Haldun Solmaztürk

Haldun Solmaztürk

Demokrasiyi hiç kimse böyle (!) anlamıyor

Bir şeyi anlamak için bir bağlama oturtmak, mümkünse ölçümlemek gerekir. Yoksa önermeler havada kalıyor, aforizma üfürmeye dönüşüyorlar…
Demokrasinin temeli, orta direği olan ‘hukukun üstünlüğü’ kavramı için de öyle.!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, iki yıl önce, muhtar toplantılarından birinde söylediği “Demokrasinin tam anlamıyla uygulandığı az sayıda ülkeden biriyiz’ aforizması hatırlardadır.
CeHaPe’nin ‘sığ, içi boş, aldatmacadan ibaret’ demokrasi anlayışı yanında kendilerininki ülkemizin ‘demokrasi eşiğini’ yükseltmiş.
Ama “Demokrasiyi herkes böyle [onlar gibi] anlamıyor-muş”. Gerçekten de o sırada, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ‘demokratik kurumların işleyişindeki ciddi bozulma’ nedeniyle Türkiye’yi gözlem sürecine alalı iki yıl olmuştu. Türkiye, 2004’te sonlandırıldıktan sonra ‘tekrar’ gözlem ve denetime alınan tek ülke—hala da oradayız.
Erdoğan geçen gün de TRT’de ustaca (!) olmasa da iyi kurgulanmış bir propaganda oturumundaydı. Hani şu “Üç aşımı oldum. Hamdolsun, antikorda 2 bin 160’ı yakaladım” dediği.
Bir ara lafı ‘milli ve yerli’ anayasaya getiriyor.
Anlaşılıyor ki parlamenter demokrasiden (!) anladığı ‘çok partili’ siyasi sistem; pek haz etmiyor. Çoğulculuktan rahatsız ama çoğunlukçuluğa ‘kendinden menkul’ bir keramet atfediyor…
“Türkiye çok partili sistemden huzur bulamıyor, netice alamıyor-muş”. Her alanda yaşanan ‘dönüşüm’ çok partili dönemde değil, “AK Parti [tek parti] iktidarıyla gerçekleşmiş”. Onlar da, “Dünyada gelişmiş olan ülkelerin kullandığı sistem neyse biz de o sistemi kullanalım” demişler.
‘Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ dedikleri, deve-mi kuş-mu belli olmayan siyasi rejimin, ‘gelişmiş’ ülkelerde var olduğunu, hatta ‘demokrasi’ olduğunu sanıyor. Halbuki icat ettiklerini sandıkları rejimin siyaset bilimindeki adı ‘neo-patrimonyal sultanlık’, demokrasi dışı bir tip.
Seçimi ‘kazanan’ cumhurbaşkanının meşruiyetiyle ilgili ‘en küçük bir tereddüt’ olması mümkün değilmiş—sanki demokrasi seçimden ibaretmiş gibi. Halbuki demokrasi nasıl seçildiğinizle değil nasıl yönettiğinizle, iktidarı ne kadar paylaştığınızla ilgili—öyle kafana göre takılmak yok.!
‘İki arkadaş’ hazırlayacakları ‘yerli ve milli’ anayasayı, “Diğer siyasi partiler kabul eder ya da etmez”, milletimizle paylaşıp “Et-tekraru ahsen velev kane yüz seksen” deyip yola devam edeceklermiş. İsteseler de istemeseler de yani…
İnadına.!
“Demokrasiyi herkes böyle anlamıyor” diyor ya, aslında ‘hiç kimse’ böyle (!) anlamıyor.
Demokrasinin özünde kuvvetler ayrımı, denge-denetim, hukukun üstünlüğü, çoğulcu katılım var.
Türkiye, Dünya Adalet Projesi ölçümüne göre ‘hukukun üstünlüğünde’ 128 ülke arasında 107.
Bu sıralamaya esas alınan faktörlerin başında ‘yürütme gücünün denetlenmesi’, yani yasama-yürütme-yargı arasındaki kuvvetler ayrımı geliyor.
Bu alanda Türkiye kötünün de kötüsü—30 puanla 124. sırada.
Daha kötü sadece dört ülke var: Venezuela, Nikaragua, Kamboçya ve ‘darbeci’ Sisi’nin Mısırı.
Lukaşenko Beyaz Rusyası, İran İslam Cumhuriyeti, ‘Viktorator’ Urban Macaristan’ı, ‘çatlak’ Bolsonaro Brezilyası, ‘Sultan’ Nursultan’ın Kazakistanı, askeri yönetim altındaki Myanmar, hatta iç savaşın sürdüğü Ukrayna, hepsi, ‘yürütmeyi’ Türkiye’den çok daha iyi kontrol ediyorlar.
Halen kanlı bir iç savaşın sürdüğü, işgal altındaki Afganistan Türkiye’nin 14 puan önünde.
Çin Halk Cumhuriyeti bile ‘hukukta’ Türkiye’nin 2 puan üstünde; varın gerisini siz hesap edin.!
Değil yüz seksen, bin beş yüz seksen kere de tekrar etseler bu rejime demokrasi demeyeceğiz.!
‘Sığ, içi boş, aldatmacadan ibaret’ demokrasi (!) anlayışlarını dayatmalarına izin vermeyeceğiz.
Danimarka, Norveç, Finlandiya, İsveç, Hollanda gibi, hukukun üstünlüğünde birinci, ikinci, üçüncü sıralarda olmak istiyoruz—107’inci sırada, Beyaz Rusya’nın bile gerisinde değil.!
İnadına değil; insan onuruna yaraşır bir rejimde, onurlu vatandaşlar olarak yaşamak için…
Anlasanız da anlamasanız da.!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Haldun Solmaztürk Arşivi