Burak Soyer
“Müzik yapmak ışık dolu bir gelecek vadediyor”
Ankaralı reggae grubu Goril, ikinci teklisi Sisli’yle tekrar dinleyici arasına karıştı. İlk şarkıları Koş’taki ‘gaz halini’ yeni şarkılarına da yansıtan topluluk, türün meraklılarının radarına kolay girecek gibi görünüyor.
Türkiye’de reggae müziğin çok köklü bir geçmişi yok. 2004 yılında kurulan Sattas’ı bu türün ülkedeki ilk temsilcisi olarak gösterebiliriz. Yine aşağı yukarı aynı zamanlarda Taksim Balo Sokak’ta açılan Nayah’ı ve sahibi Osman Osman’ı reggae kültürünün Türkiye’deki yayılım sürecini tetiklediğini öne sürmek mümkün. Yuvarlak hesap 20 yıllık bir dönemden bahsediyoruz. Ancak son birkaç yılda reggae dinleyen kadar reggae müzik yapan kitlede de bir artık gözlemliyoruz. Ankaralı grup Goril de onlardan biri. 2019 yılında yayınladıkları Koş şarkısıyla reggae dünyasına adım atan topluluk şimdi de Sisli adlı teklileriyle dinleyiciyle buluştu.
Umut Tanılkan (aka Leeudread) (vokal ve djembe), Batuhan Kaan İnan (trompet), Doruk İlhan (saksafon), Doruk Cankaya (klavye), Meriç Antep (elektrik gitar), Ahmet Altunsaray (bas gitar) ve Boran Aksoy (davul)’dan oluşan Goril’in hem müzikal hem de içeriğindeki pozitif enerjisi Koş’tan sonra Sisli’de de devam ediyor. Goril’le ‘orman’dan ‘şehre’ iniş sürecini konuştuk.
Basın bülteninizde Goril için, “Ormandan şehre kaçmayı amaçlıyor,” yazıyor ama ben size gerçek ‘orman’a hoş geldiniz demek istiyorum. Gerçi 3 yıl olmuş ama… Ne yapacaksınız? Şöyle bir dolanıp uzayacak mısınız bu ‘orman’dan yoksa keşfe devam mı?
Öncelikle hoş bulduk. Evet Goril üç yıldır buralarda fakat araya pandemi gibi zorlu bir dinlenme süreci girdikten sonra haliyle keşfimiz biraz duraksadı. Ancak şimdi alanımızı biraz daha genişleterek keşfimize daha da büyük bir dönüş yapmayı planlıyoruz. Şöyle bir bakıp uzamak, özellikle Goril gibi yaşadığı bölgeyi seven ve önemseyen anlılara biraz uzak bir davranış. Kısacası keşif hiç bitmez.
Nasıl bir araya geldiniz? Emel’le yollarınız nasıl kesişti?
Projeyi hayata geçirme çabası içerisindeyken ben (LeeuDread) ve Arda Altunluoğlu (eski bass gitaristimiz) projemiz için bizimle çalışacak insanlarla iletişim kurmaya çalıştık. İyi müzisyenlerin toplandığı mekanlara gidip insanlarla iletişime geçsek de işler planladığımız gibi gitmedi. Hele ki elle tutulur hiç bir şeyimiz yokken. Ardından bizim için en mantıklı olanın çevremizdeki müzisyenlerle iletişime geçip gerçekten reggae çalmaya hevesli olan arkadaşlarımızla bir arada iş yapmak olduğu kararına vardık. Ben konservatuardan bizimle çalışmak isteyen müzisyen arkadaşlarımla konuştum, Arda da kendi çevresindekilerle iletişime geçti ve böylece birbirimizle tanışmış olduk. Kısacası Goril bugünkü kadrosuna sahnede beraber eğlenmek isteyenlerden bir ekip oluşturarak ulaştı. Emel'le ise yine Ankara'da bizimle çalışan ortak arkadaşlarımız sayesinde bir araya geldik. Enerjilerimizin beraber çalışmak için uygun olduğunu anlayınca da hemen işe koyulduk. Biz Sisli’nin düzenlemesini yaparken, Emel sözleriyle şarkının tüm havasını değiştirdi diyebiliriz.
Yeni şarkınız Sisli yayınlandı. Koş’taki gibi bir ‘gaz verme’ durumunuz söz konusu. Sözleriniz müziğinizin enerjisine çok yakışıyor. Hep böyle misiniz? Sizi neler gazlıyor?
Çok teşekkür ederiz. Elbette sürekli ''gaz'' almak ya da vermek gibi bir amacımız yok. Çünkü bizim de her ekipte olduğu gibi hareketli ve enerjik ya da sakin ve daha durağan zamanlarımız oluyor. Fakat Koş ve Sisli gibi şarkılarda hayatta karşılaştığımız bir takım sıkıntılar, rahatsızlıklarımız ve düşüncelerimizi dile getirmeyi amaçladık ve o yüzden bu şekilde kendimizi ifade etmek istedik. Bu şekilde ifade etmek de hepimiz için bir “gaz”a dönüştü sanki. Motivasyon aldığımız nokta ise beraber müzik yapma isteğimiz ve akabinde hislerimizi ortak bir çerçevede dile getirebilmemiz.
Sahnede olmayı seviyorsunuz sanırım. Seyirciyle iletişiminiz nasıl? Hep bir ağızdan eşlik etme durumunu yakalıyor musunuz?
Evet. Kesinlikle çok çok seviyoruz. Hatta bizi bir arada tutan bir diğer motivasyon kaynağımız da şarkılarımızın yeni ''medya dünyasında '' ne kadar dinlendiğinden ziyade, sahnede bizimle o anı paylaşan insanlarla iletişim içinde olmak diyebiliriz. Haliyle dinleyici kitlemiz de bu iletişim isteğine karşılıksız kalmıyor.
Altın Kadeh’e verdiğiniz röportajda Ankara’yı kastederek, “Bulunduğumuz şehirde güncel ve aktif olan reggae grubunun bulunmaması bizi bir takım çekincelere soktu,” diyorsunuz. Bu başka açıdan bakarsan ‘boşluk doldurma’ için iyi bir fırsat değil mi aslında?
Derdimiz boşluk doldurarak bireysel bir başarı elde etmek olsaydı bu bizim için çok büyük bir fırsat olabilirdi, evet. Fakat bizi çekincelere sokan durum aslında ortak derdimizi paylaşabileceğimiz, beraber pozitif bir vibe yakalayabilecek arkadaşlarımızın bizden ayrı şehirlerde daha aktif olmalarıydı. Biz, bu şehirde bizimle aynı anda aynı yolu beraber yürüyebileceğimiz, beraber bir kültür paylaşabileceğimiz kardeş - kardeş gruplarımızın da çevremizde yeşermesini çok isteyen bir ekibiz.
Yine aynı röportajda reggae dinleyen çok ama çalan yok saptaması var. Ben de katılıyorum buna. Nedeni ne bunun?
Bu soruya işte bu yüzden diye cevap verebilmek bizim için biraz zor. Tercih diyelim. Daha geniş bir çerçeveden bakarsak, tüm müzik sektörünün sahip olduğu kaygılar her genre’yı etkilediği gibi reggae’yi de etkiliyor olabilir. Özellikle pandemi sonrası canlı müzik yapılabilecek mekanların kaygıları, dinleyicinin sosyalleşme arzusu, müzisyenlerin kariyer planları gibi birçok etken olabilir. Mesela, Türkiye’de jazz/fusion dinleyen de çok var fakat çalacağınız mekan sayısı veya çaldığınızda ki kitle çok tartışmaya açık bir konu. Biraz daha düşünürsek, bunun ucu popüler müzik tartışmalarına kadar dayanabilir.
Klasik son soruyla bitirelim: Türkiye’de reggae’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Bizce bu ülkede uzun vadeli düşünmek veya gelecek tartışmak pek olanaklı değil. Ama müziği bunun dışında bırakabiliriz sanırım. Daha çok sahne yapma, festivalde çalma, Goril’i daha büyük kitlelerle buluşturma isteğimiz tabii ki geleceğe dair bize umut verse de kaygılandırıyor da. Ama müzik yapmak, hele reggae çok daha güzel, ışık dolu bir gelecek vadediyor bize. Bu yüzden de reggae’nin geleceğini de pek aydınlık görüyoruz. Daha kolektif, daha eğlenceli, beraber bir müzik yapma-dinleme anlayışı Türkiye’de bu türün çok güzel ilerleyeceğini gösteriyor. Let’s do it together!