Bile bile lades…

Ekonomi ile alakalı uzun bir zamandır pozitif bir analiz ortaya koyamadığımın farkındayım. İnanın birçok gelişmenin arasından pozitif bir ayrıntı bulabilmek için büyük çaba sarf ediyorum. En büyük arzum, bir gün gelip 2003-2013 yılları arasında yapılan düzgün işlerle alakalı biz analizler yaparken bizi eleştirenler ve iktidarın doğru işlerini yanlışmış gibi göstermeye çalışanlar, ne ilginçtir bugün önemli görevlerde yanlış işlere imza atıyorlar. Bizden de bu yanlış işleri alkışlamamızı bekliyorlar.

Bizler serbest kur rejimi ve faydalarını anlatırken, ihracata destek verirken, AB ile yakınlaşmanın ve yapısal reformların öneminden bahsederken, en önemlisi hükümetin o zamanki bazı adımlarının doğru olduğunu anlatırken sosyal medyada veya ana akım medyada bizi iktidar yanlısı olarak gösterenler bugün kontrollü kur, ihracat karşıtlığı, merkeziyetçilik ile Çin-Rusya-İran üçgenine dahil olmamızı destekleyen işler içindeler. Ne yazık ki iş şirazesinden çıktığı için içinde bulunduğumuz şartlardan geri dönüş kolay olmayacak.

Sadece CDS primlerine bakarak bile bu süreci takip edebilmek mümkün: Bundan 10 yıl önce bugünlerde Türkiye'nin CDS primleri 200 seviyesinin altında seyrediyordu. Sonra Brunson Krizi ile beraber 500'ün üzerine çıktı ve sonra Naci Ağbal-Lütfi Elvan döneminde hızlı 250'nin altına geriledi. Şahap Kavcıoğlu-Nurettin Nebati ile CDS'ler 800'e yükseldi. Bugün yeni ekonomi yönetimi ile 270'lerde seyrediyor.

Bu açıdan bakıldığında Naci Ağbal-Lütfi Elvan ile yaşanan kısa süreçte bile ekonomiye daha fazla güven duyuluyordu desem yanlış olmaz. Geçen yıl genel seçimlerden sonra göreve gelen ekonomi yönetimi bir buçuk yıldır iş başında ve carry trade rüzgarını hem kurumlar hem de medya ile arkasına almış olmasına rağmen fazla göz doldurmuyor. Sürekli yeni vergi ve kesinti icat ediyor.

Aslına şu an uygulanan sistem adeta bir "para kurulu" sistemi. Döviz kurunun arz-talep dengesi ile değil sürekli müdahale ile seyretmesini ve böylelikle enflasyon düşerken diğer parametrelerin iyileşmesini bekleyen bir yaklaşımdır bu. Yüksek TL faizi ile yönetilen kur yan yana gelince dolar bazında büyük kazançlar yaratan bu yaklaşımın şu ana kadar herhangi bir sektöre ya da vatandaşlara yarayan bir tarafını göremedik. Hala sabırla bekliyoruz desem yanlış olmaz. Bankalar gelecek yılın planlarını şimdiden yapmaya başladılar. "Eski ekonomi yönetimi bizi bitirmişti, şimdi rahatladık" diyen bankacıların büyük bir kısmı artık olumlu yorum yapmaktan kaçınıyor. Belki de olumsuz bir söz söylememek için. Yerin kulağı var ne de olsa.

Keykavus 1000 yıl önce "övmek vakti geldiğinde öyle bir öv ki, yerme zamanı geldiğinde rezil olmayasın" demiş. Ekonomi yönetimi göreve geldiğinde o kadar fazla alkışlandı ki, şimdi kimsenin açıktan açığa yermesi mümkün değil. Ayrıca Nebati-Kavcıoğlu gibi bir yeni dönemden çekiniyor herkes. Haksız da değiller.

Bazen bana "siyasi baskı altındayken ancak bu kadar ellerinden geliyor" diye serzenişte bulunanlar oluyor. Açıkçası bu arkadaşlar 19 yaşındayken bilmedikleri bir kulübe transfer olan futbolcular değil. Yaşı başı yerinde, hayat tecrübesi olan insanlar. Dolayısıyla böyle bir bahaneyi öne sürmeleri pek de doğru olmaz. Bile bile görevi kabul etmişlerse, o zaman ortaya çıkan sonucun sorumluluğunu da kabul etmeliler.

Geride bıraktığımız 7 yıl, çok sayıda isim değiştiren ekonomi yönetimlerinin bir türlü dengeyi sağlayamadığını, sonunda ekonomiyi soğutarak olumsuzlukların hızını kesmeyi denediğimizi görmemek mümkün değil. "Deniyoruz" sözümden kastım net aslında. Özel Tüketim ve Kamu Harcamaları yola devam ederken, yatırımların sıfır noktasına gelmesi denemenin tam olarak amaca ulaşmadığını gösteriyor. Bu sebeple Merkez Bankası sürekli düşen borsa ve soğumakta olan piyasalar ile yüksek seyreden enflasyon arasında kaldı.

Faizleri hemen düşürse büyük eleştiri alacak, düşürmekte gecikirse enflasyonu arzu edilen seviyeye indirmeden stagflasyon yaratacak. Yılbaşında iki faiz indirimi için hazırlık yapan Merkez Bankası'nın Aralık ayından önce indirim yapması bu şartlar altında büyük spekülasyonlara yol açacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi