TUTANKAMON 100 YAŞINDA!

Arkeoloji bir yeri kazıp, “İnsanlar eski zamanlarda burada kent kurup yaşamışlar” demek değildir. Tarihi tarih yapan önemli bir insanlık icadıdır.

Arkeoloji; sanayileşme ve sömürgeleştirme döneminin bilimidir. Emekleyerek, yürüyerek ve de kazarak bugünlere gelen arkeolojinin çeşitli dalları var. Bu yüzden sadece kazıbilim kavramıyla değerlendirilemez. Mesela Mısır Arkeolojisi diye artık ayrı bir konu var. Dünya üniversitelerinde üzerinde kafa yoruluyor.

100 yıl önce gerçekleşen ve hakkında ‘lanet’ efsaneleri çıkarılan bir kazı, yıldönümü nedeniyle gündemde.  Firavun Tutankamon’un mezarının bulunması üzerinden 100 yıl geçti. Hani tarih kitapları ve atlasların kapağını süsleyen som altından maskesi olan Tutankamon…

Oxford Üniversitesi, 100. Yıl anısına kazının arşivini sergiliyor. Sergide kazı öncesinin krokileri, planları, sömürge çocuklarının konu mankeni olarak kullanıldığı siyah beyaz fotoğraflar, yüzlerce alet edevat yer alıyor.

100 yıl önce bu kazı yapılmasaydı Mısır uygarlığıyla ilgili fazla bilgimiz olmayacaktı. Gerçi bunu ‘insanlar değil uzaylılar yaptı’ gibi teorilerin önü yine alınmazdı!  Elbette asıl buluş eski Mısırlıların kullandığı Hiyeroglif Alfabesinin çözülmesidir.

Mısır’ın piramitleri ve tapınaklarını biliniyordu. Ne rüzgarlar ne de insan kazması yıkabilmişti bu yapıları.  Napolyon 1798 yılındaki Mısır seferinde yüzlerce anıt ve dikilitaş parçasını gemilere yükleyip çalmıştır. Dönemin Osmanlı paşaları da “Bu taşları nereye götürüyorsun” diye sormamıştır tabii.

Neyse… Tutankamon’un mezarının bulunmasıyla işin rengi değişti. Bu kazıyı diğerleri izledi. Milattan önce 5 binli yıllara kadar giden uygarlığın hala sırları var ama elimizdeki bilgiler de fena değil.

SİZ ASIL BABAYA BAKIN!

Mezarıyla ünlü oldu ama aslında Tutankamon 19 yaşında ölmüş silik ve zavallı bir firavundu. Ancak babası tarihin en büyük devrimcilerinden sayılır. Üç bin yıl önce rahiplerin gücünü kırıp tek tanrılı dinlerin kapısını aralayan Akhenaton, Tutankamon’un babasıydı. Sonra evlat babaya ihanet etti, rahiplerin oyuncağı oldu. Babasına ait bütün izleri yok etti.  Acaba Akhenaton Musa mıydı gibi yorumlar olduğunu burada hatırlatayım.)

Tutankamon’un mezarı sanılan aksine küçüktü, belki bu yüzden asırlardır toprakları köstebek gibi kazan mezar hırsızlarından korundu.  Mezar şimdilerin turistik mekanı Krallar Vadisi’nde bulundu. Mumyanın yüzündeki maske bir uygarlığın ihtişamını sergilerken, “diğer mezarlardan çıkan maskeler acaba nerede” diye düşünmeden edemiyor insan.

İngiltere, sömürgesi olan Mısır’da piramitleri dibine kadar kazdı, Krallar Vadisi’ni delik deşik etti. Yüzlerce eseri götürdü. Mısır nire İngiltere nire… Şimdi çoğu British Museum’da…

Buradaki Mısır uygarlığına ait eserler yüzlerde parçalık dev bir koleksiyona sahip. Tıpkı bizim Bergama Sunağının Berlin Müzesinde sergilenmesi gibi.

Arkeolojim buluntularına da sahip çıkamamak (tamamen bilgisizlikten) bir dönem sömürgelerin kaderiydi. Taş yığınları gözüyle bakıldı Osmanlı döneminde.

Burada Atatürk’ün adını anmadan olmaz. Neden mi? Türkiye’nin uygarlıklar beşiği olduğunu bilen KURUCU, onlarca genci arkeoloji eğitimi için yurt dışına gönderdi.

Ekrem Akurgal, Jale İnan, Halet Çambel ve diğerleri müzeler kurdular, Anadolu’nun tarihi eserlerine sahip çıktılar. ‘Unutulmasınlar’ diye ekledim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Erdil Arşivi