Kimbilir, belki Sedat Peker videolarını da bu resimde bir yerlere koyabiliriz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mithat Baydur Arşivi