Uğur Temel
“BEN YALNIZIM, BEN YALNIZIM, YALNIZIM”
O şarkıyı bilir misiniz? Hani sözleri Hikmet Münir Ebcioğlu’na, bestesi de Teoman Alpay’a ait olan Nihavend şarkıyı? “Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar/ Yeryüzünde sizin kadar yalnızım/ Bir haykırsam belki duyulur sesim/ Ben yalnızım, ben yalnızım, yalnızım.” Hüzünlü de bir hikâyesi olan bu şarkıyı, rahmetli Zeki Müren de çok güzel söylerdi, o güzel sesiyle…
Bir forvetin görevi nedir? Gol atmak tabi ki… Eğer bu forvet, çizgi film karakteri değilse, takım arkadaşlarının kendisine ceza alanı içinde veya çevresinde vereceği pasları, yedi otuz ikiye- iki kırk dört ölçüleri olan, üç direğin arasına atarak işini yapacaktır. Yani işin sırrı, forvete top aktarabilmekte…
Dün akşam öyle bir maç oynandı ki Ankara Eryaman stadında, her iki takımın ileri ucunda oynayan oyuncuları bir elin parmak sayısı kadar bile topla buluşamadılar, rakip ceza alanında… Trabzonspor’dan Onuachu, oyunda kaldığı 83 dakika boyunca iki kere, Ankaragücü’nden Macheda ise bir kere, topla buluştu rakip ceza sahası içinde. Bazen forvetler çok sıkı markaj altında kalır, top almak için geriye kadar gelir, buna aklım yatar ama bu maç öyle bir maç değildi ki… Hem Emre Belözoğlu’nun hem de Abdullah Avcı’nın taktiği, oynamaktan çok oynatmamak üzerine olunca, heyecansız, zevksiz, tatsız tuzsuz bir maç ortaya çıktı. Özellikle kış aylarında; ceza alanının çimleri
yıpranır, altı pas olarak adlandırılan kale alanı çamur içinde olur, top o bölgede çok oynandığı için… Gidin bakın Eryaman’ın zeminine, kale alanı yerine orta yuvarlağın, her tarafa beş metrelik bölgesindeki çimlerin yıprandığını göreceksiniz. Böyle bir mücadeleden ne beklersiniz ki? Saman alevi gibi parlayan pozisyonlar dışında hiçbir şey yoktu maçta. Seyretmeyenin, kaybettiği bir şey yok anlayacağınız…
Hem yazılı hem de görsel basın olarak yayın yapan bir medya grubu, 2023 yılında en iyi(!) yerli 10 Numara ödülünü verdiği Abdülkadir Ömür’ün sakatlığından dolayı yer almadığı maçta, adı Beşiktaş’la anılan Bakasetas forvet arkası oynadı. Aklı İstanbul’da olan oyuncu, sağ olsun sergilediği oyunla (!) Abdülkadir’i hiç aratmadı. Ha var, ha yok… Bal yapmayan arı misali… Trabzonspor, eğer Süper Lig’in üçüncülüğünü ve Türkiye Kupası’nı kazanmak istiyorsa, transfer döneminde kesenin ağzını açmak zorunda. Hücuma çıkabilen, en az bir kenar bekine; top kullanabilen ve takımı hızlı hücuma kaldırabilecek bir sekiz numaraya ve arkadaşlarını pozisyona sokabilen, rakip stoperleri etkisiz bırakacak paslar atabilecek bir on numaraya ihtiyacı var Bordo Mavili takımın. Abdullah Avcı’nın takımı hem çok yavaş oynuyor hem de takım boyunu (yani defans ile hücum oyuncuları arasındaki mesafe) uzatıyor. Kenar bekleri de hücuma çıkmayınca Trabzonspor, pozisyon bulmakta zorlanıyor.
Atılan goller ve alınan puanlar, takım halinde oynanan oyunla değil, bireysel performansların öne çıkması ile oluyor. Çark, bir şekilde dönüyor ama dişliler çok iyi çalışmıyor…
Alınan üç puan kandırmamalı Trabzonspor’u ve Abdullah Avcı’yı. Biraz kulak kabartırlarsa eğer, duş alırken Paul Onuachu’nun, Nihavend şarkıyı, kırık dökük Türkçesiyle söylemeye çalıştığını duyacaklardır; “ … bir haykırsam, belki duyulur sesim/ ben yalnızım, ben yalnızım, yalnızım…”