ŞİDDET GÜNLÜK DİLİMİZE GİRDİ, BU BİR ÇEŞİT TOPLUMSAL ÇÖKÜNTÜ

◼ Kadına yönelik şiddetin artış nedenleri sizce nedir?
Kadın örgütleri çok faal. Haksızlıklara erkeklerden daha ciddi karşı duruyorlar. Kadının ayakta duruyor olabilmesi, kafa tutuyor olması, boşanabilmesi erkeği öfkelendiriyor, erkek reddedilmeyi kabullenemiyor. Kadını belli bir yere hapsetmek isteyen zihniyet rahatsız oluyor.Tabii adalet mekanizması da doğru işlemiyor, yargının şiddete karşı verdiği bazı kararları görüyorsunuz. Şiddet bir ölçüde hoşgörüyle karşılanıyor, bunun getirdiği bir rahatlık da var. Medyaya da bakın; televizyon filmlerinde aşktan seksten bahsedilmiyor ama çatır çatır kadın dövülüyor. Yani aşkı seyretmek gayri ahlaki ama şiddeti seyretmek ahlaki açıdan hiç rahatsız etmiyor gibi. Şiddet günlük dilimize girdi. Bir çeşit toplumsal çöküntü bu. Gelişmişlik endeksi diye bir şey var mesela; toplum içindeki yeriniz, eğitiminiz, ulaşabildiğiniz olanaklar, adalete güveniniz, fikrinizi söyleyebilmeniz. Bütün bunlarda geriye gitmek şiddeti arttırıyor. Kızgınlık var.
◼ Siz iyi eğitim almış, iyi bir iş kadınısınız. Sizin çevrenizdeki, konumunuzdaki kadınların erkek şiddeti diye bir derdi olmuyor mu?
Benim çevremde de farklı sebeblerle psikolojik şiddete maruz kalan, kendine güveni olmadığı için mutsuz evlilikler sürdürenler var. Özgüven çok önemli, o nedenle insan olarak kendi değerimizi bilmeliyiz. Ben insanım, haklarım var diyebilmek önemli. Tabii kadının ev dışına çıkması, çalışması, gerçek hayatla tanışması, çeşitli engellerle mücadele etmesi, toplumsal hayata katılması ile özgüven artıyor.
◼ Kadınların çalışma hayatına katılımı artmıyor, azalıyor. Kadınların çoğu da sosyal güvencesiz ve aynı işteki erkeklere göre daha düşük ücretle çalışıyor. Bu durumdan hem devlet, hem özel sektör sorumlu değil mi?
Hem yukardan, hem aşağıdan, demokrasiyi içselleştirmiş kurumlarla değişim sağlayabilirsiniz. Fırsat eşitliği felsefesinin yerleşmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin kabul edilmesi gerekiyor. Nufusun yüzde ellisini oluşturan kadınlar ekonomik olarak, potansiyeli kadar değer katamıyor, karar verme mekanizmalarına katılamıyor. Bu ekonomik açıdan da, sosyal açıdan da kalkınma yolunda olan bir ülke için kabul edilebilir bir şey değil. Tabii şu da var; Kadından sorumlu bir bakanlık vardı, aile konseptine dönüştürüldü.Kadının yeri aile içindeki yeri ile sınırlandı. Yani kadın önce evden sorumlu, anne, bakımdan sorumlu sonra imkanı varsa , kocası izin veriyorsa, aile düzeni müsait ise ekonomiye katılabilir. Zihniyet sorunu problemi derinleştiriyor. Kadının toplumdaki gelişimine, katılımına çalışacak bir bakanlığın adını aile yaparsanız, bambaşka bir kültürü ortaya koyarsınız. Muhafazakarlığın tüm ahlaki değerlerini kadının toplumdaki yeri ile birleştiren, kadının rolü ile birleştiren bir yapısı var. Bu mentalite ile kadınların sıkıntı yaşaması normal. Ancak işverenler dünya ile rekabet edecekse, yabancı ortakları olacaksa tüm bireylerin eşitlikçi anlayışla çalışması gerektiğinin bilincinde olmalılar. Kültürel değişim, dönüşüm önemli.
◼ Bu açıdan nasıl bir yakın gelecek öngörüyorsunuz?
2030 yılında Türkiye’nin işgücü yaşında olacak 65 milyon insanı olacak.Bu işgücü eğitilebilse kalkınma açısından büyük fırsat. Bu eğitimi veremezsek ciddi sorunlarla karşı karşıya geleceğiz.
◼ Anketlere baktığımızda; eğitimli gençlerin büyük çoğunluğu, genç kadınların büyük çoğunluğu yurt dışında bir hayat kurmak istiyor.Bu büyük kayıp değil mi Türkiye için?
Beyin göçü korkunç bir şey. Zaten eğitim konusunda çok sıkıntılı bir yerdeyiz. En iyi eğittiklerimizi de kaybediyoruz. Yani yaratıcılık, analitik düşünme, sorgulama imkanı, buraları çoktan kaybettik. Giden bir çok genci ben tanıyorum; memleketlerini çok sevmelerine rağmen kariyerleri için gidiyorlar. Onların önünü tıkarsanız, burada tutmanız çok zor. Ama insan köklerini özler. Türkiye’de o gençler kendilerini güvende hissederlerse, kendilerini ifade etmekte sıkıntı çekmezlerse, farklılıkları ile kabul edildikleri ortam oluşursa, bir kısmı geri döner, biz onları kaybetmekten kurtuluruz. Ümidimiz bu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Çiğdem Anad Arşivi