YOLSUZLUK İHRAÇ EDEN ÜLKELER!

Türkiye, Avrupa Birliği üyeliği başvurusu/macerası vesilesiyle bazı uluslarası sözleşmelere de imza attı ve bunun sonucu olarak taraf sıfatıyla yükümlülükleri yerine getirmeyi kabul etti. Bunlardan önemli biri de “Uluslararası Ticari İşlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Rüşvetin Önlenmesi Sözleşmesi”; kısaca OECD Rüşvetle Mücadele Sözleşmesi.
OECD Sözleşmesi, 17 Aralık 1997 tarihinde imzalanmış olup halen 44 ülke üyesi bulunmaktadır. Türkiye de 2003 yılında bu Sözleşme’ye taraf olmuştur.
Buna göre, ülkemiz yabancı kamu görevlilerine rüşvet verilmesinin önlenmesi, yargılanması ve cezalandırılmasına yönelik yasal mevzuatın etkin biçimde uygulanması ve farkındalık oluşturulması konularında uluslararası düzeyde taraf konumundadır. Yani bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ya da Türk şirketi, yurtdışında rüşvet verse veya herhangi bir yolsuzluğa karışsa, bu kişinin suç Türkiye’de işlenmiş gibi muamele görmesi ve Türkiye’de yargılanıp ceza alması gerekmektedir. Sözleşmeyle amaçlanan üye ülkelerin, kendi ülke sınırları içinde yolsuzluğu önleme yükümlülüğü yanında, kendi vatandaşları aracılığıyla yurtdışına yolsuzluğu yaymalarının da önlenmesidir. Tam olarak yolsuzluğun ihracı bu anlama geliyor.
Üye ülkelerin Sözleşme’ye uyumu ise bizzat OECD tarafından periyodik olarak incelenmekte. Peki 17 yıl önce bu Sözleşme’yi imzalayan ülkemizin durumu nedir?
Türkiye, OECD Rüşvetle Mücadele Çalışma Grubunun tavsiyelerinin uygulanmasında 2014 tarihli 3. Aşama Raporu ve 2017 tarihli 3. Aşama İzleme Raporunda, sadece sınırlı ilerleme kaydetmiş gözükmekte. Öte yandan Mart 2019'da OECD Rüşvetle Mücadele Çalışma Grubu, Türkiye’nin eksiklikleri gidermek için Ekim 2019'a kadar somut bir eylemde bulunmaması halinde 2020'de Ankara’ya Üst Düzey Misyon göndereceğini belirtmiştir.
Geçtiğimiz Ekim ayında ise Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından OECD Rüşvetin Önlenmesi Sözleşmesi’ne uyumu ölçen 2020 Yolsuzluğun İhracı (Exporting Corruption) ilerleme raporu yayınlandı. Türkiye, bu yıl da sözleşmeyle ilgili yasaları, “Az uygulayan/hiç uygulamayan” kategorisinde yer aldı; yani yine sonlarda ve kırmızı bölgede yer alıyoruz.
Türkiye, 2018'de yayınlanan önceki rapordan beri yerinde sayıyor gözükmekte. Küresel ihracatın yüzde 0,9’unu gerçekleştiren Türkiye, yurt dışında rüşvet veren şirketlere karşı yalnızca bir soruşturma başlatmış olup yaptırım uygulanan dava da olmadığı için bu yıl da hukuki yaptırımı “Az uygulayan/hiç uygulamayan” kategorisinde yer aldı.
Türkiye’nin Yolsuzluk Algı Endeksinde son yıllarda büyük düşüşler kaybettiğini, son altı yıldır da en çok düşüş yaşayan üç ülkeden biri olduğunu bir süredir anlatıyoruz. Ancak görüldüğü gibi Türkiye’nin yolsuzluk ile ilgili problemleri bununla bitmiyor. Ülkemiz bu konuda mücadele etmek için imzaladığı uluslararası sözleşmelere uyum konusunda da çok zayıf.
İmzalanmasından itibaren 17 yıl geçmiş olmasına rağmen Sözleşme’nin ülkemizde uygulanmaması, birkaç tane soruşturma yapılmış olmasına rağmen kimsenin yargılanıp cezalandırılmaması, Sözleşme’ye uyum açısından önemli bir gösterge. Sözleşme’ye imza atmış diğer ülkeler arasında aktif bir şekilde cezalandırma yapan çok sayıda ülke var; ancak biz yine en sonlarda yer alıyoruz.
OECD’nin uyarılarına rağmen bunca yıldır hala bir gelişme olmaması, Türkiye’nin bu konudaki zayıf performansının devamı, bir isteksizliğin işareti mi, bilemiyoruz; ama en azından bu konuda istikrarlı olduğumuz kesin ve bu da dünyaya ülkemizle ilgili iyi bir mesaj vermiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Oya Özarslan Arşivi