Bahattin Yücel
İstanbul’un Taksileri
İstanbul seçimleri -tersine dile getirmelerine karşın- muhalefetten çok AKP yönetimi tarafından bir tür “sonun başlangıcı” gibi algılandı..Yasa ve geleneğe aykırı yaklaşımla iptal edilerek, İkinci kez yapılan seçimlerde açık arayla önde çıkan İmamoğlu, görev süresinin ilk yılını –belki de- beklemediği ölçülerde engellemeler karşısında yürütmek zorunda kaldı.
Belediye Meclisi çoğunluğunu elinde tutan AKP-MHP ortaklığının engellemeleri ve uydurma nedenlerle elinden almaya çalıştıkları, Galata Kulesi gibi kültürel varlıklar yanında kısıtlanmaya çalışılan yetki alanları ile İmamoğlu Yönetiminin işi hiç kolay değil. İmamoğlu’nun bu koşullarda iddialarının çıtasını yükselttikçe, başarısının farklı uygulamarıyla sınanacağını da hesaplaması kaçınılmaz hale geliyor.
Başkanın birinci yılının sonunda ilk ciddi sınavını toplu taşıma ve “İstanbul Taksileri “ ile vermeye hazırlandığı anlaşılıyor. Güncelliği ve içerik açısından bu karara karşı çıkanların yaptıkları açıklamalar, “fincancı katırlarının” ürkütüldüğünü gösteriyor.
Taksi sayısının yeni verilecek 5000 plakayla arttırlmasına ilişkin haberlerden, İBB Yönetiminin bu çalışmanın seçmende karşılık bulacağına inandığı anlaşılıyor. Oysa yeni plakaların kiraya verilmesi, İBB’nin de şu anda yürürlükte olan sağlıksız taksi sisteminin kurumsal ortakları arasına katılmasının ötesinde anlam taşımıyor.
Şu anda kimler oldukları bir devlet sırrı gibi saklanan “Taksi Plakası” sahiplerinin, kimlikleri kamuoyu ile paylaşılmadan başlatılacak “kiralama”, ulaşımı felç etme tehditleri savuran bir kaç plaka ağasının ellerindeki varlığın değerini bir ölçüde azaltmanın ötesinde, İstanbul ulaşımına olumlu katkı sağlayacak boyutlarda değil.
Aylık ya da peşin ödemeli plaka kira ücretleri, İBB’ye ya da İETT’ye bir miktar gelir getirecek, ancak İstanbul’un dev bütçesi ile karşılaştırıldığında “devede kulak”ölçüsünde kalacaktır.
Geçtiğimiz dönemlerde bilinçli bir yaklaşımla kurgulanan, plaka sınırlaması kıtlık rantıyla sadece seçilmiş plaka ağalarına tanınmış, bir haksız kazanç kapısından başka bir şey değildir.Yıllardır yenilerinin verilmeyişi nedeniyle, sayıları çok sınırılı bir kaç komisyoncu ve tefecinin ele geçirdikleri plakaların, günümüzdeki değerleri; 30 milyar liraya ulaşmaktadır.
Bu plakaların kiralama gelirlerinin yaklaşık yarısı vergiden muaf tutulmakta, ancak günde genelde 2 bazen 3 vardiya halinde çalışmak zorunda kalan şoför emekçileri neredeyse boğaz tokluğuna yetecek gelir elde etmektedirler.
SGK Primlerini kendileri ödemek zorunda kalan taksi şoförleri ile plaka ağalarını aynı terazide tartmak ve üstelik onların kuru sıkı tehditleri karşısında geri adım atmak, doğru bir yöntem olamaz.
Hayatlarını taksi şoförlüğü ile kazanan ve başka hiç bir işleri olmayan plaka sahiplerinin dışında kalan, aracı ve tefecileri oyun dışına çıkarmak ve yeni taksi şoförlerinin bu mesleği yürütmelerinin önündeki engelleri kaldırmak İBB’nin yapacağı en doğru uygulama olabilir.
Taksi şoförlerinin çalışmayı bıraktıkları zaman, kullanım hakkını İBB’ye geri vermeleri ileride imtiyaz oluşmasını engellemek adına en doğru tutumdur. Böylece gerçek meslek sahipleri emeklerinin karşılığını, İstanbul halkı ile birlikte dışarıdan gelenler de uluslararası nitelikte hizmet alacaklardır.
Tefeciler kazansın diye plakasına 2 milyon lira ödenen taksilerin, 100-150 bin lira aralığında, yetersiz araçlarla çalışmalarını sürdürmeleri, sadece spekülatörleri kazandırmayı amaçlayan, kirli bir oyundan öteye anlam taşıyamaz.
İBB bu amaçla sarı taksileri yeni seçilecek yerli üretim araçlar arasından, İstanbul Halkının beğenilerine uygun bir seçimle belirlemelidir.
25 yıllık aradan sonra yeniden iktidara geldikleri İstanbul’da, CHP’li Büyükşehir Belediyesi plaka ağalarıyla polemiğe girerse, hata yapar.