Yavuz Çingitaş
Kurum içi girişimcinin sahip olması gereken yetkinlikler
İster kurum içinde çalışın isterseniz kendi girişiminiz sahibi olun, eğer ki kendinizi yeni nesil metodolojiler ve iş yapış biçimleri ile beslemiyorsanız o zaman artık bir yazılımın sizin yerinizi alma vakti de gelmiştir. Düşünsenize bundan sadece 10 yıl önce çıkmış teknolojiler artık her gün hayatımızda ve iş yapış biçimimizin de bir parçası haline gelmiş durumdalar. Bundan 10 yıl sonrasını düşündüğünüzde gelebilecek teknolojiler ile hayatımızın pozitif anlamda değişebilme potansiyelinin yanında aynı zamanda negatif olarak etkilenme ihtimali de yok değil. Peki biz sadece kokarak mı yaşayacağız yoksa olası tehditler ile savaşıp insanlığın kazanmasını mı sağlayacağız?
Kurum içi girişimcilerin mutlaka sahip olması gereken özellikler:
1- Araştırmacı olmak ve beyninizi beslemek:
Araştırmak, hele de şu anda aşırı derecede kolay. İnternet ve arama motorları artık aradığımız bir bilgiyi sayısız sonuç ile birlikte karşımıza birkaç saniyede getiriyor. Bu durum ortaya çıkacak teknolojileri görmek ve anlamak için birebir. Hatta en sevdiğim raporlardan bir tanesi olan Gartner Hyper Trends’i (
2- Tehditlere ve problemlere sürekli olarak kafa yormak:
Bir diğer deyişle problemleri gözlemleyin, deneyimleyin ve problemi yaşayanlarla görüşerek problemi derinleştirin. Elinizde yeterince sayıda ve tekrarlayan problemler olduğunda önem sırasına koyun ve anlamlı bir veriler haline getirin. Bu size hangi problemi çözmek için çalışacağınız sorusunun cevabını verecektir.
3- Yaratıcılık yani yeni fikir bulabilme yeteneği:
İnsanların henüz kopyalanmamış yeteneklerinden biri de yaratıcılık, yani yeni şeyler geliştirebilme becerisi. Beynimiz gördüğü objeler, negatif veya pozitif deneyimler gibi birçok girdi ile beslenirken bir diğer yandan da siz fark etmeden buna dair çözümler geliştirir. Birden aklınıza bir fikir gelir, işte bu ya beyninizi yeni fikir bulması için beslediğinizde ya da bir problem yaşadığınızda gerçekleşir. Bu yeteneğimizi kaybetmemek ve geliştirmek elimizde çünkü beynimizi ne kadar çok beslersek o denli farklı çıktıları da bize sunacaktır. Oxford Martin School’un yaptığı araştırma bize özellikle yaratıcılık konusunda henüz kaybetmediğimiz bu gücü iyi kullanmamız gerektiğini gösteriyor. Aksi durumda grafiğin sağında gördüğünüz kitle gibi bilgisayarlar işimizi %80 ile %100 ihtimalle elimizden alacak. (link:
4- Yılmadan çalışmaya devam, bir diğer deyişle tutku:
Araştırdınız, problemlere odaklandınız ve yaratıcılığınızı geliştirmek için beyninizi de besledikten sonra ortaya koyduğunuz fikir başarısız oldu diyelim ki. Bu durumda yapılacak en kolay şey bırakmak olur. Peki bir fikri başarıya götüren davranışın “bırakmak” olmadığınızı tahmin ediyorum. Evet, ne kadar iyi bir probleme ne kadar yerinde bir çözüm geliştirmiş olsanız da deneme ve yanılmalarla sürekli yılmadan yolunuza devam edebilmelisiniz. Tutkusu olan, yaptığı işi heyecanla anlatan veya yılmadan çalışan ama başarısız olan az sayıda kişi vardır.
5- Pozitif olmak:
Yılmadan çalışmaya, çok çalışmaya devam ederken hayatı kendinize zindan etmemeniz de gerekiyor. Bunu yapmadığınız veya yapamadığınızda da zincirleme olarak sizi negatif anlamda etkileyecektir. Pozitif kal demek çok kolay ancak uygulaması zor tabii ki. Benim formülüm en kötüsünü baştan itibaren düşünmek ve buna hazırlıklı olmak. En kötüsü olduğunda da ne yapacağımı bilerek pozitif olmaya çalışırım.
6- Yeni nesil metodolojileri kullanmak:
Yeni ürünleri, servisleri veya metodolojileri kullanmak zihni her zaman besleyen davranışlardır. Bu sebeple birisi size bir fikir söylediğinde, daha önce geçmediğiniz yeni bir yol gördüğünüzde veya daha önce yaşamadığınız bir deneyimi mutlaka deneyerek yeni tecrübeler edinmeli, zihninizi beslemelisiniz. Design Thinking benim şu sıralar en çok kullandığım metodoloji ama belki de bundan 10 yıl sonra kullanmıyor olacağım. Dolayısıyla yeni metodolojileri sürekli takip ediyor ve deniyorum.
İster kurum içi, isterseniz kurum dışında olun, ister girişimci, isterseniz de çok sıradan bir iş yapın, yeni şeyleri denemeyi bıraktığınızda hayat öğreticiliğini yitiriyor. Bu sebeple denemeye ve öğrenmeye devam.