Mehmet Şandır
TÜRKİYE’NİN UZUN SOLUKLU İKİ SORUNU: SURİYE BATAKLIĞI ve COVID-19 SALGINI
Suriye meselesi 10. yılını doldurdu.
Türkiye için artık bir milli güvenlik sorunu, beka meselesidir.
Kovid-19 salgın birinci yılını doldurdu…
Yaklaşık 30 bin insanımızı bizden kopardı.
Alınan tedbirler, yapılan tembihler, telkinler çare değil; insanımız bunaldı…
Artan vaka sayıları ve ölümlere rağmen yine sokaklardayız…
Ne zaman bitecek, o da belli değil…
Umut uzaklarda; aşı olmakta; o da yeterli değil…
Dengemizi ve huzurumuzu kaybettik; psikolojimiz bozuldu…
Yaşananlar bu topluma yakışmıyor; televizyonlara bakamaz olduk…
Çalışma hayatı, eğitim, ticaret, kültür ve sosyal hayat altüst oldu…
Ülke ekonomisi göreceli olarak beklenilenin üzerinde büyüdü, deniliyor, ancak özellikle gençler ve dar ve sabit gelirliler çok perişan; işsizlik dayanılmaz boyutlarda…
Temizlik işçisi olarak alınacak 9 kadroya 5000 kişi başvuruyor, 1143’ü üniversite mezunu…
Bir umut ışığı olarak sunulan Ekonomik Reform Paketi, İnsan Hakları Eylem Planı, Yeniden Yapılanma Programları, bütçe teklifleri durumu değiştirmiyor.
Toplumun ülkeyi yönetenlere güveni tükenmiş…
Covid-19 salgını, bir sağlık sorunu olmanın ötesinde çok yönlü bir toplumsal soruna dönüşmekte ve bir milli mesele haline gelmektedir.
Ancak iktidar/muhalefet ve yandaşları bu durum karşısında yine sürekli tartışıyorlar.
Kısacası, evin içi toz duman, kavga gürültü çok…
Bu durum çok kötü; gelecek umutlarımızı tüketiyor.
Ayrıca, etrafımızda dört bir yandan özelikle de güneyden/Suriye’den bize karşı saldırı hazırlıkları yoğunlaşmakta ve tehlike büyümektedir.
Aslında birkaç haftadır, bu pencereden, Türkiye’nin dört bir yandan kuşatılmasını, yaptırım kararları ile bunaltılmasını ve müttefiklerimizin Türkiye düşmanları ile işbirliği yapmasını okuyucuların dikkatine sunuyorum.
Batı’da Ege ve Akdeniz’de Yunanistan’ın düşmanca davranışları devam ediyor.
Güney sınırlarımızın ötesinde durum daha da sıkıntılı;
Geçen günlerde (5 Mart) Türkiye’nin kontrol ettiği Fırat kalkanı bölgesinde Cerablus ve El Bab şehirlerinde iki akaryakıt pazarına balistik füze saldırısı yapıldı. 3 kişi öldü 28 kişi yaralandı ve çok sayıda petrol tankeri patladı, çıkan yangın 3 günde söndürülebildi. Suriye’nin Lazkiye’deki Rusya’nın Hmeymim hava üssü civarından ve Halep’in doğusundaki Kuveires hava üssünden ateşlendiği iddia edilen bu füzeler, daha önce de atılmıştı ve Pazar günü yeniden atıldı.
Bir adım ötesi Türkiye…
Müttefikimiz Rusya ne yapmak istiyor?
Diğer müttefikimiz ABD, Türkiye, Irak, Suriye üçgeninde, PKK’nın kontrol ettiği bölgede ağır silahlarla ve patriot hava savunma sistemleri ile donattığı yeni bir askeri üs kuruyor.
Merkez Kuvvetler Komutanı (CENTCOM) General Frank McKenzie, terör örgütü PKK/YPG’nin “bağımsız” olarak hareket etme kabiliyetini geliştirmeye odaklandıklarını ve birlikte kalıcı olmaya kararlı olduklarını açıklıyor. Türkiye’nin itirazına rağmen inadına açıklıyor.
Ayrıca, Terör örgütü YGP/SDG/PKK ile Barzani'ye yakın Suriye Kürt Ulusal Konseyi'nin (ENSK) siyasi entegrasyonunu geliştirmek için Dışişleri bakanlığından bir heyeti bölgeye gönderiyor. Kuzey Irak Kürt Yönetimi, Türkiye’nin yaklaşık üçte birini içine alan bir bölgesel Kürdistan haritası yayınlıyor.
Belli ki ABD, bir şeylere hazırlanıyor!
İran da boş durmuyor; kontrolündeki Haşdi-Şabi örgütü güçleri ile PKK’nın yerleşmeye çalıştığı Sincar’da Türkiye’ye karşı ortak cephe açıyor.
TÜRKİYE,
Dışardan, küresel güçlerin desteğinde bölücü terör örgütleri üzerinden kuşatılmaya çalışılıyor.
İçerden, “Suriyeli sığınmacı” baskısı altında bir iç çatışmaya sürükleniyor.
24 Şubat 2021 tarihi itibarıyla “sığınmacı-geçici mülteci” kimliği ile 3 milyon 656 bin 525 kişi (Türkiye nüfusunun %4,37’si) Suriyeli, halen ülkemizde yaşamaktadır.
Suriyeli sığınmacıların %47,4’ü 0-18 yaş arası çocuklardan oluşuyor. 0-18 yaş arası çocukların ve kadınların toplam sayısı ise 2 milyon 589 bin 969 kişi. (%70,8)
Yaklaşık 450 bin yeni doğan çocuk olmuş…
50 yıllık bir projeksiyonda bu rakamların nerelere ulaşacağını dikkatinize sunarım.
Bu gün özellikle sınır illerimizde Suriyeli sığınmacı yoğunluğu sosyal hayatı çok olumsuz etkilemekte ve çatışmalı sorunlara yol açmaktadır.
Suriyeli sığınmacılar, Kilis’te %74,4, Hatay’da %26,2, Şanlıurfa’da %20, Gaziantep’te %21,4, Mardin’de %10,4 oranlarına ulaşmış durumda ayrıca bu vilayetlerin Arap ve Kürt soylu vatandaşlarımızla birlikte oluşan bu sosyal yapı nasıl yönetilecek?
Ayrıca, İdlip ve Halep kırsalında derme çatma kamplarda yaşayan Suriye’nin muhtelif bölgelerinden sökülüp atılmış, “istenmeyen” ve “Reiime/herkese öfkeli” yaklaşık 5 milyon insan hudutlarımızın hemen ötesinde potansiyel bir sorun olarak Türkiye’yi tehdit etmektedir.
KISACA Suriye, Türkiye için çok ağır bir milli güvenlik sorunudur, tedbirler zamanında ve yeterince alınmazsa bir BEKA SORUNUNA DÖNÜŞECEKTİR.
BENCE
Evin dışı içinden daha sıkıntılı…
Türkiye, ACİLEN, Rusya, ABD hatta Beşar Esad’la anlaşarak Suriye güvenli bir ülke haline getirilmeli ve Suriyeli sığınmacıların yurtlarına geri dönmelerini sağlamalıdır.
Suriyeli Türkmenler buna hazırdır!
Bu hafta 18 Mart haftası…
1915 yılında Çanakkale’yi geçilmez kılan atalarımızı rahmetle anıyoruz.
Yüzyıl sonra, torunları olarak, her şeye rağmen, yeni bir küresel kuşatmayı kıracak gücümüz ve kararımız bulunmaktadır.
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak…
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!