İ. Bülent Çelik
Pahalılık, Enflasyon ve Hollandalı kız!
Tam yılını hatırlamıyorum.
Kızım, 7’nci ya da 8’inci sınıftaydı..
Okullararası misafir değişim programı gibi bir proje çerçevesinde Hollanda’dan bir kız çocuğu evimize misafir geldi…
● ● ●
Kız sempatik, sıcak, canayakın ama Flemenkçe dışında dil bilmiyor.
Tamam, biz Hollanda ile komşu ülke değiliz, Türkçe bir kelime bilmemesi normal de, tek kelime İngilizce ya da Almanca da bilmiyor!..
E, bizde de Flemenkçe nanay!..
Kızımda ve bende İngilizce var, eşim ise Hollandalı kız ile aynı durumda! ‘Only Turkish!..’ Çerkezce dersen konuşuyor anlıyor ama gerisi onda da yok!..
● ● ●
Uzatmayayım, kız bizim evde bir hafta misafir oldu! Gezdirdik, eğlendirdik!..
Bir hafta içinde gördük ki, en iyi ‘kendisi ile aynı durumda olan’ eşimle anlaştı.
İkisi de tarzanca, vücut dili, göz dili, işaret dili, şakır şakır şakıyıp durdular bir hafta boyunca..
Öyle muhabbet ettiler ki, bir felsefeye girmediler desem yeridir!
Biz dil bilenler ise bu iki dil bilmeyeni seyrettik!
● ● ●
Şimdi bunu neden anlattım?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir konuşmasında “Ülkemizde teknik olarak bir enflasyon değil, hayat pahalılığı vardır.” dedi!
Pek çok hatırı sayılır ekonomist, Cumhurbaşkanı’nın ne demeye çalıştığını anlayamadı!
Apışıp kaldılar!
● ● ●
Ama ben şak diye anladım!
Neden?
Çünkü ikimiz de ekonomi bilmiyoruz!
Birbirimizi anlamamız daha kolay!
● ● ●
Şimdi değerli hocalarıma tercüme yapayım:
Cumhurbaşkanımız demek istiyor ki:
“Evet, enflasyon vardır ama ‘teknik olarak sorun sınıfında’ değildir!” demek istiyor!
“Çünkü ülkemizi, yirmi yıl sonunda hamdolsun zenginler ve fakirler olarak net çizgilerle ikiye ayırmış durumdayız!” demek istiyor.
“Birinci sınıf, yani zengin, enflasyonun yüzde üçyüz artması sonucu bir liralık ekmeği üç liraya satın alsa bile bunu ‘teknik olarak’ hissetmez!” demek istiyor..
“İkinci sınıf yani fakir ise artık öyle fakir ki artık ne teknik ne da organik olarak hiçbir şey hissetmez, hissedemez, nasır bağladı demek istiyor!
Bilmem anlatabildim mi?
Ne halk dili?
Cumhurbaşkanı grup konuşmasında; bu ülkenin en az on milyon Gezi’yi destekleyen yetişkin vatandaşını kapsama alanına alan ve büyük tepki çeken, “sürtük ve çürük” kelimelerini kullanma gerekçesini “ben halk dilini kullanıyorum!” diyerek meşrulaştırmaya çalıştı ya?
● ● ●
Sayın Reyiz’im!..
Size Karadeniz’in tam ortasından sesleniyorum!
Biz halkız! Ama bu bizim dilimiz değil.
Biz birbirimize böyle hitap etmiyoruz!
Sizden bir özür alacağımız var!
Cumhurbaşkanlığı ilelebet değil!
Yarın sıradan bir vatandaş olarak aramıza inersiniz..
Bir çayımızı, kahvemizi içmeye yüzünüz, masamızda bir sandalyeniz olsun!
Haftanın yanıtı;
Kızılcahamam toplantısında, “Akıl ve vicdan sahibi hiç kimsenin inkâr edemeyeceği bir gerçektir ki; dünyada her kim bu kardeşinize saldırıyorsa aslında Türkiye’ye saldırıyor demektir. Dünyada her kim AK Partiyi ve Cumhur İttifakı’nı kötülüyorsa aslında Türkiye’yi hedef alıyor demektir.” değerlendirmesiyle, adeta “ben gidersem Türkiye gider” mealinde konuşan Recep Tayyip Erdoğan’a haftanın yanıtı, Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Cemal Enginyurt’tan geldi:
● ● ●
“Cumhuriyeti Kuran koskoca Mustafa Kemal Atatürk gitmiş bu ülke yıkılmamış da Recep Tayyip Erdoğan gidince mi yıkılacak?”
Astronot’un şeyinin boyu!
Türkiye Uzay Ajansı Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım, ilk insanlı uzay yolculuğumuz için, uzaya astronot beraberinde göndereceği yükü belirledi.
‘Türk yemeği!’
● ● ●
Demek ki Başkan, düşündü düşündü, aklına yemekten başka bir şey gelmedi!.. Sonunda, uzaya gitmek, piknik yapmaya gitmek gibi birşey olmalı şeklinde bir değerlendirme yapmış olmalı ki aklına zeytinyağlı dolma, patlıcan musakka, etli ekmek filan geldi…
Hatta projeyi bir adım ileri taşıyarak, “Bu yemeği orada bulunanlara da astronotlarımız bizzat ikram eder!” diye ekledi.
Haliyle hafta içinde sosyal medyanın en ilgi gören başlığı bu oldu.
● ● ●
Ünsal Ünlü, sabah Youtube programında, “Yahu bu ajansın bütçesi 5,5 milyon dolar! Sadece uzay elbisesinin geliştirilmesi için Nasa 12,5 milyon dolar harcamış!.. Bu ajansın bütçesinin çoğu emin olun astronot giysisinin ağının tasarımına harcanır. Çünkü bizim astronotların en korunası mahalli orası olacaktır” şeklinde değerlendirdi..
● ● ●
Sevgili Ünsal, bunu aşağıdaki ayrıntıları bildiği için mi böyle söyledi bilmiyorum. Ama bu ‘ağ bölümünün tasarımı’, tam da Ünsal Ünlü’nün altını çizdiği gibi Nasa’da da epeyce sıkıntı yaratmıştı.. Bunu daha önce ele almıştık. Yeri geldi tekrar hatırlatalım dedik…
● ● ●
Nasa ARGE’cileri, uzay macerasının başından bu yana, uzaya gidecek astronotların giysilerini, bu giysilerle birlikte uzayda ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri alet ve aksesuarları tasarlarken oldukça fazla sayıda araştırma ve test yaptılar.
Bunlardan biri de uzay elbiselerinin içerisine yerleştirilerek kullanılan dışkılama aparatlarıydı.
Plastik poşet şeklinde iki torba giysilerin içine monte ediliyordu.
Bunlardan biri afbuyurun, katı dışkılama diğeri de sıvı dışkılamaya yönelik poşetlerdi.
Bir kondom aracılığı ile penise bağlanan idrar toplama torbası, penise geçirilen kondom boyutlarına bağlı olarak üç farklı ebatta üretilmiş ve isimlendirilmişti.
‘Küçük, orta ve büyük’
● ● ●
Ancak astronotlar tarafından sadece “büyük” etiketi taşıyanlar tercih ediliyor diğer boyutlar üretildiği ile kalıyordu.
Kimse “şeyim küçük” anlamına da gelecek olan küçük boyutlu ‘set’ talebini işaretlemiyordu.
● ● ●
Elbette bu durumun uçuş sırasında yaşanan bazı ‘sızma, bulaşma’ sıkıntılarına neden olduğunu söylemeye gerek yoktu.
● ● ●
Sonuçta Nasa tasarım yönetimi bu sorunu basit bir yöntemle aştı.
‘İdrar biriktirme torbası’ denilen çiş torbalarının boyut isimlendirmesini değiştirdiler. “Küçük, orta, büyük” yerine “Büyük, kocaman ve devasa” dediler.
Sorun çözülmüştü.
● ● ●
Demek ki gerçekten de astronot giysisinin ağının tasarımı deyip geçmemek gerekiyor! Bu bütçe ile gerçekten de Ünsal Ünlü’nün dediği gibi astronot giysisinin ancak ağı tasarlanabilir!
● ● ●
Başkan’a, naçizane tavsiyem, astronotun uzaya götüreceği yemeği düşüneceğine, şimdiden “boyut” isimlendirmesini düşünmesi yolunda olacaktır..
Zira bizim yiğitler, Amerikan standartlarını hayatta kabul etmez!