Ahmet Çakır
Teşekkürler Letonya
Evet, bizim attığımız 6 golden çok onların Norveç’e taktığı çelme önemliydi. Yıllardır epeyce canımızı sıkan Letonya, bu kez Norveç’e yaptığıyla bizi çok mutlu etti. Evimizdeki berbat beraberliklerle yitirdiğimiz ikinciliği, son maç öncesinde tekrar ele geçirip derin bir soluk aldık.
Bizimki kaç gol atabileceğimiz dışında merak edilebilecek bir yönü olmayan maçtı. Aslında bu da önemsiz bir sorun sayılmazdı çünkü futbolla ilgili olarak başka pek çok nokta gibi gol atabilme konusunda da pek becerikli sayılmazdık. Evet, denk geldiğinde grubun en güçlüsü Hollanda’ya 4 gol atabilirdik ama çok zayıf rakipler karşısında aynı işi beceremezdik. Bu, sadece günün sorunu da değildi, futbol tarihimiz boyunca bunu yaşamıştık.
Teknik direktör Kuntz’un kısa sürede takıma bunları öğretebilmesini beklemek gerçekçi değil. Kaldı ki daha önce Hiddink konusunda çekilen sıkıntının onunla da yaşanacağı ortaya çıktı. Alman hocanın Türkiye’de çok daha fazla kalması hatta tamamen burada yaşaması bekleniyor ama sözleşmesinde bu noktaya yer verilip verilmediğini bilmiyoruz. Verilmemiş olmasına da elbette ki şaşmayız.
Oynadığı 8 maçta 35 gol yemiş olan rakip karşısında onların kendi alanlarından çıkmayışı ve bizim de set oyununu beceremeyişimiz en büyük sorun olacaktı. Maçın başında gelen golle bu sıkıntıyı aşma konusunda ilk adımı attık. Sonrasında da hakemin o pozisyonda ne görüp de kırmızı kart gösterdiğini anlamadığımız kararıyla rakip 10 kişi kaldı. Eh, olabilecek en güzel işlerdi bunlar.
Yine de ortaya pek parlak bir oyun koyduğumuz söylenemezdi. Kaptan Burak, maçı en çok ciddiye alan adamdı ama 36 yaşına karşın ne beceri sorununu aşabilmiş ne de ofsaytı öğrenebilmişti. Yine de çok çalıştı ve ilk 3 golün pasıyla birlikte rakip kaleye dönük her aksiyonun içinde göründü. Gol atma konusunda onun 70 dakikada yapamadığını Serdar Dursun kalan bölümde becerdi.
Tabii bu arada Norveç maçında olan kucağımıza 80.dakikada kötü haber geldi, derken VAR incelemesi sonrasında golün iptali, bu karşılaşmada yapabildiklerimizden çok daha fazla işimize yarayacak nitelikteydi. Üstelik, ikinci yarıda geciken gollerimiz de yine bu dakikalarda gelmeye başladı ve bekleneni yapmış olduk.
Oyunun büyük bir bölümünü 10 kişi oynayan ve karşılaşma boyunca sadece birkaç kez santrayı geçebilen rakip karşısında savunma anlamında herhangi bir sıkıntı yaşamamız sözkonusu değildi. Kalemize tek şut bile atamayan rakip karşısında bulduğumuz 6 gol de yapabileceğimizin sınırıydı.
Şu niye oynamadı, gibisinden bazılarının çok sevdiği tartışmanın elbette ki bir anlamı yok ama ikinci yarının büyük bir bölümünde yaşadığımız tıkanıklığın aşılması yolunda Abdülkadir Ömür daha yararlı olabilirdi. İkinci yarıdaki Caner-Rıdvan değişikliği de elbette ki doğruydu. Bunlar, fazla sözü edilmeğe değer bir yanı olmayan maçla ilgili küçük notlardı.