İ. Bülent Çelik

İ. Bülent Çelik

Şerbetliyiz

ABD; diğer batı ülkeleri ile birlikte Rusya’ya uygulayacakları ekonomik yaptırımlarla, bu ülkede enflasyonun, faizin yükselmesini; hayat pahalılığının artmasını; ülkenin ekonomik krize girmesini amaçladıklarını söylüyor.
· · ·
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Görüyor musunuz?” diyor, “Eloğlu’nun düşmanını dize getirmek için yaptığı uygulamayı bizim iktidar bizzat kendi milletine uyguluyor!”
· · ·
Bence daha etkili bir yaptırım için bir ABD heyeti gelip bizim buralarda bir inceleme yapsın!
Rusya’ya diz çöktürecek o kadar bol ve çeşitli uygulamalar görecekler ki akılları şaşacak!
· · ·
Peki ABD’nin koskoca Rusya’yı çökerteceğini beklediği bu uygulamalar bizi neden çökertmiyor?
El cevap:
Biz şerbetliyiz de ondan!
Yaşı kaç olursa olsun, bu gün hayatta olup da yaşamı boyunca üst üste krizsiz geçen beş yıl hatırlayan var mı?

Mecburiyet insanı mucit yapar

Ben bu hükümetin eğitim politikasını çözdüm.
Farklı bir toplumsal eğitim modeli uyguluyor.
Eskiler, “tembele iş ver icat yapsın!” demişler.
Bu tam öyle değil..
Bu modelin mottosu, “Vatandaşın elindekini al, mucit olsun, filozof olsun!” cümlesi ile ifadesini bulabilir.
Buna özetle “Yoksun bırakarak aydırmak” diyebiliriz.
· · ·
Bu yirmi yılda, daha önce hiç bilmediğimiz birçok şeyi uygulamalı olarak öğrendik.
Daha önce işin uzmanları dışında neredeyse hiç bir vatandaş, adalet’in ekonomiyi bu kadar damardan belirlediğini bilmiyordu mesela.
Ya da uzmanları dışında kimse, dışişlerinde liyakatin ekmek fiyatına bu kadar katmerli etki edebileceğini düşünemiyordu.
· · ·
Bazı konuları derinlemesine master yaparak öğrendik, bazı konularda da mucit olduk.
Mesela alkole bindirilen astronomik vergilerle 70’lik Yeni Rakı, -bugünkü fiyatlarla- Kıbrıs’ta 75 lira iken bizde 245 lira olunca vatandaş damıtma uzmanı oldu. Herkes kendi rakısını kendi yapmaya başladı.
· · ·
Şimdi akaryakıt fiyatları, memleketin mucit damarlarında kan akışını hızlandırdı.
Her akşam rutine bağlanan akaryakıt zamları şimdi de “kendi mazotunu kendin üret” akımını başlattı.
· · ·
Youtube’da izledim.
Adam resmen topladığı atık yağlardan, gözümüzün önünde şıkır şıkır biyodizel üretti.
Yok gliserini çöktürme, yok metanol, kostik, mostik, enjeksiyonlu aracının deposunu doldurdu, bastı gaza gitti!
· · ·
Artık ben inanıyorum ki, akaryakıt zamları bu abdestle giderse, bu vatandaş, yakın zamanda suyla çalışan otomobili de üretip piyasaya çıkaracaktır.
Hem de sizin TOGG’unuzdan da önce..
Vurun kırbacı!

Gidişi de gelişi gibi habersiz oldu

Dünyadan -haberi olmayan- bir Tarım Bakanı geldi geçti!
Cahit Özkan, meclis kürsüsünde, görevden alınan Pakdemirli’yi o kadar övdü, o kadar övdü, o kadar övdü ki bu konuşmayı dinleyen hazirun, “Madem bu kadar başarılıydı neden görevden aldınız adamcağızı?” diye neredeyse ağlayacaktı!
· · ·
Halbuki pakdemirli, işin uzmanlarına göre, dönemi sonunda tam bir facia bıraktı!
CHP’li Saruhan Oluç, “Tarımı kuruttu, ormanları çöle çevirdi bu Tarım Bakanı” dedi.
Arkasında; ekip biçmeyi bırakmış 400 bin köylü; 100 milyar liradan 230 milyar liraya çıkmış bir çiftçi borcu; görevi süresince yanmış kül olmuş 178 bin hektar orman alanı; Bulgaristan’dan saman, Suriye’den arpa, buğday, patates, Brezilya’dan sığır, Sırbistandan kıyma, Meksika’dan nohut, Çin’den sarımsak ithal eder hale gelmiş bir tarım ülkesi ve bitmiş bir hayvancılık kaldı..
Ben merak ediyorum.
Acaba Rusya ile Ukrayna barışa kavuştuğunda savaştan çıkacak Ukrayna tarım sektörünün tablosu bu kadar perişan olacak mı?
· · ·
2018’de Cumhurbaşkanlığı sisteminin, ülkeyi şirket gibi yönetme düsturunun ilk bakanlarından biri oldu Pakdemirli.
Tayyip Erdoğan, kendisini ağırlıklı patates işi yapan bir gıda firmasında çalıştığı için yani patates satışından anladığı için Tarım Bakanı yaptı.
İzmir zeytinyağı festivalinde ben zeytinyağı almak için Girit’e gidiyorum dedi.
Et fiyatları artınca; önce “balık yeyin!” dedi.
Sonra kırk yaşına kadar kuzu yeyin, kırktan sonra kuzunun yediğini yeyin, et ucuzlar diye meramını düzeltti…
· · ·
Şeker pancarı fabrikaları Pakdemirli döneminde kapanınca şeker pancarından elde edilen küspe fiyatı arttı. Küspe çok pahalı diyen hayvancılara “O zaman teşvik verelim, küspe ekin!” diyecek kadar iyi anlıyordu tarımdan.
· · ·
Bakanlıktan affını istemiş diyorlar ya o da hikaye!..
Bakanlıktan alındığı, Resmi Gazetede yayınlandığı gecenin sabahı, Binali Yıldırım’la Erzincan’da, gün boyu bakanlık faaliyeti yapacağını sosyal medyadan duyurur mu insan?
Bakanım diye Erzincan’a gidiyorsun.. Uçaktan inince bir bakmışsın bakan filan değilsin?
· · ·
Hoş böyle olacağı daha bakan olurken belliydi…
Bakan olurken bakan olduğundan da haberi yoktu, giderken bakan olmadığından da!
· · ·
“2018, 25 Haziran sabahı Tayyip Erdoğan beni aradı. Kariyerimi sordu. Oradan bakan olacağımı anladım. Ne bakanı olacağımı bilmiyordum!
Ama Tarım Bakanlığını hiç beklemiyordum. Sürpriz oldu.
Ailemizin bir çiftliği var. Üzüm zeytin filan yetiştiriyoruz. İki de tavuk kümesimiz var.
İşin matematiğini biliyorum yani!” dedi.
· · ·
Biz onun işin matematiğini bildiğini şuradan anladık.
Tayyip Erdoğan, kendisini Ağırlıklı patates işi yapan bir gıda firmasında çalıştığı için yani patates satışından anladığı için Tarım Bakanı yaptı..
Bakanlığı döneminde, patatesi savaş atmosferindeki Suriye’den satın aldık.
· · ·
Ben de Cahit Özkan’a katılıyorum.
Bundan sonra Türkiye tarımının başına böyle bir Tarım bakanını arasalar da bulabileceklerini sanmıyorum.
Getti civan gibi delikanlı!

Mücver olsa da yesek!

Önceki gün “Hıyarın krallığını bitiyor mu?” diye bir yazı yazınca bir okur, “Ya kabak?” diye sormuş!
Okur; “Kabağı tane ile alacağımı rüyamda görsem inanmazdım!” diyerek, kabak kemane ile yol gösterince, bir yılda %173 oranında zam gören ‘kabak’ konusunda da iki satır karalamak şart oldu.
· · ·
“Kabak tadı vermek!” bir bıkkınlık deyimidir.
Deyimin kökeni aslında su kabağına dayanır.
Günümüzde bir süs objesi olarak kullanılan su kabağı, tarih boyunca insanlığın çok yararlandığı bir gereç olmuştur.
Öyle, bugünün sadece TÜİK enflasyon sepetinde işe yarayan köprü çivisi ve matkap ucu gibi gereç değil…
· · ·
Su kabağı kurutulup içi boşaltılarak kepçe ve sürahi, zeytinyağı kabı olarak kullanıldığı gibi aerodinamik yapısı nedeniyle ‘zıbık’ olarak da kullanıldığı bildirilmiştir.
O da neymiş diye bana sormayın. Vallahi aramız bozulur!
· · ·
Reaya’nın, uzun yolda bile içine su doldurup, resimdeki gibi kuşağına taktığı ve matara olarak kullandığı su kabağının içi iyi temizlenmemişse, yumuşayan kabak liflerinin tadı suya karışır ve suyu içen, yüzünü buruşturarak “Öff, bu ne ya?.. Yine kabak tadı verdi!” dermiş.
· · ·
Bu deyim, bizim yediğimiz mücverlik kabak ve tatlısını yaptığımız bal kabağı için söylenmiş bir deyim değil anlayacağınız.
Hele kilosu 15 lira olmuş kabak için “Kabak tadı verdi!” deyimini olumsuz manada kullananın alnını karışlarım!
· · ·
Neyse bu konuyu fazla uzatmayayım.
Bahusus alınanlar da olabilir.
Kelin yanında kabaktan söz edilmez!

Önceki ve Sonraki Yazılar
İ. Bülent Çelik Arşivi