İ. Bülent Çelik
Sarmal!
Soru 1- Avrupa ülkeleri, birbirlerine turist gönderiyor da bu yaz neden bize turist göndermiyorlar?
Cevap: Çünkü Covid 19 verilerimiz güvenilir bulunmuyor!
Soru 2- Covid 19 verilerimizi neden güvenilir bulunmuyor?
Cevap: Çünkü Tabip Odalarının onca ısrarlarına rağmen sisteme uluslararası standartlarda girilmedi. Şeffaf olarak açıklanmadı.
Soru 3- Neden şeffaf olarak açıklanmadı?
Cevap: Çünkü şeffaf açıklanırsa salgının iyi yönetilemediği net görülür ve Avrupa bize turist göndermezdi.
Soru 4- Peki Avrupa bize niye turist göndermezdi?
Cevap: Birinci sorunun cevabından devam ediniz..
ÖNCE EV AL!
Vatandaş “yemeye ekmeğim yok diyor!”
Bunlar illa da ev al diyor.
Ev al da, ev al diye tutturuyor!..
Vatandaş açım, aç! diye feryat ediyor,
Bunlar; “Sen önce bir ev al da sonrasına bakarız!” diyor..
• • •
Neden bu izan sıkışması?
Neden bu her önlem paketi açıklandığında listenin en başında gelen konut kredisi ısrarı?
Çünkü çok farkında değiliz ama hep birlikte bir müteahhit yazıhanesindeyiz.
Buradan çıkıp bir markete en azından bir bakkala, fırına filan gitmemiz lazım!
Halbuki biz girmişiz müteahhitin ofisine, “açız!” diye feryat edip duruyoruz!
Müteahhit ne yapsın?
Elinde ev var!
Ha bire tezgaha onu koyup duruyor.
Ev al da ev al!
• • •
Bizim acilen bu müteahhit ofisinden dışarı çıkmamız lazım!
Burada başka bir şey yok! Ev var! yol var, köprü var, bina var..
Ama ekmek yok! Süt yok!
Olsa, dükkan senin!
Kaçan kaçana
Özellikle Ak Parti döneminde köşeleri dönen yerli milli zenginlerimiz arasında, yurt dışında mülk alma modası gitgide daha hızlı yayılmaya başlamış.
Son onbeş yılda 150 milyar dolarlık ihale ile dünyanın sayılı zenginleri arasına giren ağalar arasında Londra’da sokak alanlar bile varmış. Sanki bir kesimimiz AB’ye girdi gibi bir şey.
Ufaktan bir tüyme hazırlığı mı yapılıyor anlamış değilim!
Fetö’cülerin önemli isimlerinin yurt dışına kaçmasından sonra ne demişti Reiz?
“Bunların akıllıları kaçtı kaçtıı!”
Süreç böyle giderse, kim söyler bilmem ama bir süre sonra şöyle bir cümleyi duymaya da hazır olun!:
“Bunların paralıları kaçtı kaçtıı!”
Saygı Öztürk neden haşlandı?
Anneannem, onu kızdırdığımda anneme, o güzel Üsküp göçmeni şivesiyle, “Te bu çoçayi bir güzel haşla mari!” derdi.
Haşlanmak, biraz kulağı çekilmek, hafif korkutulmak anlamında bir tabir.
Vur ama öldürme gibisinden!..
• • •
Saygı Öztürk, gazetecilik camiasında, haberlerini, haber kaynağı ile en titiz teyid eden gazetecilerden biri olarak bilinir.
Yazdığı haberler nedeniyle tek bir kez mahkemelik olduğunu, bırakın mahkemeyi, tek bir kez tekzip edildiğini duymadım.
Dümdüz ve gerçek gazetecilik çizgisinden tek bir kez sapmaya şahit olmadık.
• • •
Ama düne kadar, bu iktidara ve Tayyip Erdoğan’a, ağıza alınmayacak hakaretleri internette dolaşımdayken, AKP’li olduktan hemen sonra karşıdan attığı toplar sahaya düşmeden, dahi bir savunma ile karşılayıp puan alma mahareti gösteren İçişleri Bakanı; yaptığı dört başı mamur bir nepotizm haberi nedeniyle Saygı Öztürk’ü bir anda “namussuz” ilan etti. Hatta ona destek verecek olanları da peşinen aynı itham ile yaftaladı.
• • •
Size soruyorum!
Bu orantısız hiddet ve celalin tek sebebi, ortalıkta binlercesi dolaşan ve artık neredeyse galat-ı meşru haline gelen bir garip nepotizm, yani yakın kayırmacılık haberi olabilir mi?
Tabi ki olamaz!
• • •
Bu sert çıkışın nedenini anlayabilmek için hafızalarınızda biraz geriye doğru bir tarama yapmanız gerekir.
Önce, 2019’ sonunda Saygı Öztürk’ün yazdığı ‘Menzil-Bir Tarikatın İki Yüzü’ isimli kitabına;
ardından, Emniyet’te bu tarikatın yerleştiği yolundaki suçlamalara;
ardından, Soylu’nun bir tane bulun, istifa ederim!” restine;
ardından: Mahkeme evrakı ile tehditçi ve Menzilci bir baş komiserin varlığının kanıtlanmasına;
ardından: Soylunun, “Ben Menzilci yoktur demedim, Menzilcilerin atadığı biri yoktur dedim!” şeklinde, dürüm döner tadındaki açıklamasına kadar gitmek lazım.
• • •
Soyluyu, birinci istifa kıyametinin kıyısına getiren olay, sessiz sedasız Menzil Kitabını yazması engellenememiş olan Saygı Öztürk’ten başkası değildi.
O halde ilk fırsatta iyice bir haşlanmalıydı!
İskender Doğan’ın “Kan ve Gül” şarkısından bir kuple ile bitireyim:
“Bilmem, anlatabiliyor muyum?”
Futbolun kitaplık hali
Being Spor bastırdı. Futbol olayı, ağır sorunlarıyla da olsa başladı.
Öyle ya futbolcu dediğin genç!
Genç adama korona ne yapar?
“Uzun paslarla oynayın kardeşim! Kaleyi görünce basın şutu!”
Mantık bu!
Koskoca İddia’yı satın alan tüpçü amcalar taş mı yesin?
Bu işe milyarlar yatıran Katarlı hacı emmiler batsın mı?
• • •
Futbol, eski saf futbol değil ki!..
hayalarına topu yeyince, çıkarıp tirübüne doğru çişini yapan futbolcu-seyirci samimiyeti mi kaldı?
Ben futbol deyince, Samsun, Kumluk’u hatırlarım.. Kumlukta yetişen Ademleri, Celilleri Tanju’ları, Kadıköylü Dobi Hasan’ları..
“Mahallenin En Güzel Abileri” kitabını yazan hem Samsun Çitlik’ten Hem Hürriyet gazetesinden eski komşum Hakan Dilek çok daha iyi bilir..
Kendisi de, şimdi Fuar’ın içinde otopark olan eski Kumluk gizli efsanelerinden biriydi zira!
Samsunspor ve Trabzonspor’un hatta bir dönem Milli Takımın da yıldızı olan Dobi Hasan’ın lakabı neden ‘Dobi’ bilir misiniz?
Çünkü Karadenizlilerin çoğu gibi Top’a ‘dop” derdi de ondan!
“Ula at dobi daa! At dobi!”
Hiç unutmuyorum. Yabancı furyası herhalde başlangıç dönemleri. Trabzonspor’a bir Alman futbolcu gelmiş. Bir süredir oynuyor da…
Televizyoncu, onunla ayaküstü röportaj yapıyor:
“Hiç Türkçe öğrendiniz mi?
Cevap: “Az bi konuşuk konuşuyruk!”
Birazdan uzak çekimlerde Alman’ın da sesi ekrana yansıyor! “Ula at dobi!. At Dobi!”
Sanırım sonradan hem Türk hem de müslüman olan ve evlenip Türkiye’de kalan Detlef Müller isimli futbolcu.
Futbol sistem olarak gelişti ama, o eski saf, toprak sahada, mangal yürekle oynanan, naif, yer yer komik, maceralı ruhunu da kaybetti.
Bu koronalı dönem de üzerine tüy dikti!
Hakan gibi yazanlar, belki de bu yüzden bıraktı yazmayı mazmayı!