Serhat Güvenç

Serhat Güvenç

NATO ZİRVELERİNDEN ABD BAŞKANLARININ SEYAHATLERİNE

Yeni ABD yönetimiyle en yüksek düzeyde doğrudan temas için beklenen NATO Brüksel Zirvesi geldi geçti. Türk kamuoyunda zirve sırasında yapılan Biden-Erdoğan görüşmesi, tartışmaların odağında. Bu da çok doğal. Dile kolay altı aydır iki liderin yüz yüze görüşmesi dört gözle bekleniyordu. Aslında bu tür görüşmeler, Türk-ABD ilişkilerinin durumu ve olası seyri konusunda bir barometre işlevi görür. Öyle ki geçmiş örneklerde liderlerin beden dilleri, görüşmenin süresi gibi ölçütler üzerinden iki eski müttefikin ilişkilerinin durumu yorumlanmaya çalışılırdı.
Geçmişteki örneklerle kıyaslandığında bu zirve, Türkiye’nin NATO içerisinde uyumlu davranmayı seçtiği bir zirve olarak kayda geçti. Geçmişte Türkiye’nin itirazlarının damgasını vurduğu zirveler arasında ilk aklıma gelen örnek Fransa ve Almanya’nın ortak ev sahipliğiyle yapılan 2009 Zirvesi. Bu zirveye Fransa’nın uzun bir aradan sonra NATO’nun askeri kanadına geri dönüşünün damgasını vurması bekleniyordu. Ayrıca yeni Amerikan Başkanı Obama’nın katıldığı bu ilk zirvede, Bush yönetiminin sorumsuz politikalarının ittifak içerisinde neden olduğu çatlağın da geride kaldığı tescil edilecekti. Ancak zirveye damgasını vuran, Türkiye’nin Danimarka Başbakanı Rasmussen’in NATO Genel Sekreteri olmasına yönelik şiddetli itirazlarıydı. İtirazın ardında bu ülkede yaşanan karikatür krizi sırasında Rasmussen’in tutumu yatıyordu. Türkiye’nin itirazlarını aşmak için ittifak bir dizi jest yapmak ihtiyacı hissetti. Rasmussen Genel Sekreter olur olmaz Ankara’yı ziyaret etti. Erdoğan’ın çekincelerine duyarlı olacağını en azından Türk kamuoyuna gösterdi. Ayrıca Soğuk Savaş sonrasında ilk kez bir Türk diplomat, NATO Genel Sekreter Yardımcısı atandı. Büyükelçi Hüseyin Diriöz, Savunma Politikası ve Planlamadan sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı olarak önemli bir sorumluluk üstlendi.
Türkiye’nin itirazlarının gölgesinde yapılan bir başka zirve ise 2010 Lizbon Zirvesi’ydi. Lizbon’da müttefikler NATO’nun bir balistik füze savunma sistemi kurması kararını almayı hedefliyordu, ancak Türkiye özellikle İran’la ilişkilerini olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle onay vermiyordu. O dönem Türkiye’nin bir kararın eşiğinde olduğu, NATO ya da İran’dan birini tercih etmek zorunda olduğu yorumları yapılıyordu. Türkiye bir kez daha ikna edildi ve kamuoyunda Füze Kalkanı olarak bilinen projeye onay verdi. Bir pürüz daha aşılmıştı. Son bir örnek de 2012 Şikago Zirvesi’nden. Türkiye o zirveye ortak ülke İsrail’in katılmasını engelleyebilmişti.
Bütün bu örnekler, 10 yıl önce Türkiye’nin NATO içerisinde itirazları, çekinceleri öyle ya da böyle dikkate alınan ve hoş tutulması gereken bir üye olduğuna işaret ediyor. Türkiye’nin, Brüksel Zirvesi’ne damgasını vuran bir talebi ya da çekincesi yok. Dolayısıyla bu zirveden geriye akıllarda Biden-Erdoğan görüşmesinin kalması doğal. Bu görüşme ise Türkiye-ABD ilişkilerinde yaşanan gerilemenin bir başka tezahürü. Türkiye, Soğuk Savaş’ta ABD Başkanlarının uğramayı yeğlediği bir ülke değildi. Eisenhover dışında Türkiye’ye gelen ABD başkanı olmadı. Ancak Soğuk Savaş sonrası, Türkiye’nin ABD için artan öneminin bir göstergesi olarak Trump dönemine dek tüm ABD Başkanlarının Türkiye’yi ziyaret etmesiydi. Baba Bush’un 1991’deki ziyareti bu açıdan bir ilkti. Baba Bush, Körfez Savaşı sırasındaki desteğinden dolayı Türkiye’ye teşekkür etmek için gelmişti. Ziyaretiyle eş zamanlı olarak USS Missouri zırhlısı da Dolmabahçe açıklarına demirlemişti. İkili ilişkilerin çelik simgesi bir kez daha boy göstermişti. Başkan Clinton da 1999’da büyük Marmara Depremi sonrası AGİT zirvesi için gelmiş ve Türk kamuoyunun gönlünü fena halde çelmişti. Bu zirve sonrası Türk kamuoyundaki ABD algısı hiç olmadığı kadar iyileşmişti. Onu takiben oğul Bush, 2009’da Türkiye’ye geldi. Ondan geriye Galatasaray Üniversitesi kampüsünde yaptığı, Ortaköy Cami ve Boğaz Köprüsü (şimdiki 15 Temmuz Şehitler Köprüsü) manzaralı sade suya tirit konuşma kaldı. Halefi Barack Obama da ilk yurt dışı ziyaretini Türkiye’ye yaptı. Üstelik, 2009’daki NATO zirvesinin hemen ardından. Obama TBMM’de yaptığı konuşmada “Ben Barack Hüseyin Obama” diye söze girdi. Obama, Türkiye’yi ziyaret eden son ABD Başkanı oldu. Halefi Trump, Türkiye’yi ziyaret etmese de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile güçlü kişisel ilişkiyle durumu idare etti.
Sözün özü, Türk-Amerikan ilişkilerinde normalleşme göstergesinin bir ABD Başkanının Türkiye ziyareti olacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok. Hangi başkan olur, ne zaman olur onu kestirmek zor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serhat Güvenç Arşivi