Ahmet Çakır
Olympiakos dersini anlayabilecek miyiz?
Fenerbahçe lig liderliği ile umut verdiği taraftarının kalbini ağır bir Avrupa yenilgisiyle kırdı. Hele o densiz ve dengesiz başkanın yakışıksız sözleri insanı büsbütün yaralıyor ve öfkelendiriyor. Ne yapacaksınız ki, oynadığınız kötü oyun ve aldığınız sonuçla onu siz konuşturmuş oluyorsunuz.
Fenerbahçe ilk maçta E.Frankfurt karşısında galibiyeti kaçıran taraf olarak umut verici bir başlangıç yapmıştı. Orada kaçan galibiyetin burada kazanılması, olağan bir beklentiydi. Olympiakos korkulacak bir rakip olmaktan çıkmış gibiydi. Ancak Sarı-lacivertli takımın kendi sahasında darmadağın oluşu, kaçınılmaz olarak karamsar bir havanın doğmasına yol açtı.
Gerek yakın gerekse uzak geçmişte bütün takımlarımız Yunan rakipleri karşısında çok daha iyi sonuçlar alabiliyorlardı. Milli Takım düzeyindeki tek yenilgimiz, 2008 Avrupa Şampiyonası elemelerinde İstanbul’da 1-0’lık sonuçtu. İlk maçta Atina’da rakibimizi farklı yenmiştik: 4-1. Toplam 11 maçlık bilançoda 8 galibiyet ve 2 beraberlik, mutlak değil neredeyse ezip geçme denilebilecek bir üstünlüğe sahip olduğumuzu gösteriyor.
Ancak kulüpler bazında bu kadar başarılı bir bilançoya sahip olabilmek olanaksız. Tam tersine her geçen yıl kötü sonuçlarla adeta tarihi bozuyoruz. Örneğin, geçen sezon Beşiktaş, Şampiyonalar Ligi ön elemesinde PAOK’a 3-1 kaybederek kupanın dışında kalmıştı…
· · ·
Fenerbahçe Olympiakos maçı öncesinde ülke puanı açısından da dramatik bir durum söz konusuydu. Hemen ensemizdeki Yunanistan’ı biraz daha geriye düşürebilme umuduyla çıktığımız maçta bunun tam tersini yaşadık ve onlar da üzerimize çıktı. (Bu konuyla ilgili bilir bilmez çok gevezelik ediliyor. Ülke puanı sıralamasında şu anda 19.luk gibi feci bir durumda olduğumuz doğru ancak kesin hesaplama grup maçları bittiğinde yani aralık ayında yapılıyor. O zamana kadar birkaç maç kazanıp hiç değilse 15’in içine girebilme umudumuzu koruyacağız.)
Takımlarımızın son yıllarda Avrupa Kupalarındaki feci halleri malum ancak bununla ilgili doğru değerlendirmeler yapıldığı çok kuşkulu. Her yenilgi sonrasında ‘ders çıkaracağız’ türünden sözler ediliyor ama hiç de öyle olmuyor. Oysa Olympiakos’un durumundan bir yığın ders çıkarmak mümkün. Hatta bunlardan biri bile Fenerbahçe’nin dünyaları kazanmasını sağlayabilecek nitelikte. Üstelik son derece de basit. Olympiakos 2018 yazından bu yana aynı teknik direktörle devam ediyor. Tıpkı Pereira gibi o da Portekizli.
1970 doğumlu Pedro Martins’in çok da parlak bir teknik adamlık kariyeri yok. Ülkesinde Maritimo, Rio Aveneu ve Vitoria Guimaraes gibi orta sıra takımlarda görev yaptı. Portekiz 19 ve 21 Yaşaltı takımlarında çalıştı 1997’de 1 maçta da A takımının başında bulunmuşluğu var.
2018 Mayıs’ında Olympiakos’un başına getirildi. O günden bu yana takımının başında 175 maça çıkmış görünüyor. Bunların 118’ini kazanmış, 32’sinde berabere kalmış ve 25’inde de yenilmiş. Bunun pek parlak bir bilanço olduğu söylenemez. Olympiakos, Yunanistan’ın yaşadığı ekonomik bunalım nedeniyle sarsıldı ve Avrupa’da bile korkulan bir takım olma kimliğini yitirdi. Buna karşılık, 14 takımlı Yunan Süper Ligi’nin hala en güçlü ekibi. Sezonda taş çatlasa 2-3 yenilgi yaşıyor. Geçen yıl normal sezonda 26, play off’ta 10 maç olmak üzere 36 karşılaşmada 90 puan toplarken sadece iki yenilgisi vardı ve ikinci sıradaki PAOK’a tam 26 puan fark yaptı. Bu da Yunan Ligi’nin zayıf bir yanı.
Olympiakos hemen her sezon güle oynaya şampiyon olmasına karşın, Yunanistan’ın Avrupa sıralamasında bizden çok daha önce çuvallamış olması nedeniyle Şampiyonalar Ligi’ne doğrudan katılamayıp ön eleme oynamak zorunda kalıyor ve elenip buraya geliyor. Yani bizim şampiyonumuzun başına önümüzdeki sezonlarda neler geleceğini de haber vermiş oluyor. Bu sezon başında Devler Ligi 2. Ön eleme turunda Neftçi Bakü’yü iki maçta da 1-0’lık sonuçlarla eledi Olympiakos. Üçüncü turda Bulgaristan’ın Ludogorets’e elendi.
· · ·
Olympiakos, ekonomik bunalım döneminde futbol aklıyla hareket etmeyi ve ayağını yorganına göre uzatmayı öğrendi. Yine azımsanmayacak sayıda transfer yaparken o günün koşullarına göre akıllıca işlere imza atıp çok az para harcadı. Buna karşılık 2019-2020 sezonunda Daniel Podence’yi Wolverhampton’a 20 milyon euroya, D. Nikolaou’yu Empoli’ye 3,5 milyon euroya ve B.Engels’i de Reims’e 4 milyon euroya sattı. 202-2021’de de Tsimikas’ı Liverpool’a 13 milyon euroya verdi.
Transfer denildiğinde bazı noktalarda ne kadar tutumlu davrandıklarının örneğini de yine Fenerbahçe’yi çok yakından ilgilendirecek şekilde verebiliriz. Sarı Lacivertlilerin yıllar önce yetersiz görüp yolladıkları Fransız Valbuena’dan hala yararlanmaya çalışıyorlar. Fenerbahçe’den bu oyuncuyu bedelsiz aldılar ve kuşkusuz ki düşük bir ücret ödüyorlar.
İşte Avrupa’da da Türkiye’de de başarı için neyin gerekli olduğu ortada. Futbol aklıyla yapılan düzgün işler kısa zamanda olumlu sonuçlar verebiliyor. Fenerbahçe 4 yılı 60’ı bulan transfer, bir yığın teknik adam değişikliği ve berbat sonuçlarla kapattı. Yönetimin teknik direktör konusunda çaresiz bir çırpınış içinde olduğunun gizlenemez hale geldiği dönemde de Pereira göreve getirildi. Onun yaşattığı liderlik mutluluğu doğru bir iş yapıldığını gösterdi ama bunun ne kadar süreceği belirsiz. Avrupa’daki başarısızlığın ardından ligde de birkaç kötü sonucun Pereira’nın da sonu olacağını herkes biliyor.
Sürekli teknik direktör öğüten ve hiçbir futbol aklına uygun olmayan dehşet verici transferler Fenerbahçe’ye çok şey kaybettirdi. 4 yıl boyunca iyi seçilmiş bir teknik adamla yola devam edilmiş olsa Sarı Lacivertli takım şu anda bambaşka bir yerde olabilirdi. Üstelik aynı sürede yapılan 60 transferin üçte biriyle de sağlam bir takım oluşturulabilirdi.
Kendisine büyük umutlar bağlanan Ali Koç’un dönemi, şu güne kadar tam bir felaket tablosu ortaya koydu. Ligde ve Avrupa’da Fenerbahçe belki de tarihinin en kötü dönemini yaşadı. Bundan sonrası için de ‘gerekli dersler alındı, artık böyle şeyler olmaz’ diyebilmek hiç kolay değil.