Haldun Solmaztürk
Tendürek Dağı 3305 metre, -20 derece…
“Çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma…!”
31 Aralık, yılbaşı gecesi…
Bakan Bey, Jandarma Genel Komutanı’na “Kaç derece olduğunu söylesene.!” diyor. Belli ki aralarında teklif yok—senli-benli olmuşlar artık.
Yılbaşı kutlaması için jandarma üssündeler; Ağrı-Van il sınırının hemen güneyi, Harabe (Doğubeyazıt) ve Somkaya (Çaldıran) hudut karakollarının arasında, Tendürek’te…
Van Valisi, Çaldıran kaymakamı, Jandarma Asayiş Kor. Kom., Van İl Jandarma Kom., Emniyet Müdürü, MİT Başkanı, belediye başkanları, hep oradalar.
Bir gün önce Ankara’nın merkezi yerinde, günün en kalabalık saatinde, sokak ortasında siyasi bir cinayet işlenmiş—mafya tipi organize terör eylemi…
Tetikçi halen firarda…
Biri cinayetten hükümlü, altı yıldır aranıyormuş, ama ortalıkta geziyor, gelip adam öldürüyor.
Bir diğeri de cinayetten 20 yıl hükümlü, bir yıl yatıp çıkmış—yırtmış yani.! Aynen böyle…
Cezaevinde tanışmışlar, orada kanka olmuşlar, şimdi cinayet organizasyonları yapıyorlar.
Bir başkası, milletvekilinin evinde yakalanıyor, gözaltına alınıyor ama nasılsa serbest kalıyor.
Tetikçiyi İstanbul’dan Ankara’ya özel araçla getiren iki polis; Ankara’ya eğlenmeye (!) gideceklermiş; tetikçi “Hastam var abi, beni de götürün” demiş, acıyıp yanlarına almışlar—tetikçinin ‘tetikçi’ olduğunu bilmiyorlarmış…
Emniyet’in asli işi ‘önleyici kolluk’ ama bu planlı, organize siyasi cinayeti önleyememiş…
Türkiye ayağa kalkmış, herkes kaygılı, ‘Böyle bir şey nasıl olabilir?’ diye birbirine soruyor, siyaseten sorumlu tek bakan kalkıp Tendürek’e gidiyor.
Önünü ilikliyor, esas duruşta, oradan ‘jandarma adına’ telefon tekmili veriyor:
“Sayın Cumhurbaşkanım, ellerinizden öpüyoruz. Allah sizi başımızdan eksik etmesin inşallah.!”
(- Berhudar ol evladım.!)
Anlatıyor; Buhara’dan Rabat’a, Filistin’den Bosna’ya kadar, “Kıymetli Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, dünyanın yaslanacağı bir dağ” yani Türkiye varmış.!
Sonunda, damdan düşer gibi, “Necip Fazıl üstadın güzel bir şiiri vardır” diyor.
Söz ettiği, Cumhuriyet’e ve onun temsil ettiği tüm değerlere, demokrasiye, Atatürk’e düşmanlığı kendisine varoluş gayesi yapmış, İslamcı siyasetin en etkili ideoloğu…!
Nuri Pakdil’in, Fesli Kadir’in ve onlara benzeyenlerin ağababası, idolü…
‘Dininin, dilinin, kininin, öcünün davacısı’ gençliğe “Düşmanlarını ancak kubur farelerine denk muameleye lâyık gör” diye salık veren biri…
Bakan’ın ‘üstad’ dediği o.!
Okuduğu şiiri ‘üstad’ 1947’de yazmış. ‘Sodom-Gomore’ kutsal kitaplarda günahkarlığın ve ahlaki yozlaşmanın sembolü olan şehirler.
Şiir, uzun uzun ‘Cumhuriyet dönemini’ anlatıyor—kendi hastalıklı okuması, çarpık anlayışıyla…
“…Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodurum!
Utanırdı burnunu göstermekten sütninem,
Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem.
Evde cinayet, tramvay arabasında zina!
Başkentler haritası, yerde sarhoş kusmuğu!
Kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz!
Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama,
Çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma!”
Yani, Bakan’ın üstadı (!) Cumhuriyet’in -- ve Cumhuriyetçilerin -- Sodom ve Gomore’den daha da dejenere bir hayat tarzını temsil ettiklerini anlatıyor…!
‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama’ diyorlar ya, tam olarak o—şiirsel bir tarzda…!
Bakan ilk seferinde şiiri tam hatırlayamayınca, ikinci bir çekim yaptırıyor; heyecanla, sağ elini yumruk yapıp kolunu havaya kaldırıyor, sırıtıyor:
“Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama,
Çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma!”
Jandarma üssünde; Valinin, kaymakamın, Emniyet Müdürü’nün ve askerin önünde…!
Jandarma Genel Komutanı da yanında dineliyor.
Hepsi sadece izliyorlar…
Yaptığından o kadar gururlu ki Tweet yapıp paylaşıyor—bakın, hala orada duruyor.!
Ankara’daki cinayetin maktulü daha morgda yatıyor; Bakan Bey siyasi şov peşinde, şen-şakrak, gülücükler saçıyor, espriler yapıyor.
Hiçbir şey olmamış gibi.!
İşte asıl tehdit burada; paralel evrenlerde yaşıyoruz ve seçimlere bunlarla, böyle gidiyoruz.