Oya Özarslan
Vakıflara yapılan bağışlar açıklanmalı!
Bazı vakıflar ve gelir kaynaklarıyla ilgili tartışmalar büyüyor. Her kurum gibi sivil toplumun da şeffaflığının kritik olduğunun anlaşıldığı günlerdeyiz.
Tüm dünyada dernek ve vakıflar gibi sivil toplum örgütleri gelir kaynaklarını çeşitli yollardan elde ederler. Faaliyet konularına ilgi duyan bağışçılar, bu konulara fon veren kurumlar, kampanyalarla para toplamak gibi temel gelir kaynaklar yanında devletin sağladığı yardımlar ya da sivil toplumun bazı iktisadi faaliyetleri söz konusu olabilir.
Peki sivil toplum şeffaflıktan muaf mıdır?
Elbette hayır.
Öncelikle ve esas olarak topluma hesap vermek ve gelir kaynakları ile harcamalarını şeffaf bir şekilde tutmak ve kamuoyuna açıklamak zorundadır.
Ülkemizde sivil toplum için şeffaflık açısından belirlenmiş temel yasal standartlar yok maalesef, bir STK’nın ne kadar bağış aldığını, hangi kurumların onu desteklediğini ve harcamalarını faaliyet amacına uygun yapıp yapmadığını kendileri açıklamazsa toplum olarak öğrenme imkanımız yok.
İyi yönetişimi dert edinen bazı sivil toplum kurumlarının gönüllü olarak bilgi açıklamaları bir kenara bırakılırsa, yine memlekette tüm anlayış sivil toplumun asıl hesap vermesi gereken yerin toplum değil devlet olduğu düşünülerek tasarlanmış ve her şey devlete bildiriliyor ama topluma kimse bilgi açıklamak zorunda değil.
Geçen hafta kamuoyunda Türken Vakfı ve bu vakfa Türkiye’den gönderilen paralar çokça konuşuldu. Bunun yurtdışına kaçmaya bir araç olarak kullanılması gibi siyasi bir takım iddialar yerine acil şeffaflık ihtiyacı bağlamında konuşulması gerektiğini düşünenlerdenim. Esas sorulması gereken soru biraz arka planda kaldı ve bu kurumların kaynaklarını nereden elde ettiği yeterince konuşulmadı. Basına yansıyanlardan öğrendiğimize göre yurtdışına gönderilen milyonlarca dolar var ve bir sivil toplum kuruluşu bu gelirin kaynağını, kimin kendisine ne kadar yardım yaptığını, hesap vermesi gereken öncelikli yerin toplum olduğunu düşünerek açıklamalı.
Açıklanmayan hususlar ise bu görevi yapmakla yükümlü kuruluşlarca denetlenmeli.
Bir de işin, siyasetin finansmanı yanı var elbet. Ve tüm dünyadaki uygulamalardan aslında biz sivil toplumun bazı hallerde usule aykırı elde edilen kaynakların kaçırıldığı, siyasi araçlarla paravan olarak kullanıldığı bir yere döndüğünü biliyoruz.
Bu yüzden birçok demokratik ülkede siyasi nüfuz sahibi kişiler ve yakınları STK kurup yönetiminde bulunamazlar, çünkü hem sivil toplumun devletten, siyasetten ve çıkar gruplarından bağımsız ve tam sivil halini koruması gereklidir, hem de STK’ların siyasilerin arka bahçesi görevini yaparak o siyasi parti faaliyetlerinin parçası haline gelmeleri önlenmek istenir. Bu sebeplerle uluslararası kurallara göre şirketlerin de sivil topluma bağış yapması sıkı kurallara tabidir ve yolsuzluk riskine açık olduğu için özellikle siyasi bağlantılı STK’lara yapılan bağışlar yasaklanır.
Burs veren, yurt ve barınma ihtiyacını karşılayan, eğitim imkanlarını sağlayan sivil toplum kurumlarının siyasilerle organik yakınlık içine girmesi halinde, bu faaliyetlerin seçimlerde o partiye nasıl bir taban sağlayacağını herhalde tahmin edebiliriz. Bu durum dolaylı olarak siyasetin finansmanına en güzel örneklerden birini de teşkil edebilir.
Biz en son Kızılay skandalında, bazı sivil toplum örgütleri, siyaset ve devletle ilişkilerin nasıl sıkı fıkı bir ilişkide olduğunu görmüştük. Ve kendisine önemli ihaleler verilen bir şirketin Kızılay üzerinden Cumhurbaşkanı’nın ailesinin yönetim ve kurucuları arasında bulunan vakıflara yüklü miktarda bağış yaptığını…
Mesele aslında tam olarak da bu!
Vakfa ya derneğe bağış yapan kişilerin kamuyla yakın ilişkisinin araştırılması gerekir. Bu şirketler kamuya ait kaynaklardan yararlanıyor mu, kamu ihalelerine katılıyor mu, yapacağı bağış kendisine bir avantaj sağlıyor mu?
İhaleler verilirken belli kurumlara bağış yapmak gibi şartnamelerde yazılmayan şartlar koşuluyor?
Ya da böyle beklentiler mi geliştiriliyor da bu şirketler yüksek miktarda bağışlar yapıyorlar?
Başka sivil toplum kuruluşlarına da bağış yapıyorlar mı? Yoksa sadece siyasi yakınlığı olan STKlar mı bu hayırseverlikten yararlanıyor? Yıllar içinde kamu ihaleleri ile yapılan bağış arasında bir paralellik var mı?
Sorular çok, bu sorulara cevap bulması gereken devlet kurumlarından ise çıt yok.