Ahmet Çakır
Güneş bırakmalı mı?
Şenol Güneş, berbat bir turnuva performansıyla ilgili tepkilerin ardından ortalık biraz yatışır gibi olurken, bu kez basın toplantısıyla kendi kalesine yenilgiye yol açan türden bir gol attı. O kadar ki, Uğur Meleke gibi sakin ve dengeli yorumlarıyla bilinen kardeşlerimiz bile Güneş’ten umudu kestikleri yolunda değerlendirmeler yapmak zorunda kaldı.
Bu kadar kötü bir basın toplantısının ardından gerçekte hemen herkesin düşüncesi aynı noktada birleşmiş gibiydi. Bunun temel nedeni, hiçbir mazeretin başarının yerini tutmayacağı yolundaki evrensel gerçekti. Ancak Güneş bunun da ötesine geçti. İleri sürdüğü mazeretleri de anlamak pek kolay değildi ve bundan sonrası için de umutsuzluk yaratıyordu.
Bizde ‘şu gitsin bu gelsin’ anlayışının yaygınlığı bezdirici bir düzeyde. Bugün göreve getirilen adamı yarın göndermek durumu sürekli yaşanıyor ve bunu da kimse yadırgamıyor. Şu anda Şenol Güneş’i göndermek gibi bir gündem olamayacağı açık. Çünkü ortada bu göreve getirilebilecek bir yerli aday görünmüyor. Yabancı getirdiğinizde de bir yığın sorun çıkıyor.
O nedenle durum ve koşullar ne olursa olsun Şenol Güneş’in 2022 Dünya Kupası elemelerinde takımın başında bulunması kaçınılmaz görünüyor. Kaldı ki 2020 Avrupa Şampiyonası elemelerinde Fransa galibiyeti ve öteki iyi sonuçlar sonrasında Güneş’le ilgili olumlu düşüncelerin tavan yapmış olduğunu da unutamayız. Aradan uzun yıllar geçmiş filan da değil.
Uğur Meleke’nin vurguladığı, 345 milyon euro ile kupada yer alan en pahalı 10.takım durumunda oluşumuz başta olmak üzere bütün olup bitenler Güneş’in işini iyi yapamadığını ortaya koydu. İyi bir hazırlık dönemi geçirmedik, takım iyi yönetilemedi ve olumsuz gelişmeler karşısında işi toparlayabilecek bir beceri gösterilemedi. Güneş de bunlarla ilgili geçerli bir açıklama ortaya koyamadı.
Güneş’in ekibinin zayıflığı ve benzeri sorunlar da şampiyona sırasında ortaya çıktı. İtalya yenilgisinin yıkıma dönüşmesini önleyecek bir mental çalışma yapılamadığı ortadaydı. Belki de en vahimi Şenol Güneş’in İtalyan takımının ısınmasıyla ilgili olarak söylediği sözlerdi. Kısaca, bizim maç tempomuzun bile çok üstündeki ısınma çalışması Güneş’i şaşkına çevirmişti.
Şenol Hocanın basın toplantısının iki büyük fiyaskosundan biri buydu. Bu açıklama, Güneş’in mental açıdan hala toparlanamadığını gösterir gibiydi. Böyle bir açıklamanın sonrasında kendisine şu sorunun sorulacağını düşünmemiş olabilir miydi: A benim sevgili hocam, İtalyan oyuncular o ısınmayı gösteri olsun diye mi yapıyorlar? Yoksa işlerinin bir parçası olarak, teknik heyetin bu ısınmayı sağladığını bilmek çok mu zor?
Bu noktada Mehmet Demirkol kardeşimizin sorusu, toplantının can alıcı noktalarından biriydi. Kısaca, bundan sonra benzer bir durumun yaşanmaması için Şenol Güneş ne yapmayı düşünüyordu? Hocamız bu soruya da tatmin edici olmayı bırakın, herhangi bir yanıt bile veremedi. En çok endişe edilmesi gereken durum da buydu.
Galatasaraylı Taylan Antalyalı ile ilgili sözleri Şenol hocaya duyulan tepkiyi artırmaktan başka bir şeye yarayacak gibi değildi. Durum, onun ima ettiğinin tam tersi biçimde yorumlandı. Bunların dışında bir gelişme olarak Emre Belözoğlu’nun yardımcısı olarak göreve getirilmesine razı olması da Güneş’in başını tahmin ettiğinden çok daha fazla ağrıtabilecek bir gelişme olabilir.
Kısacası, neresinden bakılırsa bakılsın durum alabildiğine tatsız. Geçen yıl bugünlerde çok farklı bir noktada olan Şenol Güneş, şimdi uçurumun kenarına gelmiş gibi görünüyor. Gerçi bizde bu tür durumlar çok hızlı biçimde değişir, iki maçın kazanılmasıyla birlikte yine göklere çıkarılır ama bu kez durum biraz daha zor düzeltilebilir gibi görünüyor.
‘Şu kadar para alıyor’ mavrasının da artık bıktırıcı bir hale geldiğini anlayabileceğimizden de umudum yok. Evet, Güneş önemli bir para alıyor ve bunun karşılığı bekleniyor. İyi de bugüne kadar hiç olmayacak adamlara ve işlere akılalmaz paralar harcandı. Hala da harcanıyor. Ayrıca Güneş kimsenin başına silah filan dayayıp o sözleşmeyi yapmadı. Sözleşme ücreti neyse, sonuna kadar onu alacak. Buraya odaklanma asıl tartışılması gereken konuları gündemden düşürüyor. Yeter artık.