İbrahim Can
Hükümet, Devlet ve HALK
Öyle bir hale geldik ki insanın içinden maçla ilgili bir şey yazmak gelmiyor. Geçen hafta Kadıköy’de yükselen “hükümet istifa” seslerinden sonra, bütün hafta ciddi akıl tutulmaları yaşandı. O maçtan sonra en büyük kızgınlığımız hükümet istifa protestolarında sesi kısan yayıncı kuruluşaydı. Lakin, hafta içi de rakip kulüplerin resmi açıklamalarında Fenerbahçe taraftarı olarak duymadığımız hakaret kalmadı. Yetmedi bir de deplasmana gitmemiz tamamen “yasal enstrümanlar” kullanılarak yasadışı bir şekilde yasaklandı. İşin vahimi bize bu hakaretleri edenlerin, haksızlıkları yapanların hükümet ile devlet arasında hiç fark görmemeleri, kendilerini ve hükümeti, herkesin ve her şeyin sahibi, hakimi devlet olarak görmeleri. Oysa siz hükümetsiniz, biz hepimiz devletiz. Ancak, bıraktım hükümeti devlet bile eleştirilemez değildir.
Anlamaları gereken bir insanı/kuruluşu/ülkeyi kısacası herhangi bir şeyi eleştirmek mutlaka ona düşman olduğunuz anlamına gelmez. O yüzden hükümet veya devlet, ikisini de eleştirebiliriz ve yetkilileri istifaya davet edebiliriz. Dilediğimiz zaman hükümet başkanını da, devlet başkanını da, kulüp başkanını da istifaya davet etmekte özgürüz ve bu özgürlüğümüz de anayasa ile güvence altına alınmıştır. Dolayısıyla hiç kimseye de açıklama yapma yükümlülüğümüz bile yoktur. Sadece duyduğumuz hakaretlerden dolayı bunları bir kez daha hatırlatmak istedim. Yediğimiz hakaretleri misliyle iade ediyoruz.
Kulüp başkanımız Ali Koç da (her ne kadar anayasal hakkımı kullanarak kendisini bu sayfada defalarca çok ağır eleştirsem de) kendi tarihinin en güzel konuşmasını gerçekleştirdi. Kendisiyle ve Fenerbahçeli olmakla büyük gurur duydum.
Şunu da belirtmek gerekir, bu tip baskılar biz Fenerbahçe taraftarlarını yıldırmayacağı gibi tam tersi daha da körüklüyor. Bunu da oynanan son Euroleague maçındaki tribünleri dinleyerek görebilirsiniz. Bütün bunlar hafta boyunca aklıma bir zamanlar dilimizden düşürmediğimiz tezahüratı getirdi; “Ali İsmail KORKMAZ, Fenerbahçe YIKILMAZ!”