Batu Mutlugil: Ben gitarı severim, Batuhan gitara aşıktır!

Herkes Duman’dan yeni albüm beklerken grubun gitaristi Batuhan Mutlugil ekibin ‘solo takımı’na katılan son kişi oldu ve ‘Yadigâr’ isimli albümü çıkardı. Batuhan Mutlugil’e herkes bir şeyler soracaktı. Biz farklı bir yol izleyip Batuhan Mutlugil’in dününü, bugününü, albümünü ve elbette Duman’ı, ‘Mutlugiller gitar ailesi’nin babası Batu Mutlugil’le konuştuk.

Türkiye rock tarihinin geç dönemine bir imza atılacaksa eğer, bu imza Duman tarafından 1999 yılında çıkardıkları ilk albüm ‘Eski Köprünün Altında’ ile atıldı. O dönem yepyeni bir arayış içerisinde olan ve ‘kafasını suyun üstüne çıkarmaya çalışan’ Türk rock müziği bu albümle grunge’ın, punk’ın, bu toprakların tınılarının gerçek rock müziğiyle birleşmesine tanık oldu. Omurgası sağlam duruşları, gerçek bir konser grubu olmaları, samimiyetleriyle Duman grubu 20 yılı aşkın bir süredir doğduğu çizgisinden hiç sapmadan yoluna devam ediyor.

Duman en son 2013 yılında ‘Darmaduman’ albümünü çıkardı. Ama kabuğuna asla çekilmedi. Bu süre zarfında belki onlarca albüme denk gelecek konser verdiler. 2015 yılında Kaan Tangöze ‘kentli bir ozanı’ andıran ‘Gölge Etme’ albümünü yayınladı. 2018 yılında grubun basçısı Ari Barokas ‘Lafıma Gücenme’yi çıkardı. Darmaduman’ın üzerinden çok zaman geçtiği için artık sıra Duman’da diye bekliyorduk. Derken 4 Aralık’ta sürpriz, gitarist Batuhan Mutlugil’den geldi. ‘Bambaşka’ adını taşıyan tekliyle herkesi şaşırtan Mutlugil, 15 Ocak’ta da ‘Yadigâr’ albümünü yayınladı. Bu üç albüm de kendi içlerinde farklılıklar barındırsa da Kaan+Batuhan+Ari=Duman denklemini buluyoruz. Zaten bu da grubu tek bir işlemle açıklamaya yetiyor. Birini çıkarırsak Duman’la ilgili soru işaretleriyle karşılaşmak mümkün.

‘Yadigâr’ albümünde Batuhan Mutlugil’e bas gitarda Caner Üstündağ, davulda Utku Ünal eşlik ediyor. ‘Yadigâr’daki tüm parçaların bestesi ve müziği Batuhan Mutlugil’e ait. Aşk, kırık kalpler, biten hayaller, epey efkâr dolu sözlerle teması kurulan albümde country de var, grunge da var. Elbette Batuhan’ın ‘ebedi dostu’ Telecaster’ı dibine kadar hissediyoruz.

Herkes bu albümle ilgili bir şeyler yazıp çizecekti. Biz ise farklı bir yoldan gidip albümü Batuhan’ın babası Batu Mutlugil’le konuştuk. Batu Mutlugil’e gitarda Yavuz Çetin, davulda da Kerim Çaplı’nın eşlik ettiği Blue Blues Band zamanında –özellikle Kemancı’nın Kemancı olduğu dönemde- sahnede rock’n roll klasikleriyle ortalığı kasıp kavuruyordu.

Söz tam bir ‘rock’n roller’ olan Batu Mutlugil’de…

Batuhan Mutlugil evde sizin sayenizde Bob Dylan, Jimi Hendrix, Led Zeppelin gibi rock klasikleriyle büyümüş. Ayrıca Blue Blues Band’da Yavuz Çetin, siz ve Kerim Çaplı gibi isimlerle çok erken yaşta çalmaya başlamış. Bu dönemi biraz anlatır mısınız?

Bir müddet dedesinin aldığı klasik gitar ile ders aldıktan sonra Batuhan’ın gitara ilgisi azalır gibi oldu. Daha sonra benim müziğe dönme kararım sıralarında aldığım bir Fender Strat aklını çeldi ve tekrar gitara ilgi başladı. Benim gençliğimden o döneme kadar dinlediğim grup ve müzisyenlerin müzikleri ile beslendi. O sıralarda Yavuz Çetin ile yeni tanımıştım ve yavaş yavaş kafamda istediğim grup projesini gerçekleştirmeye başladım. Sağlam bir grup kurup daha sonraları da bütün Türkiye’deki iyi grupların rahat edecekleri bir rock mekânı hayallerimi gerçekleştirmeyi düşünüyordum. Sanırım 15 yaşları civarı Batuhan gitarı epey ilerletmiş ve arkadaşlarıyla birlikte benim de çok beğendiğim The End adında bir grup kurmuştu. Daha sonraları Murat Çekem ve Murat Çimenli ile birlikte Mercury diye bir grup kurdular ve benim çok beğendiğim bir albüm yaptılar. Aynı dönem bizim Blue Blues Band kurulmuş ve Hayal Kahvesi’nden aldığımız hızla kısa zamanda piyasaya adını yazdırmıştı. Hem baba-oğul hem arkadaş olmanın avantajıyla Batuhan, Yavuz, Sunay ve Kerim gibi üstün yetenekli müzisyenlerle iç içe olmuş ve acımasızca kendini eğitiyordu. Sık sık bizimle de sahne alıyordu konserlerimizde. Punk saçlı, 12 yaşındaki çocuk gitmiş yerine saçları beline kadar uzun, son derece yetenekli bir rock gitaristi gelmişti.

Batuhan Mutlugil’in yıllar önce bir röportajında, “Oğlum tekno dinleseydi biraz garipserdim,” minvalinde bir açıklama yaptığını hatırlıyorum Siz aynı şeyle karşılaşsaydınız tavrınız ne olurdu?

Ben müziğin her türünü dinlerim. Klasik Türk müziğinden tutun da günümüz rap’ine kadar. Ancak heavy metal’in death metal tarzı alt dallarına ve bir de punk’a karşı hep mesafeli kalmışımdır. Batuhan da 11-12 yaşlarında iken bu tarz müziklere yaşıtları gibi ilgi duyuyor gibiydi. Bunu fark edince neden yalan söyleyeyim epey canım sıkılmıştı. 70’lerin rock’ı benim hayatımdı Bu nedenle elimden geldiğince onu 70’lerin müziğiyle besledim.

İlk olarak ne zaman, “Bu çocuk iyi gitarist olacak” dediniz?

Batuhan’ın kendini gitarı elinden düşürmezdi ve çok meraklıydı. “Senin hatırına üniversite diplomasını alacağım ama benim mesleğim bu olacak baba” derdi. Bir gece ben sahneden inmiş sahnede Yavuz ve Batuhan gitar çalıyordu. O gece dedim ki; “Tamamdır.”

Kendinizi oğlunuzun ‘mimarı’ olarak görüyor musunuz?

İnsanın mimarı olunmuyor. Her erkek evlat biraz babası gibi olmak ister. Benim hayalim oğluma benim zor elde ettiğim imkanları bolca sunmaktı. Bunu yaptığımı sanıyorum. Yeterince yol da gösterdiğime inanıyorum. Batuhan şunu iyi biliyordu: Yetenek nadir bir vergidir ancak emekle beslenmesi şarttır. Batuhan benim bugüne dek gördüğüm en çalışkan gitaristtir. Ben gitarı severim ama o âşıktır.

Oğlunuz albüm yapma fikriyle size geldi mi? Parçaları önceden biliyor muydunuz? Ne zaman dinlediniz? İlk tepkiniz ne oldu?

Oğlumla pandemi öncesi sık görüştüğümüzden tabii ki sohbetler arasında bu albüm konusu açıldı. Tabiri caiz ise zevkten dört köşe olmuştum. Ancak ilk başlarda kendi söylemeyeceğini bildirince çok üzüldüm ve tabii ki elimden geldiğince ısrar ettim. Bencillik ise evet bencillik. Oğlumun söyleyebileceğine emindim ve bu hayalim gerçekleşmeliydi. Bu denli alçak gönüllülük bana fazla gelir. Ama sanırım kader bana yardımcı oldu. İstediği solisti bulamayınca iş başa düştü. İyi ki solist bulamamış. Bana göre mükemmel oldu kendi söylemesi. Albüm çıkana dek parçaların ana hatlarını ara sıra çaldı bana. En ufak bir şeyine karışmadım karışmam da. Zaten Batuhan karıştırmaz. ‘Bambaşka’yı dinlediğimde dedim, “Yine tamamdır.”

Kaan Tangöze’nin ve Ari Barokas’ın albümleri her ne kadar akustik olsa da iki ismin kendi tarzıyla uyumluydu. Batuhan’ın albümü ‘Yadigâr’daki şarkıları da yadırgamadık. Duman çizgisinden bir sapma yok. Aksini bekler miydiniz?

Ben Duman grubunu çok beğenirim ve parçalarına bayılırım. Grup elemanları da gerçekten evlatlarımdır. Zaten her birini Duman öncesinden de tanır severim. Bugüne dek Duman’ın hiçbir albümüne osun-busuna karışmadım karışmam da. Tabii ki fikirlerimi sorduklarında açıkça beyan ederim. Bence iki ekol vardır: Biri MFÖ sonraki Duman’dır. Yerlerini hak etmişlerdir. Ancak şunu inkâr edemem. Batuhan’ın sesi benim sesimin babamın sesine benzediği gibi benzer. Ben hem çalıp hem söyleyen gitaristleri ayrı bir klasmana koymuşumdur. Hendrix, BB King, Johnny Winter vs. Bu nedenle de ben hep hem çalıp hem söyledim. Blue Blues Band’de üç solist vardı. Batuhan’ın da benim gibi hatta benden iyi çalıp söyleyeceğine inandım ve bunu içten arzu ettim. Gitarsa gitar, sesse ses. Beste de yaptığına göre bu olmalıydı diyordum. Ama onu hiç zorlamadım. Batuhan hep “Herkes kendi işini en iyi şekilde yapmalı” ve “Ben şarkıcı değilim” der. Sanırım Kaan’ın ve Ari’nin solo albüm yapmaları sonucu grup arkadaşlarına uyum sağlama amacı ile Batuhan da “Sıra bende galiba” demiştir.

Duman çizgisinden bir sapma yok dedim fakat Duman’ın politik duruşunu da göz ardı edemeyiz. ‘Yadigâr’ ise bu duruştan çok uzak. Bunu nasıl yorumlarsınız?

Duman hep kolektif müzik yaptı. Yani her parça da her birinin izi mevcut. Birlikte yapılan hissedilen oturtulan parçalar. Zaten bu nedenle Duman başarılı oldu. Bunlar 70’lerin genlerini taşıyan çocuklar. Yani içlerinde Hendrix ruhu varsa Bob Dylan ruhu da var. Kaan bence söyleyeceklerini çalmanın önüne koymak amacı ile bir akustik gitar ve mızıka ile yetindi. Öyle istedi, öyle yaptı. Ari, “En öndeki adam” nasıl hisseder diye düşündü. Oysa Duman’da hep üç adam en öndeydi. Sanırım o da şarkı söylemek istedi. En son Batuhan da “Bu da benden” dedi. Dolayısıyla üçünün de Duman’dan izler taşıması bence normal. Lakin Duman repertuarında üçünün de ayrı ayrı besteleri mevcut. Solo albümler yalnızca kolektif çalışma değil. Yine de bana göre ‘Yadigâr’ bu stile en uzak duran gibi.

Son olarak bazen sanatçıların “Bu albüm çok farklı olacak” türünden açıklamalarıyla karşılaşırız. Duman 20 seneyi aşkın bir süredir çizgisini, tarzını hiç bozmadan yoluna devam ediyor. Duman, Türkiye rock müziğinin neresinde duruyor? Onları farklı kılan ne?

Duman’ı farklı kılan her türlü sıkıntıya rağmen bozulmayan yıllara meydan okumuş bir dostluk, güven, sevgi, dayanışma, kolektif müzik ve çalışma ruhu. Çalışkan bir grup Duman. Reklam ve magazinden çok sözleri, müzikleri ve performansları sayesinde kitle oluşturmuş bir grup. Duruşları ve yaşamlarıyla da ‘rock’ elemanlar. Ticari kaygı olmadan yirmi yıl dayanan ve hala günden güne dinleyici kitlesi yediden yetmişe giderek artan kaç grup sayabiliriz ki?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi