Güzel bir hafta sonu oldu. Malum takım iki puan kaybetmişken, bu maçı almak Allah’ın emriydi. Bu kez hakem desteği bile kurtaramamış, Kasımpaşa’dan ikinci yarı 3 gol yeyip 2 puan kaybetmişler. Aradaki farkın azalması için altın tabakta sunulmuş fırsat. Elbette bu fırsat kaçmayacaktı. Valla istekli, hevesli, hırslı da başladı bizimkiler. Syzmanski’nin golü verilse her şey farklı olurdu. Sahi o pozisyonda topun geçmediğine dair kale çizgisi kameralarının görüntüsünü görmedik. Ben görmedim, gören var mı? Şimdi Mourinho “O golü vermeyen hakemler bir daha Fenerbahçe’nin maçını yönetemez” dese hakkı değil mi? Bak Okan Buruk Kasımpaşa lehine penaltı veren hakemi ne güzel tehdit etmiş, “o penaltıyı veren hakem bir daha burada maç yönetemez”. Üstelik laf ettiği hakemler asıl Kasımpaşa’yı doğramış. Tabii üç puan almayınca yetmiyor Buruk’a.

Ben Federasyon Başkanı Hacıosmanoğlu’nun yerinde olsam Galatasaray’ın sahasındaki ilk maçına o hakemi verip, sorarım; “Buyur arkadaş, kim nerede ne yönetebiliyormuş gör bakalım”. Disiplin ve hakimiyet böyle sağlanır Başkan Hacıosmanoğlu. Hak edene hak ettiğini vereceksin.

Hak etmek deyince, bugün Fenerbahçe üç puanı alnının teriyle, hırsıyla, isteğiyle elde etti. Gerçi bir ara Mourinho’nun yaptığı adam ve yer değişikliklerinden başımız döndü, kim nerede oynuyor takip edemedik ama şimdilik “taktisyen hoca” demekle yetinelim.

Dzeko’nun ofsayt olmadığı pozisyonu, bilgisayarını kameralara dayayıp birilerinin gözüne sokması da ayrıca taktiksel bir şaheserdi. Beğendik.

Kimse bozmasın moralleri. “Ali Koç istifa” diye yürüyen arkadaşlar da, artık destek alamadıklarını görmüşlerdir herhalde. Biraz sakin olun dostlar, sabır.

Bu arada Alex’i rakip olarak da olsa sahada görmek güzeldi. Alex’in bize karşı olacağını düşünmek bile garip… Gerçi Fenerbahçe’nin formasını yıllarca giyip, sonrasında hocalığa soyunan “evlatları” hiç çekinmeden gerçek, dürüst rakip olmuş, sık sık da canını yakmışlardır. Elbette böyle olacak Biz Sarı’nın yanına Lacivert koyduk, başka türlüsü olmaz. Olanlar utansın.