Alaaddin Dinçer
Bilim Kadını Sayısı Artıyor Ancak Yönetici Olamıyorlar
YÖK açıklamasında yer alan verilerde,
“-Kadınlar akademide yüzde 46,4 kız öğrenciler üniversitede 51,7 oranında yer alıyor.
- Kadın akademisyen oranı, Avrupa ve OECD ülkelerinin ortalamasının üstünde. Türkiye'de özellikle son yıllarda kadınların yükseköğretime erişimi ve akademideki ağırlığı artıyor.
11 Şubat günü Birleşmiş Milletler tarafından Uluslararası Bilimde Kadın ve Kız Çocukları Günü olarak kutlanıyor. Türkiye'de yükseköğretim ve bilimde kadınların oranı OECD ülkelerini ve Avrupa'yı geride bıraktı.
Yükseköğretime kayıtlı öğrenci sayısında geçen yıl kızların oranı ilk kez erkekleri geçerek yüzde 50,8'e ulaşmıştı. 2024'te bu oran kızlar lehine daha da artarak yüzde 51,7'ye yükseldi.
Bilim kadını sayısındaki artış dikkat çekiyor
Türkiye'deki üniversitelerde toplam 181.498 öğretim elemanı bulunuyor. Bunlardan 97.291'i erkek, 84.207'si kadın. Buna göre kadın akademisyenlerin oranı yüzde 46,4'e yükselmiş oldu. Bu oran Avrupa ve OECD ülkelerindeki yüzde 43 olan kadın akademisyen ortalamasının üstünde.
Akademide kadın araştırma görevlileri ile kadın öğretim görevlisi sayısı erkekleri geride bıraktı. Toplam 42.350 araştırma görevlisinin 22.792'si (yüzde 53,8), 35.776 öğretim görevlisinin 18.444'ü (yüzde 51,6) kadınlardan oluşuyor.
Türkiye'deki üniversitelerde kadın akademisyenler arasında 12.296 profesör, 9.947 doçent, 20.728 doktor öğretim üyesi görev yapıyor. Profesörlerin yüzde 34,3'ü, doçentlerin yüzde 41,8'i, doktor öğretim üyelerinin yüzde 47,4'ü yine kadınlardan oluşuyor.
Öte yandan sürdürülebilirlik göstergelerine bağlı olarak Times Higher Education'ın Cinsiyet Eşitliği (Gender Equality) sıralamasında Hacettepe Üniversitesi dünyada 60. sırada yer alıyor. Bu konudaki Dünya Üniversiteler Sıralamasında 55 üniversitemiz, dünyanın en iyi 1200 üniversitesi arasında yer alıyor.” (Detay İçin Bkz. YÖK Web Sitesi)
Sonuç olarak, kadın öğrenci ve akademisyen sayısında artış olması, hem ülkemiz hem de toplumsal yaşamın kadın lehine dönüşümü bakımından olumlanacak bir durumdur, ancak yeterli değildir. Benzer gelişmelerin özellikle kadınların kurullara katılımı ve yöneticilik temsiliyetinde görülmesi kadın lehine oluşan gelişmenin güçlendirilmesi ve kadına biçilen toplumsal rollerin dönüşmesi için önemlidir. Bu tutum, her geçen gün buzlu cam arkasına itilen toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının yeniden görünür olmasını ve yaşam tarzı olarak benimsenmesini sağlayacaktır. Bunun gerçekleşmesi için daha cesaretli ve ileri adımlar atmak gerekmektedir.