Haldun Solmaztürk

Haldun Solmaztürk

“Sayın Bakan…! Sayın Bakan…! Rica ediyorum.”

‘Amiraller vakası’ aslında uzunca bir sürecin sonucu…

Erdoğan’ın ‘Kanal İstanbul’ sevdası biliniyordu ama önceleri pek ciddiye alınmadı. Ama “Montrö sadece Boğaz’ı bağlar.

[Zaten] Montrö bir tarihtir” yollu konuşmaları giderek kaygı uyandırmaya başladı. O arada Meclis Başkanı, Cumhurbaşkanı’nın “Teknik olarak” Montrö'yü feshedebileceğini söyleyince işin ciddi olduğu, ülkeyi yöneten kadronun uluslararası hukuku da, Anayasa’yı da, Montrö’nün önemini de bilmedikleri anlaşıldı.

O günlerde, orduya girişlerde “İrticai ideolojik görüşleri benimsememiş, bu gibi faaliyetlere karışmamış olmak” şartı kaldırılmıştı. Bu garip ‘değişiklik’ tartışılırken bir amiralin tarikat tekkesinde üniforma üzerine sarık ve cübbeyle fotoğrafları kamuoyuna yansıdı.

Bir grup ‘emekli’ amiral bildiri yayınlayarak “Montrö Türkiye’nin güvenliği için çok önemlidir, tartışmaya açmayın” dediler. Sarıklı amiral için de “Bu görüntüler bizleri derinden üzüyor. TSK ve Deniz Kuvvetlerimizi [anayasanın değişmez] değerlerinin dışına çıkmış gibi gösterme çabalarına karşı çıkıyoruz. Bunalımlı olayları [tekrardan] yaşama riski vardır” diye uyardılar.

Yine kıyamet koptu—kopardılar.!

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu bildiriyi “Kesinlikle art niyetli bir girişim” olarak niteledi. Ama, bir hafta sonra bile “Tabi bunun (kanalın) Montrö ile yakından uzaktan bir alakası da yok. Montrö, İstanbul Boğazı ile alakalı” demeye devam ediyordu—yani hâlâ anlamamış, anlatılamamış.

Ona göre cübbeli amiral vakasının da, nereden biliyorsa, "Münferit olduğu açıkça belliymiş”.!

Bir de öngörüde bulundu: "Bu işin merkezinde CHP var, medyada göreceksiniz". Gerçekten de hemen o gün kendisine ‘gazete’ diyen bir günlük yayında bildiriye imza atan amirallerin yakınları—eşleri, çocukları—isim isim listelendi, hedef gösterildi.

Koalisyonun küçük ortağı boş durur mu, o da koroya katıldı: “Bu darbe çağrısıdır. Suç işlemişlerdir, cezasız kalamaz, kalmayacaktır”. ‘İbreti alem için’ amirallerin “Rütbeleri sökülmeli, emeklilik hakları kaldırılmalı, emekli maaşları kesilmeliymiş”.

Danıştay, hatta Yargıtay bildiriler yayınlayarak, ‘anayasal’ haklarını kullanan emekli askerleri “Devletin güvenliğine, anayasal ve demokratik düzene yönelik müdahaleyle” suçladılar.

En şaşkınlık verici olanı bu ‘çarmıha germe’ kampanyasına o amirallerin zamanında hizmet ettikleri, emir-komuta ettikleri komutanlıkların da katılmasıydı. Eski komutanlarını, silah arkadaşlarını “edepsizlikle” itham edecek kadar… Adını siz koyun.!

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı hemen AMA resen (!) soruşturma başlattı. Nihayet geçen hafta, “Devletin güvenliğine ve anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşma suçundan” hazırlanan ‘Amiraller’ iddianamesinin mahkemeye gönderildiği açıklandı—12 yıla kadar hapis istemiyle.!

Bütün bunlar olurken başrolde bir bakan vardı—İçişleri Bakanı. Daha amirallerin ifadeleri bile alınmadan çıktığı canlı yayında ‘Taşlıtarla ağzıyla’ savcılık soruşturmasına nasıl müdahale ettiklerini, yargıyı ve kamuoyunu nasıl yönlendirdiklerini, adil yargılamayı nasıl engellediklerini uzun uzun, gururla (!) anlattı. Bu seçilmiş ‘hükümete karşı anlayış’ ortaya koyan bir bildiriymiş. O gece ‘sabaha kadar’ uyumayıp, amirallerin tüm irtibatlarını ortaya çıkarmışlar; "CHP'ye üye olan 4, aileleriyle üye olan da yaklaşık 18 kişi” varmış—kardeşi, ablası, oğlu, kızı…!

Anlaşıldı ki Cumhurbaşkanı’nın müjdelediği o fişlemeleri medyaya veren Bakan Bey’miş…!

Meclis bütçe görüşmeleri sürüyor. Geçen hafta gündemde İçişleri Bakanlığı bütçesi vardı. Bakan Bey’e “Mafyadan her ay 10 bin dolar harçlık alan milletvekili”, aranan bir zanlının “Devlet kararıyla” kaçırılması, “Yüz kızartıcı bir suçun örtülmesi”, ‘pudra şekeri’ iddiaları soruldu.

Bakan Bey, sadece kontrolünü değil aklını da kaybetmiş gibi muhalefete saldırdı:

“Siz yalancısınız! Siz müfterisiniz! Sahtekârca yalan söylüyorsun. Yalancı!”

“Biz devletiz… Devleti töhmet altında bıraktınız, devlete iftira ettiniz.!”.

Bunları tam bir histeri nöbeti içinde sürekli tekrarlıyor, kontrol edilemiyor.

Meclis Başkanı defalarca “Sayın Bakan, Sayın Bakan, rica ediyorum. Bu şekilde müzakereleri götürmemiz mümkün değil.

Sayın Soylu, müsaade edin lütfen.!” diyor ama bir yararı yok.

Bakan durmuyor, durdurulamıyor; “Senin yerin hamam, hamam! Senin yerin hamam, senin yerin burası değil, hamam!” diye bas bas bağırıyor—Gazi Meclis, vatan, bayrak, millet, Ezanımuhammedî, dinüdevlet için fedayıcan eylemiş şehitler huzurunda hürmetle eğilirken…!

Bu bakan, o amirallere “Ordunun şanını, üniformanın şerefini, rütbenin onurunu” anlatma cüret ve cesaretini kendinde bulan—ve hala o makamda oturtulan—o bakan.

Devletin onurunu, bakanlığının şanını, makamının şerefini böyle koruyor.!

“Devletin güvenliğini ve ‘anayasal düzeni’ tehlikeye atıyorsunuz, yapmayın” diyen amiraller hakkında “Devletin güvenliğine ve anayasal düzene karşı anlaşma” suçundan 12 yıl istenirken.!

Az kaldı.!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Haldun Solmaztürk Arşivi