Serhat Güvenç
Siz beni ‘uluslararası ilişkiler hocası’ sanıyorsunuz ama Ben aslında uçak gözleyiciyim…
İlk PCR testimi geçen hafta yaptırdım. Sonuç negatif çıktı. Zaten aksini de beklememi gerektirecek şüpheli bir durum yoktu. Ancak Hava Kuvvetleri’nin düzenlediği Anadolu Kartalı 2021 Tatbikatı’nın Havacılık Fotoğrafçıları (Spotter) Günü’ne katılabilmek için test yaptırmak şarttı.
1 Temmuz 2021 günü Konya’daki 3. Ana Jet Üssü’nün nizamiyesinden giriş yaptıktan sonra, bizi etkinlik alanına götürecek minibüste bana verilen giriş kartımla bir özçekim yaptım. Sosyal medya hesabımdan bu fotoğrafı paylaştım. Yıllar önce birlikte çalıştığımız Amerikalı patronum Pat (Patricia Sümer), boynumdaki kartın üzerinde “Spotter” yazdığını görünce “Is that even a thing?” diye yorum yapmış. Türkçeye “Gerçekten böyle bir şey mi?” olarak çevirebiliriz sanırım. Gerçekten böyle bir şey var artık. Uçak gözlemek en azından Türk Hava Kuvvetleri katında itibarı olan bir uğraş ya da hobi. Bu açıdan pek çok ülkenin fersah fersah ilerisinde aslında.
Pat, hem patronum hem arkadaşım olarak beni iyi tanır. Zira ilk kameramı ve teleobjektifimi yaz tatilinde memleketi ABD’den o almıştı bana.
Onun getirdiği Pentax K-1000
kamera ve Vivitar 70-300 mm teleobjektifle başlamıştım ben fotoğraf çekmeye. O zamanlar Yeniköy’de Boğazı gören bir teras katında oturuyordum. Gelip geçen savaş gemilerinin fotoğraflarını çekerdim.
Savaş gemileri tamam da, hayalim uçakları gözleyip fotoğraflarını çekebilmek. Ama hayal.
Abone olduğum yabancı dergilerde gördüğüm fotoğraflar beni çok etkiliyor. Hele Türk uçakları memleketin batısında kalan bir ülkeye intikal etmeye görsün, hemen fotoları ertesi ayki yayınlarda karşıma çıkıyor.
Bir de “plane spotter”lar (uçak gözleyiciler) var. Bu benim için yeni bir grup. Pek çoğu fotoğrafçı, ama içlerinde bir grup var ki elde kağıt kalem sadece uçakların kuyruk numaralarını not ediyor. Kendi dergileri var. Milli Piyango ikramiye listeleri gibi o ay gördükleri uçakların kuyruk numaralarını boy boy yayınlıyorlar.
Uçak gözleyicileri kuyruk numaralarını görmek için hava üslerinin çitlerinin dibine kamp kuruyorlar Avrupa ülkelerinde. Başlarına da bir şey gelmiyor. Demokrasilerinde halkın bilgi edinme hakkının doğal bir sonucu olarak görülüyor uçak gözlemek. Ama en verimli çalışma ortamı “Open Day” adı altında düzenlenen etkinlikler. Öyle günlerde hava üsleri halkın ziyaretine açılıyor. Meraklılar statik parklarda sergilenen hava araçlarını, geçişleri ve akrobasi gösterilerini izleyip fotoğraf çekebiliyor. Bu etkinlikler için intikal eden Türk uçakları da büyük ilgi ve merak konusu olduğu için fotoğraflarını görüyorum dergilerde.
Gıpta ile bakıyorum uçakların fotoğraflarına.
Nihayet 1996’da Italya’ya yaptığım bir gezide Aviano’daki ABD Hava Kuvvetleri üssünde “Open Day” ne menem bir şeymiş ilk kez tadına varıyorum. İtalya’nın kuzeyindeki Aviano, ABD güçlerinin eski Yugovlaya’ya yönelik hava herekatının yükünün taşımış bir üs. Bir yandan şenlik var, diğer yandan üs planlı uçuş faaliyetlerini sürdürüyor. Herhalde yüzlerce fotoğrafçı ve uçak gözlemcisi vardı etkinlikle.
Benim fotoğraf ekipmanı pek mütevazı kaldı onların gelişmiş kameraları ve süper teleobjektiflerinin yanında. Boğaz’da 10-15 mil ile seyreden gemileri rahat yakalayabildiğim teleobjektifim süratli ve oynak uçaklar karşısında yetersiz kaldı. Ben netlik yapana dek kadrajımdan çıkıveriyordu uçaklar.
Yine de ilk kez bir hava üssüne girmiş ve uçak fotoğraflamış; gördüğüm hava araçlarının kuyruk numaralarını bir kenara not etmiştim.
Virüs kanıma girmişti.
O sıralarda Türkiye’de uçak gözlemeye kalkmak büyük risk. Askeri hava üslerini bırakın, sivil havaalanları civarında dahi uçak izlerken veya fotoğraf çekerken polis ekipleri tarafından sorgu sual edilmek işten değil.
Yine o sıralarda zihniyet değişimlerinin işaretleri belirdi. TSK, bu konulardaki ketumluğunu yavaş yavaş terk etmeye başladı.
Öyle ya Türk Yıldızları hava akrobasi ekibi kurulmuş. Gösteriler yapıyorlar. Fotoğrafları çekilsin isteniyor. Deniz Kuvvetleri İstanbul Boğazı’nda 30 Ağustos Zafer ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramlarında tören geçişi yapmaya başlamış. Halk görsün, bilsin isteniyor uçakları, gemileri…
Sanırım dönüm noktası 2001 yılında düzenlenen ilk TIAD (Türkiye Hava Gösterisi) etkinliğiydi.
Türk Hava Kuvvetleri’nin kuruluşunun 90. yılı nedeniyle İzmir-Çiğli’de ilk kez bir “Open Day” yapıldı. İki gün boyunca Türk ve yabancı ülke hava kuvvetlerinin hava araçları sergilendi ve gösteriler yaptı. O sıralar otomatik makine ve teleobjektiflere terfi etmiştim. Onlarca makara dizpozitif çektim.
O sırada havacılık fotoğrafçısı diye bir statü henüz teşekkül etmediği için bizlere de basın kartı verildi. Böylece fotoğraf çekmek için uygun ve korunaklı yerlere erişimimiz oldu.
Bu arada TIAD 2001’e katılan bir grup İngiliz spotter’un başı kısa süre sonra Yunanistan’da derde girdi. İzmir’den Yunanistan’a geçip hava üsleri civarında enselenince, aralarında birkaç kişi “Türk casusu” oldukları şüphesiyle gözaltına alınıp yargılandı. O hikaye Yunanlıların başını epey ağrıttı.
Uçak gözleyicilerin Ege’nin iki yakasında gördükleri muamele taban tabana zıttı. Türk Hava Kuvvetleri, gönüllerince uçak gözleme imkanı sağlamış, Yunanistan’da ise başlarına gelmedik kalmamıştı. TIAD 2001 sayesinde Türkiye, “spotter” dostu, Yunanistan “spotter” sevmez ülke olarak tescil edildi.
10 yıl sonra TIAD etkinliği tekrarlandı. Bu kez Hava Kuvvetleri’nin kuruluşunun 100. yıldönümü için. Ayrıca Solo Türk’ün lansmanı da yapıldı. Hava Kuvvetleri, artık “Open Day” düzenleme konusunda gerçekten çağ atlamıştı.
Üstelik Balyoz, Ergenokon davaları yüzünden çok zorlandıkları bir dönemde. Ülkenin içinden geçtiği siyasi çalkantılar, davalar bu tür etkinlikleri uzunca süre gündemden düşürdü. Karargahlardan habire bilgi sızdırılan bir dönemde kimse sivilleri hiçbir nam altında ayak altında istemiyordu. Son Çiğli deneyiminin üzerinden beş yıl geçtikten sonra ilk kez Anadolu Kartalı 2016 tatbikatının “Hava Fotoğrafçıları Günü”ne katıldım.
Tatbikat ortamı “Open Day”den çok farklı. Meraklı kalabalıklar yerine, havacılıktaki gelişmeleri ciddi ciddi takip eden, görece bilgili az sayıda insan yer alıyor.
Herkesin boynunda profesyonel dijital kameralar. Portatif sandalyeler, 50 faktör güneş kremleri olmazsa olmaz aksesuarlar. Sabahtan akşama iniş-kalkış izleniyor. Fotoğraflar çekiliyor. Dijital makinede ne çektiğini hemen görüyorsun. Öyle banyo, baskı beklemek falan yok.
Anadolu Kartalı, Türk Hava Kuvvetleri’nin uluslararası itibarını yükselten bir etkinlik. Farklı ülkelerin hava güçleri tatbikata katılıyorlar. Bu yılki Anadolu Kartalı’nda Pakistan, Azerbaycan ve Katar hava kuvvetlerinden katılım vardı. Katarlılar dışındaki yabancı misafirler uçuş yaptılar.
Sabahtan akşama dek biz hava fotoğrafçılarına ayrılan yerlerden tatbikat kapsamındaki faaliyetleri izledik. En iyi fotoğraf alınabilecek açılar seçilmişti. Uçaklar defalarca üzerimizden geçiş yaptılar.
Hem uçan pilotlar hem de yerde görevli personel o sıcağa rağmen hava fotoğrafçılarının gönlünü hoş tutmayı becerdi. 200 kişilik bir grubu uçuş ve yer emniyetini riske düşürmeden ağırlamak ve kontrol etmek kolay iş değil.
“Spotter” sözcüğünü ilk kez neredeyse 30 yıl önce duyduğumda pek anlam verememiştim. Küçük yaşlarımdan beri uçak sesi duyunca kafamı kaldırır gökyüzüne bakarım. Yüksekten uçan uçakların motorlarının geriden bıraktığı su buharı izlerini takip ederim. Ben 20. yüzyıl insanıyım. Uçaklar, daha doğru bir ifadeyle uçaklar da 20. yüzyıla ait heyecan verici hikayeler.
- yüzyıl insansız hava araçlarının, siber yöntemlerin çağı. Uçak gözlemek de 20. yüzyıldan kalma bir uğraş olsa gerek.
Sanırım ben 20. yüzyılda takıldım kaldım.
Öte yandan pandemiyi atlatmış olabileceğimizi, ilk kez Anadolu Kartalı 2021 Hava Fotoğrafçıları Günü’nde hissettim.
Yeniden uçak peşinde koşmaya geri dönmekten, eski dostlarla buluşmaktan âlâ normalleşme alameti mi olur benim için?
Sağlıkla kalın. Arada sırada göğe bakmayı ihmal etmeyin.