İ. Bülent Çelik
Tokuz Meselesi
Bence geçen haftanın en ilginç olayı, Rize’deki kurdele kesme töreninde, Reiz’in, kurdeleyi, yanılıp erken kesen bir ‘sabi’nin kafasına, sağ elinin orta parmağı ile “tıktıklaması” olayı idi.
· · ·
Bu, orta parmağa ait, phalanx proximalis kemiğinin tepe kısmına, yani tıp literatüründe ‘kaput’ denilen bölümüne, bizde “tokuz” derler.
Elin bu özel bölümü ile kafaya vurma hadisesi de “tokuz vurmak” olarak ifade edilir.
Eski nesilde bir eğitsel uyarı modelidir.
· · ·
Tokuz vurdun mu sadece parmağının değil bileğinin ağırlığı da kafaya naklolur.
Hele elinde bir tahta silgi ya da şekil ‘a’ da görüldüğü üzere mikrofon gibi materyal var ise o materyalin ağırlığı da vurma hızının ivmesi ile orantılı bir şekilde artarak tokuz noktasında odaklanır. Tokuz vuruşunun etkisi katmerleşir.
Alimallah, tokuzu yiyen elemanın bıngıldağı yer değiştirir, şırrrınk diye kayma sesini duyarsın!..
· · ·
Gerçi dikkat ettim, allahı var!.. Reiz’in tokuzu tam tokuz değil!
“Tokuz ayası” dediğimiz türden bir vuruş.
Bu teknikte, orta parmağın proksimalis kemiğinin dik köşesi ile değil yanal ayası ile vuruş yapılıyor.
E tabi Reiz, ‘sabi’nin canını gereğinden fazla yakmak istemiyor. Alt tarafı yanılmış, bir kurdeleyi erken kesmiş! “Biz yanılıp, yanıltılıp, neleri erken kestik, kimleri sütten kestik!” diye muhakeme yapmış olmalı zaar!..
· · ·
Tokuz vuruşu, bir eğitim materyali olarak en yıldırıcı vuruştur.
Tok, tok tok!.. Üç kez vurulur. Raconu budur!..
Belli ki, Reiz de bu raconu biliyor. Üç kez vurdu.
Zira dördüncüsü mazallah artık işkenceye girer…
· · ·
Tokuz deyip geçmeyin;
Müdürden tokuz yiyip okulu terkedenler, ömür boyu şabalak kalanlar bilirim.
Orta Anadolu’da bir atasözü bile var.
“Elin tokuzunu yemeyen, kendi parmağını kızılcık sopası sanır!”
Yaa!
Okullardan bir Covid19 resmi
Milli Eğitim Covid19 algoritmasını okulları gönderdi.
Gönderdi ama okullarda akıl karışıklığı sürüyor.
Bir lise öğretmeni tanıdığımla konuştum.
“Bir anlat bakalım neler oluyor?” diye sordum.
“Kural şu:” diye başladı.. ” Sınıfta bir öğrenci pozitif çıktığında pozitifi eve yolluyoruz. Kalan 35 kişi derse devam ediyor..
O sınıfta bir öğrenci ya da öğretmen daha pozitif çıkarsa toplam 2 pozitif olduğundan, Bakanlığın algoritmasına göre bu kez sınıf o öğretmenle birlikte olduğu gibi 14 gün eve gidiyor. Ders uzaktan devam ediyor.
· · ·
Ancak burada şöyle bir sorun var!
Başa saralım.. Diyelim ki sınıfta bir öğrenci pozitif çıktı. Bir öğrenci ya da öğretmen daha pozitif çıktı!.. Bu durumda sınıf tatil ediliyor, öğretmen de eve gönderiliyor ama ama bu sınıfın dersine giren 15 öğretmen diğer sınıflarda derslerine girmeye devam ediyor.. Taşıyıcı oldukları anlaşılana kadar diğer öğrenci ve öğretmenlere bulaştırma ihtimalleri son derece yüksek.
Tenefüste öğretmen odasına girip çıkıyor, çay içiyor, sohbet ediyor..”
· · ·
Hoca yine devam ediyor:
“Nitekim bizim okulda 10’uncu sınıflardan birinde okulun ikinci günü bir öğrencinin, pozitif haberi geldi. Sınıfın Matematik öğretmeninin de sınıftan virüsü kapıp pozitif olduğunu öğrendik. Öğrenciler ve öğretmen eve gitti.
Diğer 15 öğretmen bizimle okulda. Öyle huylu huylu birbirimizi kesiyoruz şimdi!..”
· · ·
Anlaşılıyor ki sistem öğretmeni biyonik eleman gibi kabul ediyor.
Öğretmenler, kendileri söylemediği sürece hangi öğretmenin aşılı ya da aşısız olduğunu bilmediğinden öğretmenler odasında temas ihtimali, hatta diğer sınıflara bulaştırma riskleri daha da büyüyor.
Sınıftan virüsü alan öğretmen, öğretmenler odasında doğal olarak distribütör gibi davranıyor. Diğer öğretmenlere bulaştırıyor. Onlar da hooop diğer sınıflara..
· · ·
Virüs bize acımazsa bu işin sonunu hiç iyi görmüyorum!
Bu yazıyı kahvaltıdan sonra okuyun!
Ne diyor Bakanlık:
Kimseyi aşı olmaya zorlayamayız. Ama aşı karşıtı kişi kamu görevi yapıyorsa iki günde bir PCR testi yaptıracak!
Yani aşı karşıtları, aşı olup sinek ısırığı kadar bir defektle yırtmak varken, izlediğim kadarıyla testten çıkanı horoz gibi olduğu yerde silkindiren, titreten, hatta ağlatan bir uygulamayı iki günde bir yaptıracaklar.
· · ·
İsmi bende, bir doktor arkadaşımla konuştuk.
Doktor arkadaşım dedi ki:
“Tek umudum, PCR testinin Sağlık Bakanlığının rehberinde yazıldığı gibi uygulanması!..”
“Nasıl yani?” dedim..
“PCR testi, usulüne uygun yapıldığında, test yaptıran kişinin burnundan sürüntü alındığında gözünden yaş akmalı, boğazından sürüntü alındığında da öğürmeli..
Ben yaklaşık otuz kez yaptırdım. Gerçekten çok zor!” dedi.
Hatta PCR testi yaptıran bir arkadaşı:
“O test çubuğunu bir kere burnuma sokmasınlar, on kere ..üme soksunlar razıyım!”
demiş…
· · ·
Demiş de galiba bu kardeşin bir bildiği de varmış.
Zira “rektal sürüntü” uygulaması Çin’de kullanılıyor ve bu uygulamaya halk, ‘aşağılayıcı’ ve ‘utandırıcı’ olduğu gerekçesiyle yoğun tepki gösteriyor.
Bir ara Çin, ülkeye gelecek tüm yabancılara da bu testi zorunlu kılmış, konsolosluklar ardı ardına ayağa kalkmış…
Gel gör ki doktorlar da bu yöntemin daha güvenli ve kesin sonuç verdiğini iddia ediyorlar ve diyorlar ki, “virüs anüste, solunum yollarına oranla daha uzun süre kalabiliyor. Rektal test, özellikle mutasyona uğramış virüs taşıyan kişiyi tespit etme olasılığını artırıyor.”
· · ·
Bizim millet Çinlilere benzemez.
Futbolda “çift dalmak” terimine denk gelen “Rektal tuşe” yüzünden prostatını muayene ettirmeyip prostat kanserinden hayatını kaybeden çok vaka bilirim.
· · ·
Sağlık Bakanına sesleniyorum!
Aşı tereddütünü ortadan kaldırmak mı istiyorsun?
Getir PCR testinde ‘rektal sürüntü’ zorunluluğunu.
Ertesi gün seyret, derby maçı bileti satar gibi aşı kuyruklarında sırasını parayla satanları.
Günde bir buçuk milyon değil, iki buçuk milyon aşı rakamına ulaşmazsan ben de bu memlekette yaşamıyorum!
Büyük uyanış!
Aşı karşıtları Maltepe kaymakamından izin alamadı.
İstanbul Valiliği ise gösteri yapmalarına izin verdi.
Ama bir şartla. “Pandemi kurallarına riayet edeceksiniz!” dedi…
· · ·
Pandemiden korunmanın birinci kuralı ne?
Aşı olmak!
Yani Vali bir manada diyor ki: “Aşı karşıtı gösterinizi, mümkünse aşılarınızı yaptırarak icra edin!”
Dinleselerdi gösteri zaten kendiliğinden dağılacaktı..
Halbuki göstericiler maske bile takmadılar..
· · ·
Gösteri hakkı kutsaldır!
Ama herkese kutsal olmalı..
Aşı karşıtlarının, aşı gibi bir ‘küresel cankurtarana’ karşı olmalarına rağmen hükümet karşıtlığı gibi bir dertleri yok!
Hele bir olsaydı da bu mitingi yapsaydılar!