Mehmet Şandır
İŞKENCEDERE VADİSİNDEN YÜKSELEN ÇIĞLIĞA SES VER TÜRKİYE
İşkence bir insanlık suçudur.
Hiçbir canlıya yapılmamalıdır.
En yaygın ve en acımasız işkence doğaya karşı yapılandır.
Doğaya yapılan işkence insanlığın geleceğine karşı bir suikasttır.
Doğa insanlığın ortak değeridir.
Günümüzde, dünyanın hemen her yerinde doğa, insan eliyle bir şekilde tahrip edilmekte hatta yok edilmektedir.
Doğadan verdiğinden daha fazlasını almak doğaya işkencedir.
Bozulan doğal dengenin insanlığa maliyeti çok yüksektir.
Bu gün insanlığın en önemli ortak sorunu bozulan doğal dengenin yaşama getirdiği maliyetlerdir.
Bu gerçekleri, Rize’nin İkizdere Vadisi’nin bir yan kolu olan İşkenceredere Vadisi’nde yaşanan doğa tahribatına, yok edilen bitki örtüsüne ve ormana dikkatinizi çekebilmek, bölgede yaşayan insanların çığlığına katılmak ve katkı vermek için hatırlattım.
Dünya Koruma Vakfı (WWF) tarafından dünyada biyolojik çeşitlilik açısından korumada öncelikli 200 ekolojik alandan biri olarak belirlenmiş olan İskencedere Vadisi’nde açılmak istenen taş ocakları, doğaya ve öncelikle bu bölgede yaşayan insanlara yapılan bir işkenceye dönüşmektedir.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının verdiği ruhsatla bu vadiden yıllık 31 509 600 ton taş çıkarılması planlanmaktadır. İşletme süresi 75 yıldır. Bu sürede açılacak taş ocakları yapılacak yollar ve kurulacak tesislerle vadi yok edilecektir. Binlerce hektar orman ortadan kaldırılacaktır.
Aslında, yaşam yok edilecektir; devasa iş makinaları, dev kaya kamyonları, atılacak tonlarca dinamit, toz, gürültü, trafik…İşkencederesi Vadisi’nde hatta İkizdere’de yaşamı cehenneme çevirecektir. Yeniden göçler yaşanacak ve yuvalar dağılacaktır.
Vadi ve çevresi, çay tarımının ve çok özel bir bal üretiminin yapıldığı alandır. Orman, bitki örtüsü ve yaban hayatı bakımından çok zengindir ve ilan edilmiş Turizm Bölgesi içindedir.
Bölgede çok sayıda köy ve yerleşim yeri mevcuttur.
Vadi, bu köylerde yaşayan insanlar için yaşam alanı olmanın ötesinde bir kimliktir.
Trabzon ve Hopa limanlarının arasında İyidere’de üçüncü bir lojistik liman yapılması ihtiyacının gerekçelerini bilmiyoruz.
Ancak şurası kesindir; Önce insan ve önce doğa hassasiyeti göstermeyenler, maliyet hesaplarında doğa ve insana yer vermeyenler; Yöre insanının canhıraş çığlıklarına sağır olan vicdanlar/siyasiler başta olmak üzere hepimiz, bunun bedelini çok ağır ödeyeceğiz.
Tabiat bilimleri eğitimi almış, konunun mühendislik, işletme, ekonomi ve hukuku üzerinde yüksek lisans yapmış biri olarak söylüyorum; İşkencederesi Vadisi ve benzerlerindeki doğa katliamının sonuçları çok yönlü ve çok ağır olacaktır.
Doğanın tahrip edilmesinin insan hayatında, ekonomik, sosyal, sağlık, kültürel gibi birçok sonuçları vardır ve her biri bu köşe yazısının boyutlarının ötesinde başlı başına incelemeye değer konulardır.
Yokedilen bitki örtüsü ve ormanların en yalın sonucu toprak erozyonudur.
Toprak yaşam için en değerli varlıktır.
Hocam Prof Dr. Necmeddin Çepel’in ifadesiyle Toprak, tüm bitkisel ve hayvansal ürünlerin kaynağı, yeraltı servetlerinin anbarı, birçok organizmaların konutu, tüm canlı ve cansız varlıkların yaşam kaynağı veya barınağıdır ve doğal bir varlıktır.
Kısacası toprak, su ile birlikte doğadaki hayatın kaynağıdır.
Tarım yapılabilecek 35-40 cm. yüksekliğinde bir toprağın oluşması için 20-25 bin yıl geçmesi gerektiği uzmanlarınca ifade edilmektedir.
Bu kadar değerli ve yerine başka bir şeyin ikame edilemediği toprağı koruyan üzerindeki bitki örtüsüdür. Bir şekilde ve bir sebeple bu bitki örtüsünü toprağın üzerinden alırsak vahşi erozyona teslim oluruz.
Erozyon, koruyucu örtüden yoksun kalan toprağın, insan faaliyetlerinin veya tabiat koşullarının etkisi ile parçalanması ve bulunduğu yerden başka bir yere taşınması ve yığılması olgusudur.
Bu olgu, toprağın canlı bölümünün denizlere ve barajlara sürüklenerek, önce çoraklaşması ve sonuçta çölleşmesi kaçınılmaz sonucunu yaratmaktadır.
Türkiye hızla çölleşmektedir.
Taşınan toprak miktarı, Dünyada km2 başına yılda 368 ton iken bu değer Türkiye’de 600 tondur.
1992 Rio Dünya Çevre Zirvesi’nde açıklanan verilere göre Türkiye topraklarının %85’ i hızla çölleşmektedir.
Türkiye'de erozyon Avrupa' nın 17, Amerika'nın 6 katıdır.
Nüfus başına düşen ormanın dünya ortalaması 12 dönüm iken, ülkemizde bu sadece 3,2 dönümdür.
Türkiye, yılda kişi başına düşen bin 519 m3'lük su miktarı ile “su sıkıntısı çeken” bir ülke durumunda.
BENCE
Yukarıda örneklediğim rakamlar tehlikenin büyüklüğünü göstermektedir.
Gerçekler ortada iken Doğu Karadeniz vadilerinde yaşanan doğa tahribatına toplumca itiraz etmeli ve İkizdere köylülerinin çığlığına katılmalıyız.
Doğa bize gelecek nesillerin emanetidir.
Emanetin yağmalanmasına seyirci kalamayız.