Murat Aydın
Sorumluları biliyor ve not ediyoruz
Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin yaşadığımız kayıpların ne kadarının depremden ne kadarının deprem sonrasında yapılması gerekenlerin yapılmamasından kaynaklandığını, vaktinde ve doğru şekilde müdahale edilseydi kaç canımızı kurtarabileceğimizi acıyla soracağız ve cevabı hiçbir zaman tam olarak bilemeyeceğiz. Ama bildiğimiz şeyler de var.
Bu ülkeyi yirmi yıldır yöneten siyasi iktidarın, olacağı defalarca söylenmiş deprem için hiçbir hazırlığı olmadığını biliyoruz. Bırakın deprem için gereken hazırlığı yapmayı; afet sonrası görev yapacak kurumları, içlerini boşaltarak ya da liyakatsiz kişilerin ellerine teslim ederek yok ettiğini ya da işlevsiz hale getirdiğini biliyoruz.
Olağan günlerde çok da fark edilmeyen beceriksizliğin, liyakatsizliğin, iş bilmezliğin sonuçlarının zor zamanlarda açık şekilde ve defalarca ortaya çıktığını biliyoruz.
Küresel salgında halkının yanında olmayan, üreticisini, esnafını, emekçisini desteklemeyen, bırakın desteklemeyi beş maskeyi dağıtamayan, salgın nedeniyle kaç kişinin hastalandığı ve öldüğü konusunda halka yalan söyleyen bir siyasi iktidar tarafından yönetildiğimizi biliyoruz.
Yanan binlerce hektar ormanı söndüremeyen, her şeye para bulup itibardan tasarruf etmeyen ancak yangını söndürecek uçak almaya para ayırmayı gerekli görmeyen, var olan THK uçaklarını çürümeye terk eden bir siyasi iktidar tarafından yönetildiğimizi biliyoruz.
Her an ve her zaman büyük depremlerin yaşanacağını, depremdeki kayıpların önlenmesi için binaların güvenli şekilde inşa edilmesi gerektiğini herkesin bildiği bir ülkede yaşıyoruz. Herkesin bildiği bu gerçeğe rağmen ülkedeki binaların güvenli hale getirilmesi için neredeyse hiç kaynak ayırmayan ancak köprülere, havalimanlarına, yollara milyarlarca lira para harcayan, Kanal İstanbul gibi rant projelerine milyarlarca dolar daha harcamayı düşünen bir siyasi iktidar tarafından yönetildiğimizi biliyoruz.
Kaçak yapılaşmayı önleyecek, tespit edilen kaçak binaların yıkılmasını kolaylaştıracak yasa çıkarıp insanların yaşayacağı güvenli konutlar için kaynak ayırması gerektiği halde bunların yerine cafcaflı reklamlarla “müjdeli haber” vererek imar affı çıkaran, miting meydanlarında “144 bin 556 Maraşlının kaçak yapı sorununu” çıkardığı imar affı ile çözmekle övünen, ancak o Maraşlılar o yapıların altında kalınca onları kurtarmaya zamanında gidemeyen bir siyasi iktidar tarafından yönetildiğimizi biliyoruz.
Kaçak yapılmasına, depreme dayanıklı şekilde yapılmamasına göz yumdukları, imar afları ile “yasal” hale getirdikleri binaların depremde yıkılmasından sonra, çok övündükleri otoyollar kardan kapalı olduğu için saatlerce depremin vurduğu şehirlere ulaşamayan, insanlarını enkazdan kurtaramayan, bir parça ekmeğe, bir yudum suya muhtaç bırakan, bir siyasi iktidar tarafından yönetildiğimizi biliyoruz.
Afet durumunu yönetemediği gerçeğini gizlemek için depremi “asrın felaketi” olarak tanımlayan, yirmi yıldır tek başına iktidar olmalarına rağmen afete dair etkin önlemler almayan, içine düştükleri yönetim krizini gizlemek için; 1999 depremi olduğunda sadece iki buçuk aydır iktidarda olan Ecevit hükumetine laf eden bir siyasi iktidar tarafından yönetildiğimizi biliyoruz.
Depremde hasar gören kendi memleketine bile gitmeyip, çırpınırcasına yardıma koşan, çıplak elleriyle taşları kaldırmaya, insanlara bir parça yiyecek yetiştirmeye çalışanları “akbabalar” olarak tanımlayan; derdini, acısını, öfkesini haykıran insanları “deftere not ettiğini” söyleyerek tehdit eden bir siyasi iktidar tarafından yönetildiğimizi biliyoruz.
Ülkenin en az yarısını “terörist, zillet, çürük, sürtük, geri zekâlı, çapulcu, sefil, eşkıya, haysiyetsiz, sanatçı müsveddesi, kan emici“ diye tanımlayıp hakaretler yağdıran, yaşanan afetlerle kendi beceriksizliği ortaya çıktığında kendisini eleştirenlere birlik beraberlik nutukları atarak sorumlu olduğu acıların konuşulmasını önlemeye çalışan bir siyasi iktidar tarafından yönetildiğimizi biliyoruz.
Albert Camus, “‘Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın” demiş. Ülkemiz insanı yetersiz beslenme, açlık, küresel salgın, kadın cinayetleri ya da kaçak ve kötü yapılmış binaların yıkılması nedeniyle ölüyor. Ve tüm bunların sebebi ne ülkenin kaynaklarının yetersizliği, ne kader, ne de deprem bölgesinde yaşıyor olmamız. Tüm bunların sebebinin ne olduğunu, sorumluların kimler olduğunu biliyor ve hepsini “defterimize not ediyoruz.”