İ. Bülent Çelik
Ferhat Fuzuli mi daha çok üretecek, İlker Ünsever mi?
Arada silüetler halinde birbirinin içinden geçen, bazen yan yana oturan bazen de birleşerek yekvücut olan bir yazar, akademisyen ve hukukçu var karşımda.
Her üç kallavi karpuzu da iki koltuğunda maharetle taşıyan, İmbatın huzur verdiği Karşıyaka’dan gelme bir İzmir romantiği…
Romanlarını, şiirlerini ‘Ferhat Fuzuli’ müstear adıyla yazan İlker Ünsever ile kitapseverler için bir söyleşi yaptık. Hem yeni “ikiz” şiir kitaplarından hem de romanlarından söz ettik. Yazarın bu güne kadar özenle gizlediği gerçek kimliğini de bir güzel afişe ettik!
Ben uzun süredir tanıyorum.
Ancak sadık okurları bile onunla ilgili detayları ilk kez bu söyleşide öğrenecekler.
Matiz Yayınlarından yeni çıkan “ikiz” şiir kitapları ‘Hiçlik Makamı’ ve ‘Kilitsiz Kapılar’ ile birlikte Ferhat Fuzuli imzalı yayınlanmış 6 kitap…
Romanlarının hemen hepsinin üzerinde de Ege ve İzmir rayihası var.
Ferhat Fuzuli kim? Gerçek ismi ne? Neden kitaplarında müstear isim kullanıyor?
Oldukça ilgi gören romanlarına rağmen bugüne kadar tek bir imza günü ya da okur buluşması düzenlemeyen yazarı bu söyleşide biraz daha yakından tanımaya çalışacağız. Biraz felsefe, biraz edebiyat, biraz yazar ve şair Ferhat Fuzuli’den, biraz da akademisyen ve hukukçu İlker Ünsever’den bahsedeceğiz...
Ferhat Fuzuli'nin yarısı gerçek
BÇ (Bülent Çelik): Hemen başlayalım!.. Öncelikle, her şey açığa çıktığına göre ben size İlker Ünsever demeyi tercih edeceğim. Sonuçta Ferhat Fuzuli’yi de yaratan İlker Ünsever! Önce isim konusuna açıklık getirelim. Ben sizin hukuk ve eğitim konusunda da İlker Ünsever imzası ile kitaplarınız, yayınlarınız olduğunu biliyorum. Neden edebiyatta müstear isim? Ferhat Fuzuli nereden çıktı?
FF (Ferhat Fuzuli): İşin aslı, benim gerçek ismim yani nüfus kaydında yazan ismim Ferhat İlker, yani Ferhat Fuzuli'nin yarısı gerçek. Fuzuli eklentisi o kadar işin içindeyken ve o bitmesi, yapılması zaruri işler sıradayken edebiyatla ilgili çalışmalarıma iş arkadaşlarımın fuzuli işlerle uğraştığımı düşünmelerine atfen başladı. Bir de derslerde öğrenciler, hukuki çalışmalarda resmi makamlar, diğer muhataplarla kurulmuş "ciddi" ilişkiler etkilenmesin diye düşündüm sanırım. Biraz da hukuki alandaki iddianın gölgelenmesinden korktum. Sonra da bu şizofrenik hali sevdim. İki alanı günlük yaşamımda da ayırmayı kolaylaştırdı.
İlker Ünsever olmak
BÇ: İlker Ünsever olarak; Boğaziçi Üniversitesinde akademisyen olmak, TÜRSAB gibi Türkiye’nin en önemli turizm kuruluşunun Türkiye Seyahat Acentaları Birliğinin hukuk başdanışmanı olmak, bunlara ek olarak birlikte çalıştığınız avukatlarla kurucusu olduğunuz bir hukuk bürosunun sorumluluğunu üstlenmek; Öte yandan Ferhat Fuzuli olarak da bir solukta okunan roman ve şiir kitapları yazmak… Bunca yoğunluğun arasında bir kimlikten diğerine geçerek sizi yazmaya zorlayan nedir? .
FF: Dedim ya, bu şizofrenik bir hâl aslında. Başkalarının yaşamlarını ilgilendiren konularda olayları olduğu hâliyle kabul etmek, hukuki bir durumu incelerken "keşke şöyle olsaydı" demenin anlamsızlığına karşın kendi kurguladığın bir durum üretmek çok rahatlatıcı bence. Ferhat Fuzuli olmasaydı İlker Ünsever olarak da üretmek mümkün olmazdı öte yandan. Zira Ferhat Fuzuli olarak ortaya çıkan eser beni İlker Ünsever olarak da ortaya bir şey koymaya itiyor. İnsan yaşlandıkça iz bırakma kaygısı artıyor. Ben birbirine paralel iki iz bırakmak istiyorum.
Neden ikiz kitap?
BÇ: Biraz şiiri konuşalım. Öncelikle iki yeni şiir kitabınızdan söz edelim. Benim de desenlerle karınca kararınca katkıda bulunmaya çalıştığım, “Kilitsiz Kapılar” ve “Hiçlik Makamı” Neden iki kitap?
FF: Şiirler, son beş yılın içinde biriktirdiklerimden seçtiklerim. Şiirler üzerinde çalışırken bir kısmının daha varoluşu sorgulayan, felsefi yanı ağır bastığını görünce bu özellikleri baskın olanları Hiçlik Makamı başlığı altında toplamayı istedim. Bir de şiir kitapları elde cepte taşınabilir, içinden gelince kurcalanabilir olmalı diye düşünüyorum. İki kitap, senin de dediğin gibi "ikiz" kitaplar olarak doğdu, yayınevim Matiz'in de bunu uygun bulmasıyla ortaya iki kitap çıktı. Özellikle tasarımı ve içeriğinde yer alan senin desenlerin şiirlerle öyle bir bütünlük oluşturdu ki şiirleri onlarsız düşünmek mümkün olmuyor. Şimdi bakınca iki kitabın birbirinden ayrı oluşları daha da belirgin, yani iyi ki "ikiz" doğmuşlar diyorum.
Anlatılası çok şeyi var İzmir'in
BÇ: Ben çok akıcı, çok yüksek edebi değeri de olsa sadece bir hikâyeyi anlatan romanlardan ziyade, biraz belgesel yanı da bulunan romanları seviyorum. Sizin kitaplarınızda bu lezzet var. ‘Çelebi Delice ve Adam’ bir solukta okuduğum ve not defterime notlar aldığım, yeni şeyler öğrendiğim kitaplardan biri oldu. “Meserret ve Şükran”, hele “Dokuz Sekizlik Hüzün” yine benzer nitelikler taşıyor. Biraz onlardan söz edelim. Öncelikle neden İzmir?
FF: En iyi bildiğim, beni ben yapan ne varsa yaşadığım, ait olduğumu hissettiğim yer İzmir! Anlatılası öyle çok şey var ki! İzmir dişi bir kent, bir erkek olarak onun hakkında düşünmek, yazmak ve konuşmak sevdiğim bir şey. Her sokağına saklanmış, yerini bildiğim ve gidip bulabildiğim çok şey var. Kendimin de içinde yaşadığım dönemleri yazmak görece olarak daha kolay geliyor bana. Meserret ile Şükran 1970-1980 döneminin, Dokuz Sekizlik Hüzün 1980 - 1990 döneminin İzmir’inde geçiyor. O zamanlar ben de oradaydım ve mutlaka o olayların bir yerlerindeydim.
Kahramanlarının hepsi gerçek olan roman
BÇ: Ama ‘Çelebi Delice ve Adam’ Bursa, Tirilye'de geçiyor? O sanki biraz farklı bir roman değil mi?
FF: Evet, doğru, Tirilye'de geçiyor. Üstelik bu dönemde yani cep telefonunun hayatımıza girdiği dönemlerde geçiyor. Biliyorsun Tirilye'de bir zeytinlikte kulübemiz var, tıpkı romandaki gibi. O romanda mekân ve yan karakterlerin hepsi gerçek, hatta romanın içindeki kitaptaki zeytin ağaçları da…
BÇ: Evet, Okuması son derece keyifli ama sanırım yazması çok zor bir kitap… Kitap içinde kitap, Farklı bir deneme. Hatta içerideki kitabın içinde de sanki başka bir kitap var. Her biri farklı tarzda kitaplar.
FF: Ama içerideki kitaplar da romanın bir parçası, tıpkı romandaki insanlar gibi. Çelebi Delice ve Adam'ın katmanlı yapısı onu farklı kılıyor. Senin de belirttiğin gibi gerçekten zor bir işi başardım duygusunu tattım o romanla.
Yeni kitaplar geri sayımda
BÇ: Bildiğim kadarıyla yazmaya devam ediyorsunuz. Sırada neler var?
FF: Matiz, Çelebi Delice ve Adam'ın yeniden baskısını yapıyor. Müthiş bir tasarımla kitap hazırlandı. O katmanlı yapısı tasarıma yansıdı. Ki ben de kitabı elden geçirdim. Sanki yeni bir kitap oldu. Şimdi o yeniden yayınlanacak. Ardından çok uzun zamandır bekleyen ve tamamlamak üzere olduğum ve Kurtalan Ekspresi'nde geçen olayları konu alan bir novellayı Matiz'in titiz ve usta ellerine teslim edeceğim. Bu kitapta ağırlıklı olarak manzum bir anlatım var, Meserret ile Şükran'ın tadına benzer bir dil kullandım, umarım ulaşacağı okuyucu beğenir. Sonrası için açık dosyalardan hangisi sıraya girecek bilmiyorum ama iki ayrı üçleme sırasını bekliyor. Biri online çöpçatanlık hikayelerine, diğeri ölümün aşamalarına ilişkin üçlemelerden birini en geç 2024 sonu veya 2025 ortasına kadar bitirmek istiyorum.
Hukuk kitapları da geliyor, seneye turizm hukuku
BÇ: İlker Ünsever ne yapacak bu dönemde? Onun da planları vardır sanırım.
FF: Vallaha o zaruri işlerle ilgilenmeye devam edecek elbette, evi o geçindiriyor malum! Ferhat Fuzuli'nin bir katkısı yok yaşam gailesine… Şaka bir yana iki mesleki kitap neredeyse hazır, bir de çok önce bitirdiğim Turizm Hukuku kitabımı 2024’te yayınlayabiliriz umuyorum.
BÇ’nin şiir severlere notu: Ferhat Fuzuli’nin “Kilitsiz Kapılar” ve “Hiçlik Makamı” isimli yeni şiir kitapları www.matizkitap.com adresinden online sipariş edilebiliyor. Romanları tükenmiş durumda ve yeni baskıları hazırlanıyor. Merak edenler için yine de online kitap mağazalarında şansınızı deneyin derim.