Ahmet Çakır
Keşke bir TFF yönetimi olsaydı!
Süper Ligde yaşanan sakatlıklar takımların canını yakmaya başladı. 5 önemli adamının sakatlığı ve Marcao’nun cezası Galatasaray’ı düpedüz çökertti. İlk 4 maçta ‘Bu Beşiktaş durdurulamaz’ izlenimi veren Siyah-beyazlı takım Altay karşısına neredeyse adam çıkaramadı. Fenerbahçe de aynı durumda. Sarı-lacivertli takım sezon başından bu yana ideal denilebilecek bir 11’le sahada yer alamadı. Sakat sayısı da 5’ten aşağı düşmedi. Öteki takımlar da benzer sıkıntılar yaşıyor.
Kuşkusuz ki sakatlıkların değişik nedenleri var. Fakat yarım yüzyıla yaklaşan meslek ve futbol deneyimimle size şunu kesinlikle söyleyebilirim ki, asıl sorumlu Futbol Federasyonudur! Böylesine kesin ve keskin bir yargı karşısında, ‘Nasıl olur?’ diyenler bulunabilir aranızda. Hiç merak etmeyin, bütün ayrıntılarıyla anlatacağım niye olduğunu?
HHH
Efendim, salgın dönemi bir yığın sıkıntı ve sorun getirdi. Futbol da bunlardan nasibini aldı. Bu alanda normale dönüş çabaları öncesinde alınan bir karar, çok büyük sorunlara yol açabilecek nitelikteydi ve Futbol Federasyonu da buna karşı çıkmak zorundaydı. Ancak TFF, futbol adamları tarafından yönetilmediğinden kimse böyle bir durumun farkına bile varmadı. Kaldı ki, TFF o karara hiçbir biçimde karşı çıkabilecek güçte ve konumda değildi.
Efendim, o karar küme düşmenin kaldırılması ve 2020-21 sezonunda Süper Ligin 21 takımla oynanmasıydı. Gerçek futbol adamları bu ülkede Süper Ligin 18 takımla oynanmasının bile sıkıntılı olduğunu biliyor ama dile getirmekte bir yarar bulunmadığından üzerinde durmuyorlar. Kaldı ki futbol adamları arasında bile Süper Ligin 20 takıma çıkarılmasının iyi bir karar olabileceğini sananlar var!
Takımlarımız Avrupa Kupalarından çok çabuk elendiklerinden, sıkıntının bir bölümünü belli bir süre gizlemek mümkün olabildi. Bu sezon Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi’nde doğal olarak oynayacağı 6 maçın yanı sıra, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin de benzer bir durumda oluşları işi biraz zorlaştırdı. Sıkışan maç trafiğine belli ölçüde milli karşılaşmalar da eklendi. Bu yükü çekmek zorlaştı.
Ayrıca yaşanan çeşitli sorunlar nedeniyle sezon başı çalışmalarının da doğru ortamlarda ve yeterli biçimde yapılmadığı, bu konuyla ilgilenen bilim insanları tarafından, en azından konuyla ilgilenen kişilere anlatıldı. Elbette ki bunların hiçbirine kulak asmak gibi bir derdi yoktu ilgili ve yetkililerin. Futbolun sahibi durumundaki TFF ise kendine sahip çıkabilecek durumda bile değildi.
HHH
Milli Takımın Avrupa Şampiyonasında yaşadığı felaketin iyi anlaşılması konusunda TFF hiçbir şey yapabilecek durumda değildi. Teknik direktör Şenol Güneş’in o yıkımın altında kaldığını görebilmek için 3 maç daha geçmesi gerekti ve 2022 Dünya Kupasına katılma imkanı biraz Allaha kalmış gibi oldu. TFF de onu bir Alman teknik adama havale ederek işin içinden çıktı.
Biliyorsunuz, sadece futbolda ileri ülkelerde değil öteki Avrupa memleketlerinde Süper Ligin takım sayısının bu şekilde değiştirilmesinin ilk sonucu Futbol Federasyonunun istifası olur ve UEFA da işe el koyardı. Bunun ardından da kararın geri alınması dışında hiçbir şey yapılamazdı. Çünkü bu konuda UEFA ve FIFA’nın yaptırımı çok açık: Hemen sizi yarışmaların dışına alıveriyor!
İşte bizim gerçek bir TFF yönetimimizin olmayışı bu gibi noktalarda ortaya çıkıyor. O karar alınmadan önce TFF Başkanı gerekli yerlere başvurup ‘Efendim, asla böyle bir şey yapmayalım. Bunun geleceğe dönük korkunç sonuçları olur. Evet, Avrupa’da birkaç ülkede Süper Lig 20 takımla oynanıyor ama onların durumu ve düzeni bizimkinden çok farklı. Tam anlamıyla futbolla yatıp futbolla kalkıyorlar ve yıllardır bunu yaptıkları için artık işi düzene sokmuş durumdalar. Biz bunu yapmaya kalkarsak mahvoluruz. Hem futbolumuz geri gider hem milli takım ve kulüp takımlarının Avrupa yarışmalarında daha da kötü durumlara düşeriz. Ne olur bunu yapmayalım’ dedikten sonra ille de yapılacaksa kendilerinin görevden affını istemeleri gerekirdi.
TFF başkanı elbette ki bunları tam olarak bilmeyebilir ama en azından Hamit Altıntop’a sorup öğrenebilirdi.
HHH
Kaldı ki, bu tür işlerin başka açılardan da pek beklenen sonuçları getirmediği daha önce rahmetli Turgut Özal döneminde görülmüştü. Onun müdahalesiyle Süper Ligde kalmaları sağlanan takımların bulunduğu kentlerden gelen spor dışı konulardaki sonuçlar da pek parlak olmamıştı. Zaten öteki güçlerin futbola karışmaması yolundaki istek de bundan kaynaklanırdı. Bizde elbette ki bizzat kulüplerin ve TFF’nin o güçlerin sürekli futbola karışmalarını gerektirecek işler yapıyor oluşu da işin bir başka hazin yönü…
Yıllardır ilk kez 3 büyük takımımızın Avrupa’da oluşu nedeniyle hafifçe umutlanmak üzereydik. Şimdi önüne gelene 5 atan Ajax karşısında Beşiktaş’ın başına neler gelebileceği yolundaki endişeleri paylaşıyoruz. Galatasaray ve Fenerbahçe’nin durumu da Siyah-beyazlılardan farklı değil. Belki ilk maçların sonuçlarıyla biraz moral buldular ama bundan sonrası pek parlak görünmüyor.
Ne diyelim, umarım ki günün birinde bizim de gerçek bir futbol federasyonu yönetimimiz olur.