Mehmet Şandır
Yine ve yeniden; ALDATILMAK!
BENCE, ‘Usta’ işi bir illüzyon sahneleniyor!
Sözün özü; Demokrasilerde siyasetçiler topluma karşı birlikte ve müteselsilen sorumludurlar; görüşmeleri ve konuşmaları bir zorunluluktur.
Geçen hafta İktidar Partisi Genel Başkanı ile Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı’nın bir araya gelerek görüşmelerine ve konuşmalarına olağanüstü anlamlar yüklenmesi ve toplumda faydasız beklentiler oluşturulması bir “göz boyama”dır, bir yanılsamadır. Sonuçları itibariyle öldürücü bir illüzyon oyunu ile karşı karşıyayız!
31 Mart seçimlerinde ortaya çıkan iradeyi, bunun anlamını, sebebini ve siyasetten beklentileri yok saymak, toplumun iktidar ve muhalefet partilerine verdiği “talimatı” sulandırmak, oyalanmak demokrasiye inancı; yani sandık yoluyla kendi geleceğine sahip çıkacağına olan inancını yok edecektir, bu durum geleceğimiz için ölümcül darbe olacaktır.
“Hiçbir şey olmamış gibi” devam etmek herkes için akıllıca olmaz; mümkün de değildir!
31 Mart seçimlerinin sonucu Türkiye’nin kötü yönetildiğinin ve toplumun çok zor durumda olduğunun ifadesidir. Sorunların sorumlusu görülen İktidar Partisi samimi özeleştirisini yapmadan devam edemez.
Toplumun sorunlarına/öfkesine sözcülük yapmakla görevlendirilen Ana Muhalefet Partisi “aymazlık” yapamaz!
Bazı pansuman tedbirlerle toplumu oyalamak ikisinin de siyasi intiharı olacaktır!
“Görüşerek ve konuşarak” siyasetin sebep olduğu kutuplaşma “yumuşayabilir”; Ancak, Türkiye’nin temel sorunlarının ve toplumun içinde bulunduğu durumun sebebi sadece kutuplaşmadan mı kaynaklandı?
Çok doğrudan soralım;
Taraflarca, “Siyasette 'yumuşama' dönemine girildi“ ve “Türk siyasetinin önemli bir kilometre taşı” olarak değerlendirilen görüşme, toplumun ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hangi sorununu çözecek? Veya, görüşmeler sonunda “çözüldü” diye takdim edilecek sorunlar Türkiye’nin temel sorunlarının içinde ne anlam ifade ediyor olacak!
En iyimser beklenti olarak; Sayın Özel’in talebiyle emeklilerin maaşlarına ve asgari ücrete açıklanan artışın üzerinde bir miktar zam yapılması, neyi çözecek? Hayat pahalılığını bitirecek mi? Ateş topuna dönüşen gelir dağılımı adaletsizliğini düzeltecek mi?
2021 Eylül ayında “nas var naas“ diyerek faizleri %18’den %8.5’e düşürdüler; tüm ekonomik dengeleri alt üst ettiler. Fırlayan döviz fiyatlarını frenleyebilmek için Nebati bakanın geliştirdiği çifte faizle nemalandırılan Kur Korumalı Mevduat sistemi ile TC Merkez Bankası’na yüklenen 1 trilyon 136 milyar TL’lik zararı sorgulayabilecek mi? Sayıştay denetimini yeniden getirebilecek mi?
Bu ekonomik sistemi değiştirecek mi? Bu sistemin sonuçlarını telafi edebilecek mi? Daha da önemlisi, böyle bir kararı bir insanın keyfine bırakan bu yönetim sistemini değiştirebilecek mi?
“Anayasa Mahkemesi kararına saygı duymuyorum da, uymayacağım da” diyebilen Cumhurbaşkanı’nı hukuk içine çekebilecek mi? 2017 yılında olduğu gibi yeniden “Anayasa’ya uymayan Cumhurbaşkanı’na uygun Anayasa” mı yapacağız?
Anayasa Mahkemesi kararına uymayacağını ilan eden Yargıtay, bir aydır başkanını seçemedi; “yumuşama” Yargı’daki bu ayrışmayı, bölünmeyi, kamplaşmayı bitirebilecek mi? Devletin parelel yapılar (tarikatler, vakıflar, güç odakları) tarafından paylaşılmasını önleyebilecek mi? FETÖ’nün siyasi ayağını sorgulayabilecek mi?
16 Nisan 2017 tarihinde yapılan halk oylamasında Yüksek Seçim Kurulu, kendini TBMM’nin yerine koyarak “mühürsüz oy yasağı” maddesini yürürlükten kaldırmıştı. “Bu halk oylaması ile yapılan anayasa değişikliği ve buna dayalı olarak yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi hukuken gayri meşrudur” denilmişti; Sayın Özel bu durumdan rahatsızlık duymuyor mu?
Sayın Özgür Özel, “Her akşam yatarken manda yoğurdunun içine (…) Medine hurması doğrarım. Ona çay kaşığı biraz kestane balı, bir de yulaf ezmesi atarım. Karıştırarak yer, yatarım” diyen ve “el insaf” çığlıklar karşısında “itibardan tasarruf edilmez” bahanesine sığınan Sayın Cumhurbaşkanı ile açlık sınırı altında bir gelirle yaşamaya çalışan insanlarımızın sorunlarına birlikte çözüm üretebileceğine inanıyor mu? “Görüşmek-konuşmak toplumsal ve siyasi kutuplaşmayı önleyecektir. Bu, Türk siyasetinin önemli bir kilometre taşı” diyerek, bilsin ki kendisini aldatmaktadır! Toplumu aldatmaktan ve Sayın Cumhurbaşkanı’nı umutlandırmaktan vazgeçmelidir.
Sözün Sonu; Türkiye’nin ve toplumun temel sorunu kötü yönetiliyor olmasıdır! Kutuplaşma bunun sonucudur.