İki Hukuklu Ülke

Türkiye “dokunan yanar” sözünü ilk kez 3 Mart 2011’de o dönem gazeteci olan TİP milletvekili Ahmet Şık gözaltına alınırken duymuştu.

Şık, “OOOKitap-Dokunan Yanar” isimli kitabının taslağı nedeniyle FETÖ’cü yargı mensuplarının kararınca, evinde yapılan aramadan sonra gözaltına alınıp, polis aracına götürülürken “dokunan yanar” diye bağırmıştı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, hem kendisi hakkında açılan dava ve birbiri ardına gelen soruşturmalar, hem diğer siyasiler hakkındaki tutuklamalar, hem de iktidara biat etmeyen gazeteciler hakkındaki gözaltı ve tutuklamalar sonrası, aynı sözleri dile getirerek, Türkiye’nin yeni bir “dokunan yanar dönemine” girdiğini söyledi.

Ülke son dönemde öyle bir hal aldı ki, neredeyse güne “bugün kime dokunulacak”, “bugün kim yanacak” sorularıyla başlanıyor.

CHP ve DEM’li belediyelere yönelik baskınlar, sandığı hiçe sayarak kayyım atamalar…

Mutfakta ufacık bir yangın tüpü önlemi alınmış olsa bugün hayatta olacak 78 canı, akıl almaz ihmaller zinciri nedeniyle otel yangınında kaybetme…

Kendisiyle neden uğraşıldığını sorgulayan ve bunu yapanın hep aynı kişi olduğunu iddia eden siyasetçi hakkında soruşturma…

Normal gazetecilik refleksiyle “kimdir bu kişi” sorusunun peşine düşen gazeteciler hakkında soruşturmalar, gözaltılar ve tutuklamalar…

Saymakla bitmeyecek bu tuhaflıklar hep iktidarın yaptıklarının doğru olmadığını, hukuka aykırı olduğunu ortaya koymaya çalışanlara işliyor.

Ne hikmetse muhalif kesime, hak hukuk tanımadan vurulan “yargı sopası”, iş iktidar tarafına gelince devre dışı kalıyor.

Alın size birkaç örnek.

BirGün gazetesinden İsmail Arı’nın haberi: AKP’nin eski Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu hakkında yapılan 213, evet yanlış okumadınız 213 suç duyurusu sonuçsuz kalmış. Ankara Cumhuriyet Savcılığı, Taşkesenlioğlu hakkında “Kamu davası açılmasını haklı kılacak nitelikte ve yeterli inandırıcı delil olmadığına” kanaat getirmiş. Uzun uzun anlatmamayım, Google’a Zehra Taşkesenlioğlu diye yazın, neler olup bittiğini ayrıntılarıyla görürsünüz.

Kızılay’ın eski başkanı Kerem Kınık’ın kızı Fatma Zehra Kınık, geçen yıl otomobiliyle seyir halindeyken bir motosiklete çarparak 16 yaşındaki gencin hayatını kaybetmesine, üç kişinin de yaralanmasına neden olmuştu.

Peki sonra ne oldu?

Bilirkişi raporuna göre yüzde 100 hatalı olmasına rağmen olaydan sonra gözaltına alınan Fatma Zehra Kınık, bir günlük gözaltı sürecinin ardından mahkemece serbest bırakıldı. İlk mahkemede de hakkındaki adli kontrol kaldırıldı.

MHP’den istifaya zorlanan üç milletvekilini hatırlar mısınız?

Isparta Milletvekili Hasan Basri Sönmez, Bolu Milletvekili İsmail Akgül ve Kilis Milletvekili Mustafa Demir.

Neydi haklarındaki iddia?

Milletvekilliklerini kullanarak Dubai’den ülkeye kaçak yollardan altın sokma ve karşılığında komisyon alma.

Bu iddiayı gündeme getiren gazetecilere soruşturma, ama milletvekillerine ise sadece istifaya zorlama ve susma.

Ne güzel değil mi? Muhalefete ayrı hukuk, iktidara ayrı hukuk.

Böyle bir ülkeye, dünyadan para akmasını, istihdam sağlayacak kalıcı yatırımlar gelmesini, ondan sonra da işsizliğin azalmasını ve ekonominin düzlüğe çıkmasını bekliyorsunuz.

Daha çok beklersiniz sayın Şimşek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Ergan Arşivi