Derya Kömürcü
Parti siyasetini anlamak
Ulusal siyaset başka, parti siyaseti başkadır.
Bir siyasi partiyi karakterize eden en temel özellik, her şeyden önce bir örgüt olmasıdır. Bu yüzden ulusal siyaset başka, parti siyaseti başka bir şeydir. Partiler formel kurallar çerçevesinde yapılanan hiyerarşik örgütlerdir. Ama bununla sınırlı değildirler. Formel kuralların yanında yazılı olmayan enformel kurallar da vardır ve bunlar en az formel olanlar kadar etkilidir.
Türkiye’de genel başkanlar parti içi liderlik yarışlarını kaybetmez. Belirli fikirler belki çoğunluk haline gelebilir ancak kurultaylarda, kongrelerde genel başkana rakip olup kazanmak görülmüş şey değildir. Çünkü parti örgütlenmeleri genel başkanın liderlikten düşmemesi üzerine kuruludur. Parti tüzükleri öncelikli olarak lideri güvenli alanda tutacak şekilde kurgulanmıştır.
En başarılı haliyle Recep Tayyip Erdoğan tarafından sergilenen tek adam şovu bu merkezileşme eğilimini daha da kuvvetlendirmiş, iktidarda ya da muhalefette olması fark etmeksizin liderleri giderek daha fazla vazgeçilmez kılmıştır. Zaten tarihsel olarak pek de demokratik olmayan siyasal partiler alanımız, Erdoğan’ı yenmek için gücün sürekli olarak merkezde toplanması gerekliliğine son yıllarda daha da fazla ikna olmuştur. 2018’de yürürlüğe giren “Türk tipi başkanlık sistemi”yle birlikte “kurtarıcı siyaseti” öne çıkarken, sadece siyaset arenasında değil farklı toplumsal katmanlarda da egemen düşünme biçimi haline gelmiştir. Kolektivitenin, dayanışmanın, örgütlü yaşamın çözüldüğü bir toplumsal düzen içinde siyaset de esas olarak liderler üzerinden kurgulanır hale gelmiştir.
Siyasetin kişiselleşmesi adını verdiğimiz bu süreçte parti kurumları, örgüt, program, ideoloji, politika önerileri geri planda kalmış, şahıslar yani liderler öne çıkmıştır. Böyle bir ortamda kaçınılmaz olarak herkes lideri kutsamakta ya da suçlamaktadır. Zaferler de yenilgiler de, sorunlar da çözüm önerileri de kişiler üzerinden tarif edilmektedir. Ana akım siyasete yön veren tüm partiler için söz konusu olan budur ve bu partilerin liderlerinin kendileri istemediği sürece liderliklerini kaybetmeleri ihtimal dahilinde bile olmayacaktır. Kamuoyunun ne düşündüğü, parti siyaseti söz konusu olduğunda pek az önem arz eder.
Siyaseti daha iyi bir yaşam doğrultusunda her gün, her an, her yerde yaşanan aktif bir süreç olarak değil de en çok oyu elde etmeyi amaçlayan teknik bir meseleye indirgediğinizde kamuoyunun ne düşündüğü sadece seçimler yaklaşırken dikkate almanız gereken bir girdi haline gelir. Seçimler haricinde siyaset Türkiye’nin ana akım siyasi partileri için profesyonellerin profesyoneller için profesyonelce yaptığı bir iştir. Ve bu iş, hiç de profesyonelce davranmayan kitlelerin duygusal hezeyanlarına teslim edilemeyecek kadar önemlidir.
Parti siyasetinde birtakım tutum ve davranışlar o partinin içinde yer alan siyasetçilerin düşünce ve eylemlerini belirleyecek şekilde kural haline dönüşürler. Siyasetçiler, artık o tutum ve davranışları yazılı olarak tarif edildikleri için değil, enformel süreçler içinde içselleştirdikleri için uyulması gereken kurallar olarak sorgulamadan benimserler. Bu içselleştirme sürecini tamamlayamayan siyasetçi kısa sürede ana akım siyasetin dışında kalır.
Tam da bu yüzden partinizin iktidarda ya da muhalefette olması da ilgili siyasetçinin değişimden ya da statükodan yana olması da bir şeyi değiştirmez. Çünkü tartışılan fikirler değildir. Kitleleri mobilize edip siyasete aktif olarak katılmalarını sağlayacak bir düşünce bütünü yoktur ortada. Ne kadar süslü cümlelerle ifade ederlerse etsinler ana akım siyasetteki siyasetçilerin esas olarak toplumun önüne koydukları şey kendi kariyer planlarıdır. Çünkü onlar bunun için yetiştirilmiş, bundan başka türlüsünün mümkün olmadığı bir ortamda siyasal sosyalizasyonlarını tamamlamıştır.
Sonuç olarak Mayıs seçimlerinin ardından siyasal alanda daha aktif bir biçimde yer almak yerine siyasetten uzaklaşmayı tercih eden yurttaşlar yaşadıkları hayal kırıklığının temelinde yatan siyasal yapıyı görmezden geldiği sürece parti siyasetine teslim olmaya devam edecekler. Onlar ilgilense de ilgilenmese de nasıl bir yaşam sürdüreceklerine karar veren siyaset kurumu olmaya devam edecek. Siyasetin yerleşik kurallarını değiştirmek için aktif olarak siyasetin bir parçası olmadıkları, siyaseti parti bürolarının dört duvarının dışına çıkarmadıkları sürece önlerine konan ikiliklerden hangisini tercih ettiklerinin bir önemi olmayacak.