İ. Bülent Çelik

İ. Bülent Çelik

Cumhurbaşkanı’na en sert soru

Üsküdar’da, Hz. Ali Camii’nde, Cuma namazı çıkışında gazete ve tv muhabirleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sorular sordular, Sayın Erdoğan da yanıtladı.
‘En sert soru’yu bir gazete muhabiri sordu:
“Tam kapanma döneminde İstanbul’da mısınız?”
Ba, ba ba!?.
· · ·
Şimdi bu soru, koskoca Cumhurbaşkanına sorulacak soru mu allah aşkına?
Sen kimsin ki, onun yarın, öbürsü gün değil, tam 18 gün boyunca ne yapacağını sorguluyorsun?
Cebindeki turkuaz kart sana, devletin en tepesindeki kişinin neyi, ne zaman. nasıl yapacağını sorgulama cüretini versin diye mi ikram edildi?
· · ·
Neyse ki sayın Cumhurbaşkanımızın esprili bir anıydı.
Kızmadan fakat manidar bir şekilde, anlayana rumuzuyla cevap verdi:
“Yani şu anda daha henüz kesin kararımı vermedim ama buralardayım yani.. En kötü ihtimalle Türkiye’deyim!”
· · ·
İşte herkesin idrak etmesi gereken tokat gibi cevap bu esprili cümlenin içinde yatıyor!
Türkiye’de olmak neden “en kötü ihtimal?”
· · ·
Bunu bu mesnetsiz soruyu soran muhabir kardeşimizin bir enigma şifresi gibi çözmesi gerekiyor.
Acaba “gözüm üzerinde!” mi demek istiyor diye!
· · ·
Ez cümle, bu tür gazetecilere dikkat etmek lazım!
Zira bu gün bu soruyu soran yarın mesela herkesin içinde; “Kendisine teşekkür ederek görevden aldığınız Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce Yüce Divan’a verilmesi gerekir mi?” sorusunu da sorar!
· · ·
Veyahut:
“kapanma süresinde içki satışının yasaklanması kararının sizden geldiğini ima ediyorlar. Doğru mudur ve gerekçesi nedir? gibi saçma sapan bir soruyu da tevdi eder!
· · ·
Veyahut:
“Patrinizin içinden sizin Sayın Bayden’a karşı aslan gibi kükrediğiniz ifade ediliyor. İçimizin biraz daha soğuması için metnin içinde geçen kükreme cümlelerini tekrar eder misiniz?” şeklinde bir münasebetsizlikte de bulunabilir!
· · ·
Veyahut:
128 milyar dolar’ın eritildiği dedikodularından sonra Merkez Bankasındaki altın rezervinin de önemli ölçüde eritilmiş olduğu iddiaları ve bu iddialara Merkez Bankası yetkililerinin “Kardeşim, altın bu! Eritmeyip de öyle tuğla gibi mi kullanalım!” şeklinde cevabı var! Bu konularda ne diyorsunuz? şeklinde, şüyuu vukuundan beter sorularla lüzumsuz bir alana giriş yapabilir!
· · ·
Veyahut, veyahut veyahut!..
· · ·
Hayır, bu esnada, İletişim Başkanı’mız, Sayın Cumhurbaşkanımız’ın hemen arkasında olmasa gam yemeyeceğim!
Bu gibi sorumsuz girişimlerde bulunanlara karşı dikkati elden bırakmamak lazım!
Aksi halde, 20 ay sonra bu çocuğu da ‘iletişim başkanı’ olarak başımızda görme riskini nasıl bertaraf edebiliriz!

Kod-128 ve Cem Uzan

Ben ona “kod-128” diyorum. “Kayıp Olan Dolarlar”ın kısaltılmışı..
Tabi ki siz o “kod” kısmını milli bir müteahhitimizin, kamuya malolmuş özlü sözü paralelinde bir cümlenin başlangıç hecesi olarak da kullanabilirsiniz!
Benim burada yazabileceğim bir şey değil ama anladınız siz onu!
· · ·
128 milyar dolar” konusunda başından bu yana yapılmış en temiz, en düzgün izahı Cem Uzan’dan dinledim.
Cem Uzan’ın meseleyi neden bu kadar sade ve anlaşılır biçimde anlattığını düşününce 4 maddede durum ortaya çıkıyor.
1- Geçmişinde banka sahibi olmuşluğu var.
2- Türkiye’nin en varlıklı iş adamlarından biri olmuşluğu var.
3- ABD’nin ülke dışında açtığı en önemli davalardan birinin sanığı olmuşluğu var.
4- Bir anda bir parti kurmuşluğu, siyasete girmişliği ve girdiği ilk seçimde % 7 küsür oy almışlığı da var.
· · ·
Yani bu durumda, karşısında kimsenin; hele de özellikle de bu konuda: “Canım, bu da hariçten hangi gazeli okuyor?” demek gibi bir “ukala dümbelekliği” yapma yeterliliğine sahip olduğunu sanmıyorum.
Adam bir kere şehrin direk içinden geliyor. Evi vilayetin hemen arka sokağı.
· · ·
Peki nasıl mı izah ediyor?
Bir Şaban Sevinç röportajı.
Youtube’dan “Cem Uzan 128 Milyar Dolar” diye arama yapın.
Karşınıza çıkıyor!
Dinleyin.. Yorum sizin!

Takip

Gümrük Ticaret Bakanlığı, 20 ay önce kendi içinde yazışma yapmış.
“Aman ha! Nüfuz kullanarak vergisiz ithalat için ‘Emine Erdoğan’ın yakınıyım’ diye ortalıkta dolaşan bir hanım var. Dikkatli olun!”
· · ·
Sonra birileri tutmuş, bu hanımı, kendisi hakkında uyarı yazısı yazan bürokratın da başına bakan olarak atamış!..
Vah garibim vah!
Ne kabuslar, ne stresler yaşamıştır, neler olmuştur kim bilir?
Buyrun;
500 yıl sonra bile anlatılabilecek bir “iyi yönetişim” vakası daha!
· · ·
Aristo mantığına göre adım adım gidelim:
Devletin bir kurumu, kurum dışından bir kişi hakkında ‘nüfuz ticareti’ yaptığı konusunda iç yazışma ile tüm birimlerine uyarı yapıyor..
Bu kişi, uyarıya rağmen bırakın sadece ticari avantaj elde etmeyi, sonunda bir şekilde o kuruma bakan oluyor.
Yani görünen o ki;
Nüfuz’un gücü, uyarının gücünü yeniyor!
Bu durum bize, nüfuz ticaretinin -hem de daniskasının- doğruluğunu kanıtlamıyor mu?
· · ·
Ekonomistler; Hükümet ‘kripto para’cıları zamanında takip etmeliydi diyor.
Ticaret Bakanı olayından ilham alarak, olmayana ergi metoduyla noktayı koyalım.
Etmediği ne malüm?
Elemanı, Arnavutluk’tan direk, Merkez Bankası, Dijital Para Bölümü’nün başına getirsinler de görün!

Bodrum’a gidenler mi suçlu?

Tam kapanmanın başında büyük şehirlerde yaşayanlar, katar katar, otobanları tıkayarak sahil kasabalarına ve köylerine akın edince herkeste bir serzeniş başladı!
“Kuralları tanımıyorlar, sorumsuzlar, disiplinsizler, oyun bozanlar, kaygısızlar, benciller..” vesaire, vesaire!
Peki kazın ayağı öyle mi?
Hayır hiç de öyle değil.
· · ·
Bu durum, bu insanların sorumsuzluğundan değil, pandemiyi yönetenlerin sorumsuzluğundan kaynaklanıyor.
· · ·
İnsanlar, pandemiyi yönetenlere artık zerre miskal güvenmiyor.
Güvenmediği için de konulan kuralların emrettiği fedakarlıkları yapmaktan ziyade açık bıraktığı boşluklara doğru hareket ediyorlar.
· · ·
Almanya’da tanıdıklarımla konuşuyorum.
Yönetimin önerdiği tüm kurallara harfiyen uyuyorlar!..
Esnetebildikleri tek şey seçenekler.
Yönetim, gevşeklik değil, seçenek sunuyor.
Pandemi yönetimi ne önerdiyse birebir uyguluyorlar..
Neden?
Çünkü yöneticilerine güveniyorlar..
Pandeminin en başında biz de öyle değil miydik?
· · ·
Sağlık Bakanı: “iki ay aşı tedarik sorunumuz olacak!” dediği gün, Cumhurbaşkanı: “Aşı tedarik sorunu diye bir sorun tanımıyorum!” diye açıklama yaparsa, vatandaş Bodrum’a kaçmayıp da ne yapsın?

Önceki ve Sonraki Yazılar
İ. Bülent Çelik Arşivi