Alaaddin Dinçer

Alaaddin Dinçer

Eğitimde Ayrımcılığın Yeni Adresi “Proje Ortaokulları”

2014-15 Eğitim Öğretim Yılı’nda “Proje Liseler” uygulaması yayımlanan bir yönetmelikle birlikte başlatılmıştı. Ortaöğretim sistemini tahrip eden bu uygulamanın altında dönemin Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı ve Müsteşarı Sayın Yusuf Tekin’in imzaları bulunmakta. Proje Liseler, gerek öğretmen ve idareci atama sistemi gerekse eğitimde fırsat eşitsizliğini derinleştiren ve okulları ayrıştıran uygulama olması nedeniyle eleştirilmiş çok tepki almıştı. Eleştiri ve tepkilere kulaklarını tıkayan Bakan ve Müsteşar bildiklerini okumaya devam ederek okulların sisteme entegre olması için büyük çaba harcamıştı. 

 

Uygulamaya konulduğu günden bu yana, proje okul yapılacak eğitim kurumlarının belirlenmesindeki değişiklikler, yönetici ve öğretmen atamalarında mevcut mevzuatlar dışındaki 'özel' uygulamalar sürüp gitmekte. 2016 yılında bu okullarda büyük bir öğretmen ve yönetici kıyımı yaşandı. 1 Eylül 2016 tarihli, “Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumları Yönetmeliği” ile proje okullarda görev yapmakta olan 1200'e yakın öğretmen ve yöneticinin görev yerleri değiştirildi. Yılların deneyimine sahip öğretmenlerin yerlerine Bakanlık tarafından doğrudan atamalar yapılması birçok başarılı okulun eğitim niteliğini olumsuz yönde etkiledi. 2016 yılında yönetmelikte yapılan başka bir değişiklikle, bir okulun proje okul olması için belirlenen, “Merkezi sınavlarda kendi türünde başarı ortalamasına göre il genelinde ilk beş dereceye sahip olması” ile “Okulun açılış tarihi, yapısı veya yetiştirdiği devlet adamları itibarıyla tarihi nitelik taşıması” koşulları kaldırıldı. 

 

2017'de TEOG'un (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş) kaldırılmasıyla proje okul uygulamasında yeni bir süreç başlatıldı. Merkezi sınavla öğrenci alacak olan tüm liseler proje okul kapsamına alındı. 2018 Temmuz'unda yönetmelik tekrar değiştirilerek proje okul olma kriterleri basitleştirildi. Bir kurumu proje okula dönüştürmek için belirlenen 6 kriterin sadece 1'ini taşımak yeterli sayıldı.2016 Yılında 569 olan sayı yapılan her değişikliğin ardından hızla artarak bugün 2 bin 268’e ulaştı. Böylece ortaöğretim kurumlarının yüzde 22’si proje okul yapıldı.

 

“Proje Lise” Yetmedi, Devreye “Proje Ortaokullar” Alındı…

Yıl 2016-17 Eğitim öğretim yılı. Sayın Tekin Müsteşar ve bu sefer yönetmelikte başka bir değişiklik yapılır. Yapılan bu değişiklikle birlikte yönetmeliğin 7/1 maddesi, “Gerekli görülmesi hâlinde bünyesinde ortaokul bulunan proje okullarına öğrenci alımı, okul yönetimince yapılacak yazılı veya yazılı ve sözlü sınav sonucuna göre belirlenebilir” şeklinde düzenlenir ve bu düzenlemesi ile birlikte İHO’ların “Proje Ortaokul” olmasının yolu açılır. Çünkü mevcut ortaöğretim sistemi içerisinde sadece İHL bünyesinde ortaokul bulunmakta. Söz konusu okullara çocuklar ilkokul 4.sınıftan itibaren sınavlarla alınmakta. 

 

Başlangıçta 17 okul olarak “örgün öğretimin yanında hafızlık eğitimi” adı altında Diyanet İşleri Başkanlığı ile imzalanan bir protokol ile açılan proje ortaokul uygulaması her geçen yıl yaygınlaştırılarak içinde fen ve sosyal bilimler proje/programı olan okullara dönüştürülür. Bugün sayıları 179’a ulaşan okullara sağlanan bu avantaj/ayrıcalık Bakanlığın, “eğitim de fırsat eşitliğini sağlama” iddiasını çürüten bir örnek uygulama olarak gündemdeki yerini korumakta. 

 

2022-23 MEB İstatistiklerine göre, 18 bin 97 resmi ve özel ortaokulun içinde 3 bin 432 İHO bulunmakta. Bunlardan 765’i İHL bünyesinde yer almakta. İHO’lar da toplam 695 bin 499 öğrenci eğitim alırken, bu öğrencilerin 134 bin 608’i İHL bünyesindeki İHO’larda eğitimlerine devam etmekte. Kamu ortaokulları içinde imam hatip ortaokullarının okul oranı yüzde 20,6 öğrenci oranı yüzde 13,5’tir. İHO’lar da bir dersliğe 25,7 öğrenci düşmekte.

 

Değerlendirme; eğitim bilimciler ve çocuk gelişimi uzmanları tarafından sınavlara ilişkin birkaç madde de özetleyeceğimiz altta yazılı değerlendirmeler yapılmakta. Bu değerlendirmeler; 

-Eğitimde, belli bir kesime/gruba/zümreye ayrıcalık tanımak, okullar kendi içinde ayrışmaya tabi tutmak eğitimde fırsat eşitliğinin daha çok tahrip olmasına neden olacaktır.

-Standart sınavların dördüncü sınıflara kadar inmesi eğitimde çürümenin ve yozlaşmanın yolunu açar.

-Bütün dünya sınavsız eğitim hedefine yönelmişken biz, “proje ortaokul” adı altında çocukları 4.sınıftan başlayarak sınava tabi tuttuğumuzda yaşanacak kaygılar ruhsal sağlık sorunlarına yol açar, bunun oluşmasına izin verilmemelidir. 

-Eğitimden beklenen öğrencinin sosyalleşmesi, çevresini tanıması, yaşıtlarıyla arkadaşlık kurması, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda kendini geliştirmesidir. Bu durumun bir sonucu olarak çocuklarda duygudaşlık gelişir ve ruhsal gelişimi olumlu yönde ilerler. Rekabete ve yarışa dayalı sınavlar bu değerlerin davranışa/kazanıma dönüşmesini engeller. 

-Elemeye, seçmeye ve sıralamaya dayalı sınavlı sistem çocukları sınıflarda varsıl ve yoksul olarak ayrıştırmakta, piyasacı ekonomi anlayışı eğitim alanını da etkilemekte, bu etkileşme içeriği ve öğrenme/öğretme sistematiğini/sürecini de belirlemekte. Buna bağlı olarak paralel öğrenme merkezleri olan özel kurs merkezleri ve etütler okulun yerini almakta ve kendi ihtiyaçlarını okullara dayatmakta.

Sonuç olarak, adalet sadece mülkün değil aynı zamanda eğitiminde temeli olmalıdır. Adaletin yanında, eşitsizliklerin ve her türlü ayrımcılığın/ayrıcalığın eğitim ile birlikte anılmasına/konuşulmasına çözüm odaklı adımlar atılarak artık son verilmelidir.13.02.2024 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alaaddin Dinçer Arşivi