“Her yarım kalan duygudan kendimizi tamamlıyoruz aslında”

Sera Savaş müzikseverlerin radarına 2018 yılında yayınladığı Yangın teklisiyle girdi. O zamandan bu yana da yayınladığı şarkılarla Spotify Türkiye Viral listesine girerek 5 milyona yakın dinlenme başarısına ulaştı. 1999 doğumlu genç sanatçının dipsiz melankolisinin dinleyiciyle arasındaki sınırı kaldıran sade şarkı sözlerinin, ‘kişiye özel’ gibi bir hava yaratıp dinleyicinin içine işlediğini söylesek yerinde olur sanırım. “Hislerimi duymasını istediğim kişiyle konuşur gibi yazıyorum,” diyen Sera Savaş son olarak Garaj Müzik etiketiyle yayınladığı Böyle Kalma ile dinleyiciyle buluştu. İnsanın kafasındaki belirsizliklerin yaşattığı gel gitleri, soruları, çıkışı olmayan yolları, yarım kalmışlıkları anlatan şarkıyı ve Sera Savaş’ın hikayesini konuştuk.

14 yaşında kadar Ankarada yaşamışsın. Sonra Amerika macerası başlamış. Bu erken yolculuğun müziğine nasıl etkisi oldu?

İlk Amerika’ya gittiğim zamanlarda Türkçe müzik yerine daha çok İngilizce pop ve rock türü şarkılar dinlemeye başlamıştım. O dönemde yazdığım şarkıları da hep İngilizce yazardım. Üniversiteye başladığımda Türkçe müzikle daha iç içeydim. Türkiye’yi çok özlemeye başlamıştım o nedenle de Türkçe müzik dinlemek çok hoşuma giderdi. Eğer bu kadar erken yaşta Amerika’ya gitmiş olmasaydım büyük ihtimalle Türkçenin şiirsel etkisini bu kadar hissedemeyebilirdim. Çünkü uzun bir süreden sonra tekrar dinlemeye başladığımda, Türkçenin ne kadar güzel ve duygusal bir dil olduğunu hatırlamış oldum.

Müziğe de 6 yaşında piyanoyla başlayıp sonra elektro gitara geçmişsin. Kimleri dinleyip çalıyordun?

O zamanlar çok bir repertuarım yoktu diyebilirim. Piyano kursu aldığım zamanlarda klasik müzik ağırlıklı çalardım. Gitar çalmaya başlayana kadar kendi repertuarımı, çalmak istediğim şarkıların çok farkında değildim. Gitar öğrenmeye elektro gitarla başladığım için genelde Led Zeppelin, Eagles, Metallica gibi gruplardan şarkılar çalardım. Akustik gitar çalmaya başladığımda beraberinde şarkı da söylemeye başladım. Ortaokuldayken çok fazla Taylor Swift dinlerdim ve onun da genç yaşta şarkı yazmaya başlamış olması beni çok etkilemişti. Onun şarkılarını gitarda öğrenmeye çalışırken kendimi gitarda geliştiriyordum. Bu sırada da ilk şarkılarımı yazmaya başlamıştım.

Şarkılarında ağır bir melankoli var. İnsan yaşadığını yazar. Sen hep böyle misin iş gitarı alınca mı değişiyor? Ne varsa dökülüyor mu içinden?

Bence insan ne zaman bu tür duygulardan konuşmak istese müzik çok yardımcı olabiliyor. Günlük hayatta melankolik duygular hakkında çok fazla bahsedemeyebiliyoruz. Ben de bu konulara gelince biraz daha içine kapanık bir kişiliğim olduğunu düşünüyorum. Ama müzikle karşılaşınca bu durum benim için değişiyor. İlk Türkçe şarkımı yazdığımda bunu anlamıştım, gerçekten ne varsa dökülmüştü içimden. Hissettiğim melankoliden kaçmayı çok sevmiyorum. Herhangi bir duyguyu hissediyorsam bunu yaşayıp, hakkında şarkı yazmam bana ne hissettiğimi daha iyi anlamama yardımcı oluyor.

Sözlerde de sade bir dil kullanıyorsun ve bunun oturmuş olduğunu söyleyebilirim. Günümüz müzisyenlerinde genellikle süslü cümlelerle dinleyicide iz bırakmanın daha kolay olacağı gibi bir anlayış var. Tercih meselesi bir şey diyemeyiz ama bu sade anlatım hem müziğine yakışıyor hem de aradaki samimiyet duvarını ortadan kaldırıp direkt bize ulaşıyor. Hakkında yapılan yorumlarda da bunun altı çok çizilmiş. Sen neler söylemek istersin anlatım konusuyla ilgili?

Galiba bu sadelik kişiden kişiye değişebilen bir kavram. Genelde şarkılarımda çok saf duygulardan bahsediyorum. Bu tür hisler zaten kolayca iz bırakabiliyor insanda. Bu duygular herhangi bir şekilde kelimelere döküldüğü zaman, insanların yaralarını veya anılarını ortaya çıkarmaya yetecek güçte oluyor. Şarkı yazmak benim için kolay anlatılamayan hisleri anlatmak demek. Bu nedenle sanki hislerimi duymasını istediğim kişiyle konuşur gibi yazıyorum, bu da daha sade duyulmasına neden oluyor olabilir.

Yeni tekli Böyle Kalma yayınlandı. Ucu çok açık belirsizliklerle dolu bir şarkı. Cevaplanmamış sorular, yarım kalan düşünceler, belkiler… Nasıl ortaya çıktı Böyle Kalma?

İnsan ilişkilerindeki en korkutucu şeylerden birisi bence belirsizlik. Hisler çok karmaşıkken bir de belirsizlik olduğunda, insan ne hissedeceğini şaşırıyor. Böyle Kalma’yı yazarken bu belirsizlik içinde çaresiz kaldığımı anlatmak istedim. Bu durumda insanın kafasını en çok kurcalayan aslında cevaplanmamış sorular. Hep bir cevap bulmak istiyor insan. Bu cevapları ise çoğu zaman yanlış yerde arıyor. Böyle Kalma’yı yazarken ben de bir arayış içindeydim galiba. Ne düşünmem gerektiği, ne hissetmem gerektiği konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Duygularımı kabullenemediğim için hissettiğim bu belirsizlik, ne yapmam gerektiğini sorgulatıyordu. Hem bu hissi unutmak hem de hiç geçmesin istiyordum.

Ama şarkının sonunda durumun bir netleşme hali var. Bu belirsizlik halinden çıkış Böyle Kalmada olduğu gibi kötü’ de olsa rahatlatıyor mu insanı?

Bahsettiğim gibi bu cevaplanmamış soruların aslında cevabını çoğu zaman insan biliyor. Ama yüzleşmekten korkuyor. Şarkının sonundaki kabullenme hissi aslında benim için tüm sorularıma cevaptı. Şarkıyı yazarken belki de o insanı unutmak, ya da bu belirsiz hissin geçmesini istiyordum ama bir türlü nedenini anlayamıyordum. Şarkının sonundaki satırları yazarken hislerime teslim olmam gerektiğini ve tek çıkış yolunun bu olduğunu anladım. Kabullenmek, bir şeylerin değişmesi için atılması gereken ilk adım galiba.

Aslında belirsizlik hepimiz için dünyadaki belki de en belirli’ şey. Uyku gibi rutin bir olaydan girelim aşk gibi yüce bir duygudan çıkalım. Her şey yarım kalıyor diye düşünüyorum. Hiç ‘tam olamıyoruz galiba. Katılır mısın bu görüşüme?

Elbette, zaten hayatın akışını buna borçluyuz bence. Bir saniye sonra ne olacağını bilmemek bizi heyecanlandıran, üzen veya mutlu eden şey. Üzülüyoruz çünkü hayat hep böyle devam edecek sanıyoruz ama birden beklenmedik bir şekilde bu üzüntümüz yarım kalıyor ve yerini başka bir duygu alıyor. Aşık oluyoruz, mutlu oluyoruz. Aşk bitiyor,  yerini kalp kırıklığı alıyor. Bu sırada bir umut belki işler yoluna girer diye düşünüyoruz. Sonra başka umutlar, başka mutluluklar, başka üzüntüler… Bu böyle devam edip gidiyor. Her yarım kalan duygudan kendimizi tamamlıyoruz aslında. Bir kalp kırıklığı kendimizi tanımamıza yardımcı oluyor. Bir başarısızlık, bir sonraki başarıya yol açıyor. Kimse yarın ne olacağını bilmiyor ve bu belirsizlikte hep kendimiz ve sevdiklerimiz için neleri daha iyi yapabiliriz buna odaklanıyoruz. Bu süreçte de bir sürü şey yarım kalması gerektiği için yarım kalıyor. Yarım kalan şeyleri de bir sonraki deneyimlerimizle içimizde tamamlıyoruz aslında. Mükemmel ve her şeyin yerine oturduğu bir hayat düşünmek imkansız. Belirsizliği kabullenip, cevapları kendi içimizde, deneyimlerimize ve hislerimize bakarak aradığımızda “tam” olmaya başlıyoruz galiba.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi