Mehmet Şandır
SURİYE, AFGANİSTAN VEYA VİETNAM OLUR MU?
6 Mart 2011 tarihinde başlayan “Suriye olayları” 10. yılını doldurdu.
Başladığında basit bir asayiş olayıydı.
Dera şehrinde iki kadın doktorun telefon sohbetinde Mısır’da Hüsnü Mubarek’in başına gelenleri hatırlatarak “darısı bizim de başımıza” temennisi, kıvılcım oldu, hızla küresel bir yangına dönüştü.
Doktorları istihbarat dinlemişti, kadınları gözaltına aldılar hakaret ettiler.
Kadınlardan birinin akrabası olan bir okul çocuğu arkadaşı ile okul duvarına “doktor şimdi sıra sende” diye yazdılar, gözaltına alındılar, hakarete uğradılar.
Çocukların aşiretlerinin reisleri polise gittiler, hakarete uğradılar.
İlk toplantı, ilk ateş, ilk ölüm, ilk cenaze töreni, olayı yangına çevirdi.
Ve olağandışı bir hızla tüm ülkeye yayıldı.
Bugün, Suriye iç savaşı veya bölge içi bir güç çatışması boyutunu aşarak küresel güçlerin karşılıklı mevzi tuttukları yeni bir “yüzyıl savaşı” ihtimaline zemin ve atmosfer hazırlayan bir duruma geldi.
Suriye’yi yıkıma uğratan bu savaşın en büyük zarar gören ülkesi Türkiye olmuştur; artık sorun Suriye’nin sorunu olmaktan çıkmış (hatta dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesi ile “Türkiye’nin iç meselesi” olmanın da ötesinde) artık, Türkiye için bir “milli güvenlik sorunu” haline dönüşmüştür.
Suriye’deki yangının bize sıçramaması mümkün değildi ve mecburen girdiğimiz bu bataklıktan dönüş de imkansız gibi görünüyor.
20 günde 28 şehit verdik; yüreğimiz yanıyor, ayrıca birçok sorunla boğuşuyoruz; aslında gündem dolu.
Ancak güneyimizde son zamanlardaki gelişmeler, geleceğimiz açısından çok büyük tehdit ve tehlikeler taşımakta ve BEKA SORUNUNA dönüşmektedir.
İŞİN GERÇEĞİ,
Büyük Ortadoğu Projesi’nin Arap baharı ayağı tamamlanmış sıra Türkiye ve İran’a gelmiştir. Ancak bu defa oyuna Rusya ve İran üzerinden Çin Devleti de katılmış mesele küresel bir “büyük oyun” karşılaşmasına dönüşmüştür.
Eski küresel güç merkezleri ile yeni küresel güç adayları bizim coğrafyamızda mevzilendiler; “Armageddon” (Melhâme-i Kübrâ) yani dünyanın sonunu getirecek savaşa hazırlanıyorlar.
Bilmedikleri bir şey var;
Burası SURİYE; dipsiz, kör kuyu, burada başlayan olay kolay bitmez…
Küresel güçler, yeni bir Afganistan ve Vietnam hezimetine hazır olmalılar!
BUGÜN,
Suriye’nin yüzde 40’ı (Fırat Nehri doğusu) ABD’nin ve müttefiklerinin işgalinde geri kalanı da Rusya ve İran’ın kontrolünde, kuzeyinde sınır güvenliği gerekçesiyle Türkiye mevzi tutmuş bekliyor.
Konunun uzmanlarına göre, ABD ve müttefikleri, Suriye’de 23 askeri üs inşa ederek bölgede 5 bin asker konuşlandırdı. Suriye’nin en önemli petrol bölgesi olan Deyrizor’daki El Omar ve yine Haseke’deki Tel Beyder üslerine yüzlerce tırlık silah, zırhlı araç ve askeri teçhizat sevkiyatı yaptı ve buradaki askeri üslerini genişletiyor. Ayrıca, Deyrizor’un batısındaki el-Cezrat bölgesinde yen bir askeri üs kurmak için çalışmalar yaptığını Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) açıkladı.
Jeo Biden’dan sonra bölgedeki üslere radarlar kurulduğunu ve hava savunma sistemleri patriotların yerleştirildiğini ve yeniden ağır silahlarla yığınak yapılmaya başlandığını izliyoruz. Son zamanda PKK’yı Kandil’den Sincar’a taşıma gayretleri arttı ve yine Suriye Gözlem Evi’nin bildirdiğine göre, ABD, Türkiye’nin hemen sınırında; Cizre’nin karşısında Ayn Divar köyünde savaş uçaklarının kullanacağı yeni bir hava alanı kuruyor.
Amerikan Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı General K. F.McKenzie, Türkiye’nin itirazlarına rağmen YPG’ye desteklerinin devam edeceğini açıkladı.
Bu hazırlıklar, ABD’nin Suriye’de DEAŞ’la mücadele etmenin ötesinde yeni bir hedef belirlediği ve yeni bir strateji geliştirdiğini gösteriyor.
Sahada büyük oyunculardan biri de Rusya…
30 Eylül 2015’tarihinde Rejimin davetiyle Suriye’de mevzilendi.
Bugüne kadar Suriye’nin muhtelif yerlerinde 12 adet üst kurdu.
Son zamanda en stratejik noktalardan biri olan Hmeymim Hava Üssü’nü genişletiyor. Böylece, Rusya’nın en önemli bombardıman uçakları olan Tu-95, Tu-22 ve Tu 160 tipi süpersonik bombardıman uçaklarının kullanımına uygun hale gelecek olması bir başka ihtimale hazırlık mı yapılıyor sorusunu gündeme getiriyor.
Ayrıca, Rusya’nın PYD ile Esad Rejimi’ni uzlaşmaya zorlaması ve PYD bölgelerinde (Haseki, Sarin) askeri üsler kurmaya çalışması anlamlıdır.
Çin Cumhuriyeti’nin desteğindeki İran, 2014 Ocak ayından itibaren Şii milisleri ve Hizbullah güçleri ile Suriye’de mevzilenmişti. Şam ve Humus’taki Şayrat başta olmak üzere Suriye’nin 16 noktasında kurduğu üslerde askeri birlikleri ve İran destekli milis güçleri ile konuşlanmış durumda…
Özellikle, İran’ın kontrolündeki Haşdi Şabi örgütünün Sincar’da PKK ile birlikte Türkiye’ye karşı işbirliği yapması çok başka anlamlar taşımaktadır.
Kısacası, Irak ve Suriye birlikte projelendirilerek yeniden düzenleniyor;
ABD’nin, Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgesi ile Suriye’de Fırat’ın doğusunu birleştirerek Kürtler ve Sunni Araplar için yeni bir devlet kuracağı iddia edilmektedir.
Büyük ihtimal, kurtlar sofrasında “paylaşım kavgası” çıkacaktır.
Bölgede bir Kürt Devleti’nin kurulmasına müsaade etmeyeceğini ve Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğünü savunan Türkiye, bu küresel çatışmanın ayakaltında kalmamak için çok dikkatli olmalıdır.
BENCE
Geleceğimiz açısından çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçiyoruz; Ülkemizi bu bataklığa sürükleyen gelişmeleri haftaya konuşalım.