İ. Bülent Çelik
Derin yoksulluk
Yoksul fare yok! Yoksul tilki yok! Yoksul karga da yok!
Yoksul böcek, yoksul karınca yok!
Yoksul cırcır böceği sadece çocuk masallarında var!
Cırcır böceklerinin karnı tok sırtı pek!
Gece yeşil kara kurbağalarına, gündüz kuşlara yakalanmadıkça sıkıntıları yok!
· · ·
Doğada yoksul diye birşey yok!
Taksonomide; hayvanlar aleminin en tepesine bizzat kendisi, kendisi tarafından atanan; dini açıdan ise “yaratılmışların en şereflisi” olarak tarif edilen insan evladının yaşamında yoksul var!
Olmaz olası zekasını kullanarak kendi türünün yarısını, günlük 2 dolar olan yoksulluk sınırının altında yaşatmayı beceren “akıllı” insan evladının yaşamında!
· · ·
Toprağın ve güneşin sere serpe verdiği nimeti adam gibi paylaşmayı beceremeyip, her gece 1 milyar kişinin yatağa aç girmesine göz yuman, her gün 48 milyon kişiyi açlıktan ölme sınırında yaşatan, ve her gün 25 bin, evet yazıyla yirmi beş bin insanın açlıktan ölmesini hesapta üzülerek seyreden insan denilen zeka küpü ama akıl fukarası· · ·
· · ·
Walmart’ı bilirsiniz.
Dünyanın en büyük perakende mağaza zinciri.
Cirosu, bizim yeni onaylanan yıllık bütçemizden fazla. 141 Milyar dolar· · ·
2 milyon 300 bin çalışanı var.
Bazı ülkelerin nüfusundan çok..
· · ·
Walmart ilk “metaverse” mağazasını açmış!
Tabii ki Walton ailesi için büyük mutluluk!
Şirketin Ceo’su Doug McMillon’un afedersiniz yanaklarını öpüyorlar!
· · ·
Bakıyorum bazı “sanal dünyacılar” da seviniyor!
“İnsan evladının zekasının, alışverişi getirdiği zirve noktası” diye halay çekecekler!
· · ·
İnternet’ten markete giriyorsun. Adeta bilim kurgu filmlerdeki ufoya binmiş gibisin..
Zemin bölmeleri asansör gibi inip çıkıyor. Duvarlar dönüp bir anda raflar oluşuyor.
Sanal alışveriş sepetin “küt!” önüne geliyor.
Sağda solda digital yönlendirme uyarıları, bip bip yanıp sönen ışıklar, derken hologram benzeri bir hatun “size bu alışverişinizde ben eşlik edeceğim!” diyor, indirim tüyolarını veriyor, avantajlı ürünleri gösteriyor.
· · ·
Üç boyutlu ürünü gerçekmiş gibi raftan elinize aldığınızda ürünle ilgili tüm bilgiler, son kullanım tarihleri sağda solda peydah oluyor…
Hasılı kelam, kripto cüzdan ile ödemenizi yapıp gerçek bir alışveriş deneyimi yaşamış gibi mağazadan çıkıyorsunuz!
· · ·
Bir bakıyorsunuz, evin balkonunda bir hareket!
Seçtiğiniz ürünler, anında dron ile uçarak balkonunuza gelmiş!
Siz henüz oturduğunuz koltuktan bile kalkmamışsınız.
Öbek, göbek yarım ton!
Ne güzel değil mi?
· · ·
Peki Walmart bu metaverse uygulamayı tüm şubelerinde kullanmaya başlayınca, 2 milyon 300 bin çalışanından kaç kişi işinin başında kalacak dersiniz?
Sadece yüzde 10’u!
İki milyon kişi işsiz!
Nasıl bir zeka bu?
Bilim, nasıl olur da günün sonunda sadece Walton ailesinin işine yarayacak bir araç şeklinde tezahür eder?
İşimizi kolaylaştırsın diye ürettiğimiz teknolojinin, nasıl olur da işimizi kaptırdığımız bir rakip haline gelmesine izin veririz?..
· · ·
Tabi şimdi belki kızanlar da olabilir.
“Hep yoksulluk karikatürü, hep yoksulluk yazısı.. Nedir bu kardeşim?”
· · ·
Cevabı ben değil, Yaşar Kemal usta veriyor:
Yaşar Kemal, kendisini, hep yoksulluğu yazıyor diye eleştirenlere, “bir ülkede yoksulluk varsa yoksulluğu yazmayan yazarın yazarlığından değil insanlığından şüphe edilir” diye yanıt veriyor..
Adam.. Adam!..
Gorillerin lülüsü neden küçüktür?
Hani derler ya “Doyduğun yer memleketindir!” diye..
Siyasetin ‘tehlikeli sularından’ azıcık uzaklaşarak bugün biraz bu gorilin lülüsü hadisesinden bahsedelim!
· · ·
Canlıların hayatını, davranışlarını, kültür ve alışkanlıklarını belirleyen en temel etken onların beslenme biçimidir.
· · ·
Gorillerin yaşam alanları dardır. Genellikle tek eşlidirler ve genellikle de eşlerine sadık olurlar. Bunun yanında cüsselerine oranla, testisleri ve cinsel organları bir şempanzeye göre oransal olarak epeyce küçüktür.
· · ·
Bunu biraz tercüme edelim!
Yaşam alanları dar bir çevredir çünkü bitkisel beslenirler ve her şeyi yerler.
Yiyecek bulmak için uzaklara gitmek zorunda kalmazlar.
· · ·
Tek eşlidirler uzaklarda yiyecek aramadıkları için eşlerini, ailelerini yalnız bırakmak zorunda kalmazlar. Bağlar daha fazla kuvvetlenir. Sadakat artar.
Halbuki şempanzeler öyle mi? Meyve ve termit ile beslendikleri ve yemek seçtikleri için yiyecek bittikçe tarama alanı genişler. Geride kalan, kapanın elinde kalır..
· · ·
Testisleri ve cinsel organları küçüktür. Çünkü eşi hep yanındadır. Yeni neslin atası olabilmek için aşırı rekabet yoktur. Spermi, döl yolunun yumurtaya en yakın noktalarına bırakmak gibi bir yarış içerisinde değildir. Halbuki şempanzeler öyle mi?
Kıyasıya bir yarış sürer gider!
· · ·
Buraya kadar başlıktaki sorunun cevabını anlamış olduk.
Gelelim asıl konuya!
· · ·
Erkek goriller ergenlik yaşına geldiğinde, kabilede sıkıntı yaratmaya başlarlar.
Etrafındaki ailelerin karısına, bacısına sarkma eğilimleri gösterirler.
Yaşlı erkekler bazen bu adrenalini yüksek haytalarla başedemezler ve onu sürgüne gönderirler. Topluluğun sınırlarının dışına atarlar!
Yaklaşırsa, döverek hatta öldürerek cezalandırırlar.
· · ·
O da ne yapar?
Kabileye gece ya da gündüz gizlice sızıp, küçük çocukları kaçırır!
Onları vahşice öldürür. İntikam alır!
· · ·
Kabiledeki goriller, bu işsiz ve dışlanmış gorillerden, onların vahşi eylemlerinden kurtulmanın yolunu nasıl bulur biliyor musunuz?
Onların içinden en tehlikelisini seçerek anlaşır ve onu bekçi yapar ona bir de eş ayarlar!
Evet· · ·
Kabilenin ileri gelenleri, çocuklarının kaçırılmasını engelleyebilecek en iyi elemanın en iyi hırsız ve katil olduğunu bilir.
Olay win-win’e bağlanır.
· · ·
Hem kabile rahat eder. Hem bekçi goril işini ve eşini kaybetmemek için can havliyle çalışır. Verilen görevi yorum yapmadan, inisiyatif kullanmadan, moda mod, tam bir etaatle yapar!
· · ·
Şimdi ben bu bir derslik biyoloji bilgisini anlattım ya!
“Bize ne gorilin bekçiliğinden, gorilin dukası bizi ne alakadar eder!” diyenleriniz olabilir· · ·
O halde, şöyle bir etrafınıza bakın derim!
Yeni atananlara, eski atanmışlara…
Tutanlara tutunmuşlara…
Soranlara, sormayanlaraaa!..
Fazla kasmayalım!
Beynimizin hipotalamus bölgesinde üretilip arka lobdan salgılanan ve adına ‘oksitosin’ denilen mutluluk hormonunu en fazla salgıladığımız zamanlar, müzik dinlediğimiz ve dans ettiğimiz zamanlar
· · ·
Yani bütün diğer koşulları sabit tuttuğunuzda, ortamda dans ve müzik varsa daha mutluyuz!
Mutluysak, daha az hastayız, daha az zayıfız, en önemlisi daha az salağız!
· · ·
Çünkü insan evladının
(Antre parantez, ben, cinsiyet ayrımcılığı konusundaki hassasiyetim nedeniyle, insanoğlu demek yerine ‘insan evladı’ demeyi yeğliyor ve öneriyorum çünkü misal; “insanoğluna, belli bazı obstrüksiyonları yapmazsan yaranamazsın!” gibi bazı negatif tespitler vukuunda kadınlar haksız bir şekilde yırtıyor!)
Neyse, insan evladının en ilkel dönemlerinden bu yana, müzik ve dans yani ses ve uyum, gücü ve birlikteliği, avlanırken güç ve birliktelik, savaşırken güç ve birliktelik… Yani özünde güvenliği besliyor..
Kendini güvende hisseden insan da mutluluk hormonu salgılıyor ve dolayısıyla bu hormon bünyeyi bir çok açıdan sağlıklı bir yapıya doğru teşvik ediyor
· · ·
“Peki güzel kardeşim, bu halay başı pozisyonunu kimselere kaptırmam diyerek birbirini kıran ve hadiseden üç ceset çıkaran arkadaşların olayı ne?
Müzik de var dans da var!” diyeceksiniz.
· · ·
Tamam işte! Farkındaysanız olay henüz başlangıç aşamasında husule gelmiş az bir oynayıp zıplayabilselerdi ‘halay başı’lığı birbirlerine ikram ederlerdi.
· · ·
O halde Enver Aysever’in kulakları çınlasın; “ver Çav Bellayı!”
Coğrafya kaderdir
Bir arkadaş yazmış, markete birkaç şey olmak için girdim. Peynirin fiyatına baktım. Hafızama aldım.
Diğer alacaklarıma da bir bakayım, sonra sepete atmaya başlarım dedim.
Bir tur attım. Dönüp en başa peynire geldim ki, fiyat artmış!
Keşke ilk baktığımda sepete koysaydım! Siz siz olun, ürünü alacaksanız hemeh sepete atın. Vazgeçerseniz nasılsa çıkartmak kolay!” diyor.
· · ·
Aşağıdaki hikaye de çok güzel.
Antalya’dan çocukluk arkadaşım Ali, sosyal medyadan alıntılayarak paylaşmış.
Olay, acıklı durumumuzu çok güzel anlatıyor.
Belki benzerini her gün sizin de yaşadığımız, dudaklara hazin bir tebessüm yayan bir hikaye
Ben de sizinle paylaşayım istedim.
Buyrun:
“Oğluma (8 yaşında) tasarrufu ve paranın kıymetini anlatabilmek için almak istediği bir şeyi (44 TL) para biriktirerek alması için bir kumbara aldım. Günlük harçlıklarından arttırdığı parayı kumbaraya atarken kaç lira biriktirdiğinin hesabını da yapıyor tabii.
· · ·
Bir gün geldi, “Baba 44 TL olmasına 5 TL kalmıştı ama Trendyol’a baktım, benim almak istediğim roblox oyuncağı 65 TL olmuş” dedi.
“Zamlanmış oğlum, yapacak birşey yok, biraz daha fazla biriktirmemiz gerekiyor” dedim.
· · ·
Sonraki hafta geldi. “Baba benim oyuncağın fiyatı 72 TL olmuş” dedi.
“Evet babacığım biraz daha zamlanmış” dedim.
Sonraki hafta biriktirdiği 70 TL’siyle umutsuz bir şekilde yanıma geldi ve “Baba, sanırım ben bu oyuncağı alamayacağım, ben biriktiriyorum o artıyor. ben biriktiriyorum o artıyor, bu sefer de 84 TL olmuş” dedi.
· · ·
Çocuğa tasarrufu öğretecekken, yanlışlıkla enflasyonu öğrettik!”
· · ·
“Evet oğlum bir şey daha var: “Coğrafya kaderdir”.