Burak Soyer
Orta Çağ’dan günümüze eskimeyen tınılar
Müzik teorisyeni, performans sanatçısı Güç Başar Gülle’nin 2013 yılında yayınladığı ‘Bensiz’ albümünün canlı performans kayıtlarından oluşan ‘Bensiz (Live)’ gitarla yapılabilecek müzik türleri arasında gezinen, kökleri Orta Çağ’a giden bir çalışma.
Müzikte Doğu-Batı sentezi özellikle ülkemizde son on beş yılda bir hayli yaygınlaşan bir tür olarak karşımıza çıkıyor. Elektronikten rock’a kadar birçok farklı tarzla birleştirilerek üretilen bu tür, eğer sağlam icra edilirse gerçekten ‘kulak pasını almaya’ niyetlenmiş eserleri dinleyiciye sunuyor. İşte Güç Başar Gülle de bu niyetini tüm profesyonelliğiyle ortaya çıkaran isimlerden biri.
Sanatçı müziğe babasının Ağrı’dan getirdiği yerel uzun hava kayıtlarını dinleyerek başlamış. Osmanlı – Türk müziği, caz ve klasik Batı müziğini harmanlayarak yaptığı eserlerin kökü Orta Çağ’a kadar gidiyor, ancak bunu günümüze ‘modifiye’ ederek kendine has bir üslupla yapıyor.
Sanatçının Meypom’dan çıkan son albümü ‘Bensiz (Live)’ 2013 yılında yayınladığı ‘Bensiz’ albümünün canlı performanslarından oluşan bir kayıt. Aynı zamanda müzik teorisyeni ve performans sanatçısı olan Güç Başar Gülle’ye albümünde kontrbasıyla Volkan Hürsever eşlik ediyor.
Klasik, caz, Flamenko türlerinin hissedildiği albüm, yine sanatçının daha önceki çalışmalarında duyduğumuz tınıları dinleyiciye başarıyla yansıtıyor.
Güç Başar Gülle ile 3’te 3
Albümünüzü “kendisiyle bütünleşme niyeti taşıyan bir müzisyenin kendisini tecrit etme hikayesi” olarak tanımlıyorsunuz. Bir müzisyen dinleyicisiyle bütünleşmek yerine kendini tecrit etmeyi tercih eder?
Bir paradoks gibi gözükmesini özellikle tercih ettim. Günümüz dünyasında hepimiz zihinsel hapishanelerimizin kalın duvarlarından duygularımıza ulaşamaz olduk. Hemen hemen her şeyi çok net görüp hızlı bir şekilde tüketmek istiyoruz. Kendimize tahammülümüz kalmadı dolayısıyla başkasına da. Paradoks, Antik Yunan Stoa Okulu’nda ve tasavvuf literatüründe çok kullanılan bir teknik. Zihinsel duvarları kişinin aşması ve duygularıyla baş başa kalıp onu gözlemlemesi için kullanılan bir yöntem. İllüzyoni benliğinin haritasını çıkarıp var olanla bütünleşme tecrübe edilebilmesi için muazzam alan yaratan bir yaklaşım. Bütünleşme egoyla katılaşmış kalple değil egosunu bırakabilen yani kendini tecrit edebilen bireyle oluyormuş. Kadim literatürden en önemli edindiğim kazanım bu oldu. Bu olmayınca bırakın dinleyiciyi önümüzde yeşeren bir çiçeğin güzelliğinden, keyfinden bir haber yaşar ve ölür olduk.
Albümün ismi bu yüzden mi ‘Bensiz’?
Uzun yıllar antik Yunan, Rönesans, İslam Medeniyeti gibi konularla ilgili okumalar yapıp o dönemin insanlarının dünyayı nasıl algıladığını anlamaya çalışıyordum. Modern-endüstrileşmiş dünyanın bize sunduğu bilgilerin aksine modern-öncesi dönemlerde bilgi üretim ve yaratım süreçleri insanlığın ortak üretimi olarak değerlendiriliyormuş. Bu bilgi beni çok etkilemişti.
Günümüzde egomuz o kadar fazla bizi yönetir oldu ki birlikte bir şey yapmayı unuttuk. Birlikte olsak bile egolarımızın yarattığı illüzyoni benlikten sıyrılıp kimseyle bir şey paylaşamaz hale geldik. Bu durumu çok uzun süredir akademik, sanat ve iş dünyasında gözlemliyordum. O kadar her noktada “ben” der olduk ki bu durumdan sıyrılmayı hatırlatmak için Orta Çağ sanatçılarının imzasız eserlerine atıfta bulunmak istedim ve “Bensiz (Live)” bunun bir sembolü oldu.
Yurtdışında birçok önemli festivalde yer aldınız. Bunların müziğinize ne gibi katkıları oluyor?
En önemli katkısı başka müzisyenlerle diyalog kurup onların dünyasına da katılınca kendi müziğinize ve müzisyenliğinize daha objektif ve yapıcı bakıyorsunuz. Hatalarınız ve başarılarınız daha organik gözükmeye başlıyor ve atmak istediğiniz adımları daha bilinçli atmaya başlıyorsunuz. Özellikle kendimi gereğinden fazla yargıladığım dönemlerde bu tecrübeler bu bağlamda çok yardımcı oldu.