Ezgi Gizem Gülümser

Ezgi Gizem Gülümser

Tiyatroyu eve sığdırmak!

“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak derken eskiye yabancılaştık. Normalimi, düzenimi kaybettim… Ama şimdi alıştım!..

Herkes pandemi-sonrası “yeni”nin peşinde.
Kendisini “üreten” olarak tanımlayanlar, bu süreci fırsata çevirmek istedi. “Evde kaldığım süre boyunca romanımı bitireceğim, oyun yazacağım, dil öğreneceğim” diyenler oldu.
Umarım herkes tüm amacına ulaşmıştır. Oysa benim gibi tam bir karantina sürecine hiç girmemişler açısından bu dönem şöyle özetlenebilir: Maske takılmadan işe gidip gelebildiğim zaman… Maske taksam iyi olacak diyerek işe gidip geldiğim zaman… Ve maske takmak zorundayım işe gidip gelirken dediğim zaman!..
Zorunlu günler dışında her zaman işe gidip gelmeyi sürdürdük biz ve güzergahımın o ilk ıssızlığından önceleri ürküyordum. Sonra alıştım ve bu sefer insan gördüğümde tedirgin olmaya başladım. Sokakta üç kişi gördüğümde bu benim için bir yeni kalabalık oldu. Evet, yeni kalabalığımın sınırı artık üçe kadar düşmüştü.
Alışmaya alıştım!
Maskeli ve maskesiz ayrımı tam bir norm belirleyici oldu sonra. Yeni düzenimde yağmur ve çamurda ve güneşte maske var artık. Üstelik bir “persona” gibi aramızda nefes alıp veriyor o.
Gel gelelim ben en çok ıssız parkları normalleştiremedim. Sayısı hızla artan sokak köpeklerinin aç çeteleşmelerine ürkemedim. Ve sanırım daha önce kalabalık içinde gözümüze çarpmayan sayıca az evsizlerin birbirlerine sarılıp kafe önlerinde uyuklamalarına da alışamadım!..
Kendime hep “Alıştım alıştım” diyerek bir dönem geçirdim ve şimdi o dönemin bitmesini bekliyorum ben de herkesin beklediği gibi…
Herkesin ama herkesin canlı yayınlara, “online” olmalara doyamadığı dönemde kim evde ne yapıyor hiç merak etmedim.
Canlı oyun okumalar oldu, oyunculuk kursları oldu, uzaktan yaratıcı yazarlık dersleri de oldu.
Ve bir tiyatro ‘Aşı’sı…

Sonra bir gün, daha önce festival için gittiğim ülkede tanıştığım diğer tiyatrocuların ne yaptığını merak ettiğim anda bir mesajla ben de “online”a adım attım. Birkaç haftadır Vaccination (Aşı) adını verdiğimiz toplulukla mesai-sonraları konuşuyoruz.
Konuşmalarımızın ilk yarım saati pandemi, ülkelerin sağlık sistemi, psikolojik durum, karantina meselesi ile geçerken, söz en son tiyatroya geliyor.


Tüm Dünya’nın bir anda maske ve eldivenle görünmeyenden kaçması, bitmek bilmeyen bir kaygı ve korku havasının üstümüze çökmesi muhakkak ki hepimiz için daha elzem…
Ve tiyatroyu biraz kendimizi bulmak, her şeye alışmamak, bizi mutlu eden o sebebi var etmek için konuşuyoruz.
Kurmaca hep neydi?.. Gerçek ne oldu?!..
Dolayısıyla tiyatroyu düşünmek, düşlemeye evrildi. Yeni sezon için halen sessiz bir heyecan hâkim. Özel tiyatroları var eden tepeden tırnağa herkes bir desteksizlikle yüzleşmek zorunda kaldı. Bazıları ise yeni sezon için şimdiden açık bilet satışına geçti. Var olmaya çabalamanın her türlüsünü; her kesimden ve mesleğimiz ne olursa olun deniyoruz.
Sokağa çıkan da evde bir başına kalakalan da geleceğe dair belirsizliğin sağlık ile olan sınavını vermeye çalışıyor. Yeniden oyunlara gideceğiz, o kesin. Yeniden provalar olacak, hatta şimdiden teknoloji sayesinde başladı provalar. Yeniden buluşacak seyirci ve oyuncular aynı salonda.
Ama “yeni-normal”imi kafamda kurup yıkıp yeniden düşündüğümde karşıma çıkan tek şey “zaman”.


Kurmacada olan hep neydi?.. Bir gün bir şey olur ve her şey değişir.
Sonra bakın gerçekten ne oldu: Bir gün bir şey oldu ve her şey değişti!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ezgi Gizem Gülümser Arşivi