Serhat Güvenç
Yüzbaşı Sami Akbulut’un Kıbrıs’ta Bir Günü: 20 Temmuz 1974
Bundan 48 yıl önce bu saatlerde dönemin Başbakanı Bülent Ecevit Türk Ordusu’nun, anayasal düzeni yeniden tesis etmek amacıyla Kıbrıs’a çıktığını müjdeliyordu. Ecevit, Türk askerinin adaya savaş için değil, barış için gittiğini radyo ve televizyondan ilan ederken, henüz adaya ayak basmış tek Türk askeri yoktu.
Kurmayların “Yıldız Atma 4” adı verdiği planın icra edileceği askeri müdahaleye Ecevit, “Barış Harekatı” demeyi uygun görmüştü. Bu nedenle askerler adaya çıkmadan, olası hedefleri yumuşatmak için yapılacak deniz ve hava bombardımanı kısa tutulmuştu.
Plana göre deniz bombardımanı 06:00-6:20, hava bombardımanı ise 06:20-06:55 saat aralığında yapılacaktı. Takiben deniz piyade alayı ile 50’nci Piyade Alayı Muharebe Grubu’ndan oluşturulan Çakmak Özel Görev Kuvvetini’nin ilk dalgası Girne’nin 5 mil doğusundaki Pentamili (Türkçe kaynaklarda Pladini diye de geçer) Plajı’na sabah 07:00’de amfibi taarruz yapacaktı. Olmadı. Son dakikaya dek süren diplomasi trafiği nedeniyle Mersin’den hareketi geciken çıkarma birliği ancak sabah 08:47’de sahile kapak atabildi.
Hava indirme tugayı paraşütçülerinin 07:00-07:30 arasında Gönyeli ve Kırnı (Pınarbaşı) atlayış sahalarına atılması planlanmıştı. Onlar planlanan zamanda adaya indirildiler. Bu birlikleri, helikopterle taşınan Bolu Komando Tugayı’nın 1’inci Taburu izledi. Bu taburu taşıyan ilk helikopterler yere kızak koyarken, son paraşütçüler de inişlerini tamamlıyordu. 1’inci Komando Taburu’nu taşıyan 72 helikopterin saat 08:00 ile 09:00 arasında varacakları hesaplanmıştı. Onlar da zamanında adaya vardı.
Yine plana göre Kayseri Hava İndirme Tugayı’nın 1’inci Paraşüt Taburu’nu taşıyan C-47B nakliye uçaklarının kalkışı 04:40 için planlanmıştı. Bu dalgada atılacak 2’nci Paraşüt Taburu’nu taşıyan C-130E ve C-160D nakliye uçakları ise C-47B’lerden sonra havalanacaktı.
Buraya kadar aktarılan zaman akışı İsmail Hakkı Birler’in notlarından derlenmiştir. Aslında Birler’in notları arasında yer almayan bir uçuş daha vardı. Kara Kuvvetleri’ne ait Do-28B tipi bir uçağın tüm bu birliklerden önce adaya sızması planlanmıştı. Sekiz kişilik pervaneli uçakta, pilotlar dışında beş yolcu vardı ki bu yolcular hava indirme harekatı için kritik isimlerdi. Hava indirme tugay komutan muavini ve tugay harekat subayı ile hava indirme tugayı ileri hava kontrolörü (İHK), paraşütçü olmadıkları için adaya uçakla gidiyordu. Uçakta ayrıca iki de seçkin paraşütçü bulunuyordu. Serbest Paraşüt Müfrezesi Komutanı Yüzbaşı Sami Akbulut ile aynı müfrezeden Tim Komutanı Üsteğmen Ferruh Sezgin. Hava İndirme Tugayı Taktik Grubu bu beş subaydan oluşuyordu.
Serbest Paraşüt Müfrezesi’nin görevi iniş sahasına sızıp ana kuvvetin atlaması için gereken işaretlemeyi yapmaktı. Görevleri kılavuzluk yapmaktı. Normalde diğerleri gibi uçaklardan paraşütle atlayacak bu birliğin önceden atılmasından vazgeçildi. Bunun yerine Akbulut ve Sezgin’in adadaki dost unsurlarca yapılacak işaretlemeye nezaret etmesi kararlaştırıldı. Dost unsurlar Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı (KTKA) ile Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) mensuplarıydı.
İşler yolunda gittiği takdirde, herkesten önce Kıbrıs’a inmek şerefi bu Hava İndirme Tugayı Taktik Komuta Grubu subaylarına kısmet olacaktı. Uçak saat 05:00 civarı Kırnı üzerinde olacaktı. O sırada henüz hava aydınlanmadığı için TMT bu toprak pisti, kenarlarına konacak ördek lambalarla ışıklandıracaktı. Bu sayede küçük irtibat uçağı karanlıkta iniş yapabilecekti.
Yüzbaşı Sami Akbulut’un adı, 19 Temmuz 1974 gecesi harekat için Kayseri Erkilet ve İncirlik meydanlarında bulunan pilotların hâlâ dilindedir. Heybetli görünüşü ve özgüvenli tavırlarıyla hemen fark edilmiştir. Dikilili paraşütçü komando, dağ gibi cüssesiyle karşılaştığı herkesi etkilemiştir. Örneğin gazi bir nakliye pilotu kendisiyle karşılaşma anını şöyle aktarmıştır:
“Onu ilk kez gördüğüm zaman ürperdim. ‘Bu adama mermi işlemez, gavur korksun bundan’ dedim.”
19 Temmuz 1974 günü saat 21:00 civarında Kayseri Erkilet’ten havalanan uçak önce İncirlik’e inmiştir. Burada konuşlu 184’üncü Keşif Filosu’ndaki pilotların yardımıyla uçuş planına son şekli verilmiş ve Do-28B, Kırnı pistine sızma inişi yapmak üzere 20 Temmuz 1974 saat 02:30-03:00 civarı kalkış yapmıştır. Kırnı pistinde bekleyen TMT personeli sabah 04:00 civarı bir pervaneli uçak sesi duymuş, ancak kendilerine uçağın 05:00’te varacağı söylendiği için pisti aydınlatmamışlardır. Ada üzerinde yakıtı kritik seviyeye düşene dek dolaşan uçağın pilotu, İncirlik’e dönmeye karar vermiştir. Bundan sonrasına ilişkin rivayetler muhteliftir.
Uçağın içinde paraşütçü subaylarla pilotlar arasında sert tartışmalar yaşandığı, tehditkar konuşmalar yapıldığı ileri sürülmektedir. Gerginlik Do-28B İncirlik’e geri döndükten sonra da sürmüştür. Hava İndirme Tugayı’nın ilk dalgası artık doğal nirengilere göre atlayacaktır. İşaretleme yapılamamıştır. Sızma denemesinin bu şekilde sonuçlanması, Yüzbaşı Sami Akbulut için hazmı kolay olmayan bir durumdur. Yıllardır hazırlandığı, eğitimini aldığı görev yapılamamıştır. Dışa vurduğu tepkilerine tanık olan keşif pilotları, havanın aydınlanmak üzere olduğunu ve yeniden adaya dönebileceklerini söyleyerek kendisini teskin ederler. Uçak kısa süre sonra yeniden havalanır ve saat 07:30 civarında Kırnı pistine iniş yapar. O sırada hava aydınlanmış ve ilk dalganın son paraşütçüleri de yere inmek üzeredir.
Peki ilk sızma girişimi neden başarısız olmuştur? Aslında Ecevit’i daha Türk askeri adaya ayak basmadan harekatın başladığını ilan etmeye sevk eden nedenle aynıdır: Kıbrıs ve Türkiye arasındaki saat farkı. Önceleri Türkiye ve Kıbrıs aynı saat dilimindeyken, Türkiye 1972’de yaz saati uygulamasına geçmiştir. Dolayısıyla Türkiye Kıbrıs’tan bir saat öne geçmiştir. 20 Temmuz 1974 sabahı Kıbrıs göklerinde dolaşan Türk askerleri ile onlar için pisti aydınlatacak TMT mensupları görevlerini layıkıyla yapmıştır. Türkiye saati ile hareket eden Türk subayları tam zamanında ada üzerinde olmuş; Kıbrıs saatiyle hareket eden Mücahitler ise vaktinden bir saat önce gelen uçağa görevin gizliliğini riske sokmamak adına iniş için gerekli ışıklı işareti vermemiştir. Kıbrıs’a yönelik müdahale planları 1967’de yapılmaya başlanmış ve sürekli güncellenmiştir. Ancak 1972’de yaz saati uygulamasının getirdiği fark her nasılsa atlanmıştır.
Yüzbaşı Sami Akbulut, Kırnı meydanına nihayet vardıktan sonra, ikinci sorti hava indirmesi için gerekli işaretlemeyi yapmak üzere KTKA’nın bulunduğu Ortaköy’e intikal etmiştir. 11:30’da gerçekleşen ikinci sortide 3’üncü ve 4’üncü Paraşüt Taburları atlayış yapmıştır. Günün son sortisi malzeme atışına tahsis edilmiştir. Yüzbaşı Sami Akbulut, bu sorti için işaretleme yapacağı iniş sahasına gitmek üzere KTKA’dan bir bölük komutanı eşliğinde jiple hareket etmiştir. Bölük komutanı yüzbaşı, jipin ön koltuğunda, Akbulut ise arka koltukta oturmaktadır. Jip hareket halindeyken uçaksavar ateşine maruz kalmıştır. Yüzbaşı Akbulut, başının arkasına isabet eden bir uçaksavar mermisiyle şehit olmuştur. Ön koltukta oturan yüzbaşı ise ağır yaralanmıştır. Olayın meydana geldiği yer halen KTKA’nın Gönyeli kışla sınırları içerisindedir.
Akbulut’un naaşı bir süre şehit olduğu noktada öylece kalmıştır. Daha sonra naaşını bulanlar aynı tugayın 4’üncü Paraşüt Taburu’ndan subaylardır. Üniformasından tugay mensubu olduğunu anlamalarına rağmen, kimliğini tespit edememişlerdir. Rütbeli personel adaya çıkmadan üniformalarındaki işaretleri söktüğünden, rütbesi de anlaşılamamıştır. Zaten aceleleri vardır. Zira gece Yunan alayının ağır taaruzuna uğrayan KTKA’yı takviye etmek üzere Gönyeli’ye sevk edilmişlerdir. Sabaha karşı çatışmalar hafifleyince geri dönüp Gönyeli’de buldukları naaşı hastaneye götürürler. Hastanede künyesi boynundan çıkarıldığında kim olduğu anlaşılır:
“Sami Akbulut, Dikili/İzmir”.
Akbulut’ın kaybı, hem komutanı olduğu müfrezeyi hem de tugayın diğer personelini üzüntüye boğar.
Akbulut önce Kıbrıs’ta defnedilir. Ancak Serbest Paraşüt Müfrezesi’ndeki silah arkadaşları tugay komutanlarının kendilerine geride kimseyi bırakmayacakları sözü verdiğini ifade ederek, Akbulut’un naaşını defnedildiği yerden çıkarmış ve askeri törenle Türkiye’ye gönderilmesi sağlanmıştır. Daha sonra Adana Askeri Şehitliği’ne defnedilmiştir. Adada şehit düştüğü noktada ise bir yazıt dikilidir. Yazıtı diktiren, naaşını bulan subaylardan birisidir. KTKA’da görev yapmış ve Akbulut’un anısını yaşatmak için birliğin içinde bir yazıt diktirmiştir.
İstanbul’da yaşayanlar için Boğaz’da zaman zaman Şehit Sami Akbulut’un adına rastlamak şaşırtıcı değildir. Şehir Hatları, zamanında Kıbrıs Barış Harekatı şehitlerinin adlarını sekiz yeni gemiye vermiştir. Tespit edebildiğim kardarıyla, Şehit Sami Akbulut, kalan son iki vapurdan biridir. Kalan bir başka vapur ise Şehit İlker Karter’in adını taşımaktadır. Üsteğmen İlker Karter de Yüzbaşı Sami Akbulut gibi harekat için ilk havalananlardandır. Keşif görevi ile havalandığı RF-84F uçağı, Trikomo üzerinde Rum uçaksavarlarınca düşürülmüştür. O da Sami Akbulut gibi harekatın ilk saatlerinde şehit edilmiştir.
Akbulut ve Karter’in adlarını taşıyan gemiler zaman zaman Kadıköy ya da Karaköy açıklarında karşılaşırlar. Hoş bir manzara olur. İki gemide de adlarını taşıdıkları şehitlerin özgeçmişlerinin yazılı olduğu metal plaketler vardır. Artık merak kalmadığı için kim olduklarını okuyan pek çıkmaz. En azından ben rastlamadım. Bense, her seferinde üşünmeden ve inatla okurum. Bu halleriyle plaketler Akbulut ve Karter’in öykülerini aslına sadık biçimde anlatmaktan uzaktır. Her okuduğumda buna hayıflanırım. Umarım Barış Harekatı’nın 50’nci yıldönümüne kalmadan bu plaketler düzeltilir. Çünkü savaş gibi büyük toplumsal olayların tarihi yazılırken bireylerin öykülerine gerekli özen gösterilmezse, hakikatle bağ yeterince güçlü kurulamayabilir.
1- Çizelgenin aslı Şengül Kılıç Hristidis ve Ersel Ergüz’ün yayına hazırladığı İsmail Hakkı Birler’in Anılarında CHP’li Yıllar, 1946-1992, (İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2010), s. 562’da görülebilir.