Yoksulluk alabildiğince genişliyor. Siyasi iktidarın seveceği şekilde ayarlanmış rakamlarda dahi yüksek oranlara çıkan enflasyon hepimizi doğrudan etkiliyor. Paramızın satın alma gücü düştükçe yoksullaşıyoruz. Geçim sıkıntısı sadece düşük ve düzensiz gelirli olanların sorunu olmanın çok ötesinde. Düzenli işi ve belli bir geliri olanlar için geçim sıkıntısı hayatın bir parçası haline geldi. Ne olduğu anlaşılmayan, hiçbir bilimsel temeli bulunmayan sözde politikaların ekonomik krizi durdurmayacağı, hatta yavaşlatmayacağı çok açık görünüyor. Ekonomi gemisinin lafla yürümeyeceği ortaya çıkalı çok oldu.
Yoksullaşma ve geçim sıkıntısı pazarda, markette, elektrik ve doğal gaz faturalarında somut şekilde karşımıza çıkıyor. Siyasi iktidarın soruna çözüm bulacak gücü de fikri de kadrosu da yok. O nedenle savrulmaya devam ediyor. Bir sabah uyanıp ‘fikrim geldi’ diyenlerin fikirleri mucizevi çözümmüş gibi halka sunulup bir hafta bile geçmeden bulunan sözde çözümden vazgeçildiği günlerden geçiyoruz.
Isparta gibi önemli bir il merkezine günlerce elektrik veremeyen, yollarını açamayanlar söz konusu İstanbul olunca bakanlarını gönderenler, belediye başkanının yediği yemeği günlerce konuşanlar sessizliklerini koruyor. Bir şehrin elektriksiz kalmasına neden olan beceriksizliğin siyasi sorumlusu olan Enerji Bakanı, utancından yerin dibine geçip istifa etmesi gerekirken ‘birkaç gün elektriksiz kaldınız, hakkınızı helal ediniz’ diyebiliyor.
Fiyatların bu denli yüksek şekilde arttığı bir ortamda, halka söyleyecek sözü, üretecek çaresi bulunmayan siyasi iktidar, kendisini ve kitlesini ayakta tutabilmek için her zaman olduğu gibi sembollere, kutuplaştırmaya, inatlaşmaya sığınmaya çalışıyor. Günlük sorunlarımızın çözümü için kılını kıpırdatmayan sistem, milli yüzücü Derya Büyükuncu’nun Cumhurbaşkanını hedef alan paylaşımı üzerine anında tepki verip ömür boyu hak mahrumiyeti cezası verebiliyor. Cumhurbaşkanının şahsında oluşturulmaya çalışılan dokunulmaz halenin artık işe yaramadığı, hamasetin karın doyurmadığı açıkça görünse de siyasi iktidarın sarf edebileceği başka söz, uygulayacağı siyaset kalmadığından aynı sözlerin ve yöntemin arkasına sığınmaya çalışıyor.
Tüm bunlar ve artık kendi haline bırakılmış küresel salgının etkileri hepimizi umutsuzluğa sürüklese de çaresiz değiliz. Çünkü Türkiye gibi büyük ve dinamik bir ülkenin yaşanan tüm sorunları aşma gücü de becerisi de kaynağı da var. Yeter ki bunları harekete geçirebilecek, doğru şekilde yönlendirecek bir yönetim oluşsun. Böyle bir yönetimin oluşması için gösterilecek ortak çaba sonuç alıcı olacak, derinleşen yoksulluğun kaderimiz olmadığı görülecektir.