İ. Bülent Çelik
Elektrik olayının iç yüzü
Faturalarınızın neden bu kadar yüksek olduğunu daha net anlamamız için birkaç dakikanızı istirham ediyorum sizden..
· · ·
Bu günün dünyasında elektrik; su gibi, hava gibi bir insan hakkıdır.
Sağlıkta özelleştirme, eğitimde özelleştirme nasıl sıkıntılı ise, elektriğin özelleştirilmesi de sıkıntılıdır.
Görülüyor ki daha da sıkıntılı olacaktır!
· · ·
Ateşin ilk kullanılmaya başlandığı paleolitik dönemde, yani bundan bir milyon yıl önce birisi, ateşin başında husye kebabı yapan ilkel atamıza; “ileride, pantolon diye bir giysin olacak, onun ‘cep’ denilen bir yerinde, ‘para’ denilen bir zımbırtın olmazsa ‘ateşi ve suyu’ kullanamayacaksın!” demiş olsaydı, ilkel atamız bunu söyleyeni “HONORG!” diye mabadından ısırırdı! (Honorg: vatan haini demek)
· · ·
Ayrıca; emin olun ki geleceğin dünyasında yaşayacak uzak torunlarımız, bir dönem atalarının, elektriği, suyu parayla satın aldıklarını öğrendiklerinde de en az Honorg! diyen ilkel atalar kadar şaşıracaklar, hatta “dedelerimiz ne kadar aptalmış” diyecekler!
İşte o sıkıntılı “bir dönem” tam da biz ‘talihsiz bedevilere’ denk geldi!
· · ·
Çocukluğumu düşünüyorum da sadece evin babasının çalıştığı yedi çocuklu bir işçi ailesinin bir ferdi olarak, evde elektrik ya da su faturasının konuşulduğunu hiç duymadım. Tabi allahı var, o zamanlar evimizde buzdolabı yoktu. Çamaşır makinesi de yoktu. En babası gırgır denilen elektriksiz süpürgeler vardı. Elektrikli tek şey Edison’un ampulleri ve lambalı radyoydu.
· · ·
Gençlik dönemimde; yani rahmetli babamın emekliliği döneminde ise sadece elektrik faturasının, elektrik idaresinin gişelerine ödenmesi gibi bir angarya yüzünden ayda bir sözü edilirdi. Çoğu zaman da bu işleri annemiz halleder, bizim haberimiz bile olmazdı.
· · ·
O günlerde, tıpkı bugün olduğu gibi buzdolabımız da, çamaşır makinemiz de elektrik süpürgemiz de fırınımız da vardı. Üstelik bu aletler şimdiki gibi ‘enerji plus plus’ ekonomik enerji tüketen aletler de değildi. Elektriği hamuduyla götürürlerdi.
· · ·
Şimdi, elektrik, su, gaz faturaları, sekiz-on yaşında çocukların bile ana gündemi oldu.
12 yaşındaki çocukları, sokak röportajı yapan abilerine, “Beni bu yaşta pahalılığı, geçim derdini, kirayı, elektriği, zammı konuşur hale getirenler utansın!” diye diskur çeker hale getirdi.
· · ·
Devam edelim…
2001 yılında çıkarılan yasalarla ‘altlığı’ yapılan özelleştirme süreci, bu güne kadar geçen 20 yıl süresince çıkarılan her yeni yasa ile özel şirketlerin taleplerine biraz daha uygun hale getirildi…
Bu gün artık lokman hekimin ye dediği lati lokum haline geldi..
TEK, yani Türkiye Elektrik Kurumu, ‘tekel’ olduğu için özelleştirildi.
Hesapta rekabet yaratılacak, elektrik ucuzlayacaktı.
Ama görüldü ki bu şirketler, aralarında kolayca anlaştılar. Rekabet yerine hiçbir sosyal kaygı hissetmeyen acımasız başka bir tekel yani ‘özel tekel’ haline geldiler.
· · ·
Ve bugün kullandığımız elektriğin %16’sı kamu %84 ise özel şirketler tarafından üretilir, dağıtımının yüzde yüzü ise bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda özel dağıtım şirketi tarafından yürütülür hale geldi.
· · ·
Bugün elektrik üretiminde kamuya ait 4 şirket varken özele ait 1200 üzerinde şirket var.
Bu ne demek?
Kamunun fiyatları belirleyecek ve kontrol altına alacak bir gücü kalmadı demek!
· · ·
Artık faturaları, 1200 üretici ve 21 dağıtıcı şirket belirliyor!.
· · ·
Peki faturalar neden habire yükseliyor?
TEK, tek başına bir kamu üretim devi iken, büyüklüğü, bazı maliyetleri minimize edebiliyordu.
Şimdi üretim 1200 şirkete bölündü.
Bu verimsiz yapılanma nedeniyle sektör, yükü tüketiciye bindirilen bir israf sektörü haline getirildi.
· · ·
Özel şirketler, elektrik üretim tesislerini satın almak için yerli yabancı bankalardan 60 milyar dolar kredi çekerek borçlandı..
Ödeme terminleri geldi şirketler, bu dolar kıyametinde borçlarını ödemekte sıkıntıya düşünce ne yaptılar?
Bildiniz: Bize kestikleri 100 liralık faturayı 227 liraya çıkarttılar..
Peki bununla bitti mi?
Bitmedi!
Üretim için kullandıkları doğalgazın artan fiyatı henüz bize yansımış değil!
· · ·
Peki vatandaşa kesilen faturanın dahada büyüyeceği ortadayken, çözüm için, iktidarda geri adım atma niyeti var mı?
Ne gezeeer!
Üstelik bırakın geri adım atmayı, 2022 Aralık ayına kadar Teiaş’ın da özelleştirilmesi kararı alındı!
· · ·
“Yahu üretim özelleştirilmiş, dağıtım özelleştirilmiş, Teiaş ne ki?
O da özelleştirilse ne olur?” diyeceksiniz!..
Demeyin!
Kazın ayağı öyle değil..
· · ·
Teiaş’ı ve önemini de şöyle kısaca anlatalım.
Elektrik, benzin gibi, gaz gibi fazla üretilerek depolanabilir bir ürün değil. Üretildiği anda tüketilmeyince boşa gidiyor.
Yani maliyet açısından üretim ve tüketimin sürekli dengelenmesi lazım.
İşte Teiaş, kamu adına, o devasa çelik direkler, istasyonlar ve cihazlar aracılığı ile sistemin ‘büyük beyni’ olarak bu dengelemeyi yapıyor..
Bu dengeleme yapılmazsa ne oluyor?
Daha fazla israf oluyor!
Peki yine bilin bakalım o israfın parası kimin cebinden çıkacak oluyor?..
Bravo bildiniz!..
Tabi ki senin benim.
· · ·
Arkadaş, üretim özelleştirildi, dağıtım özelleştirildi de, memnun muyuz ki bu işin beynini de yani Teiaş’ı da özelleştiriyoruz?
Üstelik Tek’in özelleştirilmesinden gelen 60 milyar doların da nereye gittiğinin hesabı bilinmezken?
· · ·
Ey vatandaş!
Bir yıl sonra buzdolabını tavuk pini olarak kullanmak istemiyorsan hiç olmazsa bu Teiaş’ın özelleştirilmesine razı olma!
Susma, sustukça sıra kullandığın ampüllere gelecek!
DOLARIN MİLADI
Dolar Ekim’de 8 liraydı..
20 Aralık’a kadar, iki ayda 13 liraya çıktı.
Sonra bir gecede turbolayıp 18 liraya fırladı ve bir iki gün içinde tekrar 13 liraya geri oturtuldu.
Bu oturtma başarısı(!) Yurt sathında davul zurna eşliğinde halaylarla kutlandı.
· · ·
Kutlayan abilere, 8’den 13’e kadar yükseldiği iki aylık dönemde neden “tınmadıkları” sorulduğunda, “Abi, biz miladı, 20 aralık olarak aldık, öncesine bakmıyoruz!” dediler!
· · ·
“Hay bu ‘milat’ denilen şeyi icat edenin cigerini yiyem! Ne kadar kullanışlı!”
Her şeye, ölçüp biçip bir milat koyuyorsun mis gibi tertemiz oluyor.
Neredeyse deterjancılara önereceğim, “Milat diye bir deterjan çıkarın!” acayip tutar diye…
Nasıl ki Fetö ile ilişkinin miladı 15 Temmuz idi, Dolar olayındaki başarı hadisesinin miladı da 20 aralık oldu!..
Biz de o zaman “haa.. Ondan öyle!” dedik.
· · ·
Kulakları çınlasın, Yılmaz Erdoğan anlattıydı..
Zuhal Olcay, turne için gittiği Trabzon’da, çarşıda dolaşırken yanına bir Temel yaklaşmış:
“Hanfendi, Biliyor musunuz? Zuhal Olcay’a çok benziyorsunuz!” demiş.
Olcay, gülümseyerek cevap vermiş:
“E, ben Zuhal Olcay’ım zaten!”
Temel kafayı yana kırmış:
“Hee.. Ondan öyle!..”
YANDI BİTTİ!
Devlet sattı! Alıcı özel şirketler de bankalardan 60 milyar dolar kredi çekerek 2013-2014 sularında, TEK’in Elektrik üretim, dağıtım tesislerini satın aldılar.
Peki özel elektrik şirketleri bu 60 milyar doları kime verdiler?
Satışı yapan Devlet’e!
Peki bu para nerede?
İnek içti..
İnek nerede?
Dağa mağa kaçmadı..
Yerinde duruyor!
NEDEN SEZEN AKSU?
Sezen Aksu, bu Adem-Havva içeren sözleriyle, dindarların değil de, “din tüccarlarının” celallenmesine neden olan şarkısını taa beş yıl önce yapmış!
· · ·
Şarkı beş yıl boyunca piyasada, epeyice de meşhur… Ama beş yıl boyunca kimse tınmamış!.
Acaba neden?
· · ·
Çünkü beş yıl önce iktidar oylarında düşüşün ivmesi bu kadar vahim değildi!
Beş yıl önce motorine, benzine her gece zam gelmediği için bunların üzerini örtecek “branda” ihtiyacı bu kadar vahim değildi.
Beş yıl önce anketler, bu kadar hep bir ağızdan, asıl ağlatan melodili “by by heepiniz!” şarkısını söylemiyordu!
· · ·
Tayfun Hocamın cuk oturan tanımlamasıyla ‘Dinbazlar’, beş yıl önceki şarkıya bugün reaksiyon veriyorlar!
Yani mesele, Sezen Aksu meselesi değil, Sezen Aksu, kimsenin umurunda da değil!
Mesele “gitmek mi zor, kalmak mı zor” şarkısının güftesinde gizli…
O halde Mavi Sakal’dan “Çek bi çek bi çek çektir git!” şarkısının eşliğinde fıkraya geçelim…
· · ·
Temel, kaldırıma çökmüş, hüngür hüngür ağlıyormuş…
Dursun yanına gitmiş.. “Ula ne ağlayisun?”
Temel hıckırıklara boğularak cevap vermiş..
“Ula ben ağlamayayum da kim ağlasun, habu her gece bizi aydınlatan ampulü bulan Edison yok midur?”
“Hee?”
“İşte o mübarek adam elmiş!”
Dursun doğrulmuş!.. “La sen ne dersun uşağum? Edison eleli yüz sene oldi! Bugün mü ağlayisun oni?”
Temel hıçkırarak cevap vermiş;
“E ben bugün öğrendum!”
· · ·
5 yıl sonra bir şarkıya, bir fotoğrafa yapışıp onlardan medet umanlar, bakalım bu gidişle yeni öğrenip mesele haline getirecek neler bulacaksınız?
SIRA AJDA'DA!
-Abi! Kalabalık, hiperstar Ajda’nın evine doğru yürümeye başladı!
-Niye lan?
-O da Cumhuriyetin ilk yıllarında yaptığı şarkıda Adem Baba’mıza yanlış yapmış..
-Alla alla.. Ne demiş yav?
-”Aşk bir yalan, Adem’le Havva’dan kalan!” demiş bir şarkıda!..
-Vay canına nasıl atlamışız biz bunu? Adem Baba’mızla Havva Ana’mızı resmen yalancılıkla suçlamış!
-Evet abi kırk yıldır neredeyse…
-Yürüyün arkadaşlar.. Evini bilen var mı?!