Serhat Güvenç

Serhat Güvenç

11 EYLÜL YAZILARI – 2

Önceki yazımda 11 Eylül 2001 günü İstanbul-Washingon DC uçuşum için havalanır havalanmaz Karadeniz’de Varyag isimli, natamam uçak gemisini gördüğümde ne kadar hayıflandığımı aktarmıştım.
11 Eylül saldırılarının öncesinde Türk-Amerikan ilişkilerini geren konulardan biri de bu uçak gemisinin Boğazlar’dan geçme ihtimaliydi.

Güncel uluslararası siyasete hâlâ yansımaları hissedilen bu olayın geçmişi Soğuk Savaş’a uzanıyordu. Sovyetler Birliği, 1980’li yıllarda ilk kez uçak gemisi yapımına soyunmuştu. Karadeniz’deki tersanelerinde iki uçak gemisi kızağa konulmuştu. Ancak bu gemilerin yapımı tamamlanmadan Soğuk Savaş bitti.
Üstüne Sovyetler Birliği dağıldı.
Rusya ve Ukrayna arasında hem Kırım’daki deniz üssünün hem de Karadeniz filosunun paylaşımı konusunda müzakereler yürütüldü. Müzakereler sürerken iki uçak gemisinden biri olan Kuznetsov, 1991 yılında apar topar Boğazlar’dan geçti, gitti. Bu uçak gemisi artık müzakerelere konu olmaktan çıkmıştı. Yapımı çok daha az ilerlemiş olan ikizi Varyag doğal olarak Ukrayna’nın payına düştü. Ancak bu ülkenin ne uçak gemisini tamamlamaya niyeti vardı ne de kaynağı.

Daha önce Çin yine Sovyet donanmasının hizmet dışı bıraktığı Kiev sınıfı iki uçak gemisini yüzer eğlence merkezine dönüştürmek üzere satın almıştı. Varyag’a da benzer gerekçeyle talip oldu. Gemi Çin’e donanımsız satıldı. Washington, tersine mühendislik yoluyla Çin’in uçak gemisi teknolojisine erişebileceği kaygısıyla Ankara’nın Varyag’ın Boğazlar’dan geçişine izin vermesini istemiyordu.
Öte yandan Varyag’ın tahrik düzeni ve dümen tertibatı olmadığı için gemi sayılması da mümkün değildi. Bu nedenle Monrö kısıtlamalarına tabi değildi. “Yüzer cisim” olarak Boğazlar’dan geçmesine 11 Eylül’den kısa süre önce yeşil ışık yakıldı. 1 Kasım 2001’deki geçişi sırasında Varyag’a12-14 kadar römorkör eşlik etti. Yoğun bir kalabalık, Boğaz’ın iki yakasında bu devasa yüzer cismin geçişine tanıklık etti.
İddiaya göre Ankara, bir milyon Çinli turist gönderme vaadiyle ikna edilmişti.
Ben o tarihte İstanbul’a dönebilmiş olduğumdan, Varyag’ı Garipçe’de karşılamış, Sarayburnu’ndan uğurlamıştım.
Uzun ve maceralı bir yolculuktan sonra uçak gemisi Çin’e vardı. Kuşkulanıldığı gibi, yüzer kumarhane yapılmak yerine, yapımı tamamlanarak Çin’in ilk uçak gemisi Lioning olarak 2012 yılında hizmete alındı.
Daha sonra Çin, iki uçak gemisi daha inşa edip hizmete sokarak uçak gemisi sahibi ülkeler kulübüne katılmış oldu. 11 Eylül’den 20 yıl sonra Çin, dünyanın denizlerde de yükselen gücü.
Şu an savaş gemisi yapım hızı bakımından Çin ile boy ölçüşebilecek ülke yok. Washington’un önce Ortadoğu’dan, daha sonra da Afganistan’dan çekilmesinin ardında Asya-Pasifik’te yükselen Çin’in gücünü dengelemek çabası var.
Amerika’nın yanı sıra bazı NATO müttefikleri de bu bölgeye yöneldiler.
İngiliz uçak gemisi HMS Queen Elizabeth, üzerinde bir Amerikan Deniz Piyade F-35B filosu konuşlu ve ABD ve Hollanda donanmasına ait muhrip ve firkateynler eşliğinde şu anda Çin’in egemenlik iddiasında bulunduğu sularda seyir halinde.
CSG 21 adlı bu görev kuvveti, örneklerine Karadeniz’de sıkça rastladığımız Seyir Serbestisi Harekâtı (FONOPS: Freedom of Navigation) yürütüyorlar.

Ayrıca Almanya da ilk kez bölgeye bir firkateyn göndermiş durumda.
Dünya siyasetinin sıklet merkezi Asya-Pasifik’e kaydı.
Geçen hafta ilan edilen ABD-İngiltere-Avustralya arasında imzalanan ittifak bunun bir diğer göstergesi. ABD ayrıca Avustralya’ya nükleer denizaltı satmaya karar verdi.
Önümüzdeki birkaç on yıl dünyanın kaderinin bu bölgede şekilleneceği anlaşılıyor. Bu ise Avrupa’yı çok ciddi bir stratejik sınama ile karşı karşıya bırakıyor.
ABD açısından Avrupa’nın ne anlama geldiği Avustralya’ya nükleer denizaltı satışının Fransa’nın ekonomik çıkarlarına vurduğu darbeyi umursamamasından belli. Biden, seçimi kazandıktan sonra ABD’nin dünya siyasetine geri döndüğünü müjdelemişti. Ama anlaşılan bu kez Avrupa-Atlantik kapısından değil, Asya-Pasifik kapısından giriş yapıyor.
1 Kasım 2001 günü Varyag’ın Boğazlar’dan geçişi bu sürecin önemli dönemeçlerinden birine karşılık geliyor.
ABD’nin Avustralya’ya nükleer denizaltı satma kararıyla, bu sürecin yeni ve muhtemelen daha gergin bir aşamasına girdik.
Velhasıl dünya yeniden ama bu kez Doğu’nun denizlerinde kuruluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serhat Güvenç Arşivi