İ. Bülent Çelik
Üretime dönüş için son çıkış!
“Ananı da al da git!” veciz sözünün sarf edilmesinden bu güne tam 4,5 yıl geçti.
Bu ünlü sözün söylendiği kişi, Erdoğan’ın mitinginde “Çiftçilerin anası ağladı!” diye feryat eden Mersinli bir üreticiydi..
Çember çizilmeye oradan başladı, hain komisyoncu, hain hal esnafı, hain market ve hain pazarcıdan sonra soğan patatesçi ile tamamlandı.
Hainlik, limonu üretenden, limona etiket koyana, onu pazarda satana kadar indi..
•••
Halbuki mesele hainlik meselesi değil, bir tercih meselesi.
Yöneten olarak ya ‘üretim modelini’ ya da ‘tüketim modelini’ tercih edersiniz.
Bizim yönetenlerimiz, bilerek ya da bilmeyerek tüketim modelini tercih etmiş.
Kendi çiftçimizi değil başka ülkelerin çiftçilerini desteklemeye karar vermiş.
Gıda maddeleri ile ilgili yeniden belirlenen ek gümrük vergisi oranlarını inceleyin ne demek istediğimi anlarsınız.
•••
Bu işin matematiği basittir.
Uzman ekonomist olmayı gerektirmez!
Üreticiyi desteklemezseniz üretim azalır.
Gittikçe azalan üretim, fiyatları arttırır.
Çünkü bulunmayan ürünün fiyatı artar!.
Bu yüksek enflasyon demektir.
İktidarda iseniz ve yakın veya uzak ufukta seçim var ise bu durum hoşunuza gitmez.
•••
Tüccarınız, fiyatı yükselen ürünü, ucuz fiyatla bulduğu ülkelerden ithal eder.
Misal, Kuru sarımsağın üreticisini 1 birim kendi paranızla destekleyip 20 liraya pazara sunmak varken gümrüğünü yüzde 49,5’tan yüzde 5’e indirirsiniz.
40 liralık sarımsak pazarda yine 20 liraya iner.
Böylece vaziyeti idare edersiniz.
•••
Ama bunun için tüccarınıza yabancı para gereklidir.
Çünkü sizin paranız uluslararası ticarette geçmez!
Hazinede tüccarınıza verecek yabancı para kalmamış ise bu kez onu ithal edersiniz.
İthal paranın maliyeti faizdir.
Böylece hem ürünü hem de parayı ithal ederek, kendiniz üretseniz bir birim maliyeti olacak bir ürün için iki birim borçlanırsınız.
Hem de kendi üreticinizi desteklemeyerek onun yok olmasını sağlar, ileride pişman olsanız bile geri dönüş yollarını kapatmış olursunuz.
Bu bir sarmaldır. Bu sarmala girdiğinizde final acıdır.
•••
Ürünü petrol olan, altın olan zengin bir ülke değilseniz buna dayanamazsınız!
Bu durumda “anamız ağladı!” diyen çiftçiye “Ananı da al da git!” demekten başka bir yol kalmaz.
Milli hasılanızın yarısını dış borca ve faize ödeyen, bir süre sonra onu da ödeyemeyen bir ülke durumuna gelirsiniz.
•••
Ekonomi Yazarlığının ‘Guru’su, Ege Cansen’den işittiğim, bu gün duvara asmak için geç kaldığımız bir söz var:
“Faiz yavru deve gibidir, girdiği evden duvarı yıkmadan çıkmaz!”
Hepimize geçmiş olsun!
Astronotların şeyi!
Nasa ARGE’cileri, uzay macerasının başından buyana, uzaya gidecek astronotların giysilerini, bu giysilerle birlikte uzayda ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri alet ve aksesuarları tasarlarken oldukça fazla sayıda araştırma ve testler yaptılar.
Bunlardan biri de uzay elbiselerinin içerisine yerleştirilerek kullanılan dışkılama aparatlarıydı.
Plastik poşet şeklinde iki torba giysilerin içine monte ediliyordu.
Bunlardan biri katı dışkılama diğeri de sıvı dışkılamaya yönelik poşetlerdi.
Bir kondom aracılığı ile penise bağlanan idrar toplama torbası, penise geçirilen kondom boyutlarına bağlı olarak üç farklı boyutta üretilmiş ve isimlendirilmişti.
‘Küçük, orta ve büyük’
•••
Ancak astronotlar tarafından sadece “büyük” etiketi taşıyanlar tercih ediliyor diğer boyutlar üretildiği ile kalıyordu.
Elbette bu durumun uçuş sırasında yaşanan bazı ‘sızma, bulaşma’ sıkıntılarına neden olduğunu söylemeye gerek yoktu.
Nasa tasarım yönetimi bu sorunu basit bir yöntemle aştı.
‘İdrar biriktirme torbası’ denilen çiş torbalarının boyut isimlendirmesini değiştirdiler. “Büyük, kocaman ve devasa”
Sorun çözülmüştü.
•••
Kıssadan hisse: Astronot da olsalar, erkek milletinin “bağzı şeyleri”, ne kadar da “bağzı şeylere” benziyor!